Diyarbakır, doğal ve arkeolojik alanları ve sunduğu tarihsel ticari izlerle bölgenin önemli turizm ve ticaret merkezi konumunda bulunmasına rağmen, enformasyon yetersizliğinden söz konusu alanlardan hak ettiği paya sahip olamamaktadır. Diyarbakır yüksek verimliği olan zengin tarım alanlarına sahip ovalarla çevrili bir şehirdir. Bunun yanı sıra sinesinde barındırdığı binlerce yıllık tarihi eser ve arkeolojik alanlarıyla da bir ‘açık hava müzesi’ durumundadır. Böylesine kadim bir kent; gerek turizm sektöründe, gerekse istihdam alanında hak ettiği yatırım ve teşviklerden istenilen düzeyde yararlanamadığı bir gerçektir. Günümüz Türkiyesinde hala taşlar yerli yerine oturtulmamış, bölgesel dengesizlikler alabildiğince artmış, ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal darboğazlar aşılamamıştır. En fakir ile en zengin bölgeler arasındaki fark oranı giderek yükselmektedir. Gelişmekte olan bir ülke için oldukça ciddi bir sorun olan bu açıklığın giderilmesi için bugüne kadar atılan adımlar ise mehter yürüyüşü misali bir ileri, iki geri şeklinde olmuştur. Bu nedenle, yüzyıllar boyu Ortadoğunun ticaret merkezi olan Diyarbakır, zaman içersinde bu “merkezi” konumunu kaybetmiş ve sorunlar yumağı ile baş başa kalan bir il durumuna düşmüştür. Bu bağlamda, söz konusu sorunlar yumağı günümüzde artık her kesimi yakından ilgilendiren hayati boyutlara ulaşmış olarak karşımıza çıkmış bulunmaktadır. Aslında istikrarlı ve el birliğiyle verilecek bir mücadele ile on yıllık bir süre içersinde sorunların ortadan kalkacağına inanıyorum. Kalkınmada öncelikli yöre yerine bölge kalkınmasını teşvik edici lokal anlamlı teşvikler ile on yıllık vergi muafiyeti, ucuz enerji temini, çalışanların sigorta primlerinin devlet tarafından karşılanması, yatırımların devlet tarafından sigorta edilmesi büyük sermayedarları bölgeye taşıyacak cazip imkanların sağlanması ile mevcut sorunlara büyük oranda çözüm getirecektir. Diğer önemli bir konu da, Diyarbakır’ın kalkınması ve gelişmesi için yalnızca Diyarbakırın sorunlarına ve potansiyeline odaklanmak istenilen kalkınmayı sağlamakta yetersiz kalmasıdır. Öncelikli olarak Güneydoğu Anadolu bölgesini kapsayan ‘bütüncül bir yaklaşım’ içeren bir master planının hazırlanması gerekli. Bölgenin sunduğu diğer bir olanak ise köklü tarihinin ve medeniyetinin ve doğasının sunduğu turizmdir. Gerçi, son bir iki yıldır var olan ören yerlerinin ve tarihi yapıların korunabilmesi için çeşitli çalışmalar başlatılmış bulunuyor. Ancak, bu alanda istihdam edilecek insan gücünün yetiştirilmesi ve söz konusu tarihi değerlerin tanıtılması konusunda yeterince enformasyon çalışmalarına ağırlık verilmediği gözlenmektedir. Dolayısıyla, Diyarbakır Türkiye’nin 10. Büyük kentidir. Büyük ve hızla gelişmekte olan bir pazardır. Ortadoğu ve Türki cumhuriyetleri pazarlarına yakındır. Tarihten gelen ticaret, kültür, sağlık ve eğitim deneyimine sahiptir. Turizm alanında yerli ve yabancı turistleri, yatırım alanında iş alemini kucaklamaya hazırdır. Eksik olan; mevcut potansiyeli canlandırabilmektir. İstihdam alanında çivi çakmaktır. Bütünleşme yönünden adımların atılmamasıdır. Enformasyon dediğimiz tanıtım eksikliğidir. Yeterli bilgilerle donatılması gereken insan gücünün yetiştirilmesini sağlayacak eğitim noksanlığıdır. Daha önemlisi, konuyla ilişkili kurumlar arasında koordine eksikliğidir. Bu eksikliklerin giderilmesi, Diyarbakır’ın ekonomik ve sosyal alanda rahatlamasına ve ilerlemesine vesile olacaktır. Diyarbakır’a haksızlık etmeyelim.
Editör: TE Bilisim