Diyarbakırlıların Çermik Kaplıca günleri vardı. Her yıl o günlerde Çermik’e gitmek için hazırlık yapılırdı. Kaplıca alanında bulunan pansiyonlarda yer ayrılır, veya ev kiralanırdı. O dönemlerde öyle otobüs, minibüs veya taksi bulunmazdı. Kamyon kasasında gidilirdi. Daha sonra otobüslerle gidilir oldu. Çermik otobüsleri Yıldız Havuzu’nun önünden kalkardı. Bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra gelen kükürt kokusuyla kaplıcaya varıldığı anlaşılırdı.  O dönemlerde Şeyhmus dayının oteli meşhurdu.  Hamamın önünden ve çarşının içinden geçilerek bu otele varılırdı. Yaklaşık 15 basamaklı merdivenden çıkıldıktan sonra düz ve geniş bir koridor bizi karşılardı. Sağlı sollu balkonlu 20 metrekare civarında odaları vardı. Odalarda 2 sandalye ve bir sedir den başka bir şey yoktu. Beraberinde getirilen yataklar sedire ve yere serilir, kap kacak çıkılır, tam yerleştikten sonra etrafı keşfe çıkardık. Gençler ve büyükler otelin karşısındaki préze Kemal’ in kahvesine gider, çay içer, oyun oynarlardı. Gözeden gelen 1. dere préze Kemal’in üç tarafı açık kahvesinin tam ortasından geçerdi. Dolayısıyla serin bir yer olduğu kadar akan suyun çıkardığı ses eşliğinde oyun oynamak ayrı bir haz verirdi insana. Gündüz bahçeler içerisinde 2. dereye iner, akış yönünde su içerisinde yürümek keyif vericiydi.  Ceviz Ağaçları ve Çağla Ağaçlarına sataşmakta ayrı bir zevkti. Üçüncü dereye inmemek haksızlık olurdu. En büyük eğlencemizde şelalede, o buz gibi suda yüzmek,  yüksek kayalardan o suya balıklama dalmamaktı. Sonrasında gözede yer altından çıkan suyun berraklığında yüzen balıkları seyre dalmak ta büyük keyifti.. Gözede, suyun üç kayanın arasından çektiği yerde yüzmek ise Çermik yerlilerinin, birde Alipaşalı gençlerin cesaret edebileceği bir şeydi. Kayaların üzerinden suya atlamak ise tam bir delilikti.. Akşam serinliği basmadan bu defa patika yoldan kaplıcaya ulaşılır, serinlik bastımı hamam faslı başlardı. Büyük havuz, küçük havuz ve küvetli havuz olmak üzere üç bölümü vardı hamamın. Daha sonra aile bölümü de açıldı. Büyük havuz ile küçük havuz bayanlar içindi. Birde erkekler bölümü vardı. Bunlar da günden güne değişirdi. Ancak küvetli havuz hep erkeklerin egemenliğindeydi. 45 dereceye varan  havuza dalışlar yapmanın verdiği zevki anlatamam. Bunu yaşamak gerekir. Havuzda yaşça büyük olanlar ve yaşlıların uyarıları bazen hızımızı keser, suya atlamalar yapmazdık. Ama yüzme keyfimize bir türlü laf geçiremezlerdi. Yüzecek takat kalmayınca sıcak suyun verdiği mahoşlukla, sıkı sıkıya giyinir, havlularımızı başımıza atar, acıkmış bir şekilde otele dönerdik. Otelimizden gelen buram buram yemek kokuları bizi mest etmeye yeterdi. Bahçede kalabalık bir ortamda sohbetler eşliğinde yemekler yenilirdi. Uyku saatinde yataklara uzanarak, dereden gelen su hışıltısı, cırcır böceklerinin ötüşleri eşliğinde tarifsiz bir uykuya dalardık…
Editör: TE Bilisim