DEM Parti'den Kobanê kararı! Diyarbakır ve 3 ilde eylem çağrısı DEM Parti'den Kobanê kararı! Diyarbakır ve 3 ilde eylem çağrısı

33 medeniyete ev sahipliği yapan Diyarbakır’da birçok rivayet gerçekleşmiştir. Mücadele Gazetesi olarak Diyarbakır’da yaşanan rivayetleri siz değerli okurlarımıza sunduk. Şimdi sizleri bu rivayetlerle baş başa bırakıyoruz… 

İşte Diyarbakır’da bilinen en ünlü rivayetler…

KIRKLAR DAĞI TÜRBESİ


Diyarbakır’ın güneybatısındaki Kırklar Dağı’nda bulunan Kırklar Türbesi, Kırk evliyanın girdiği fakat bir daha asla geri çıkmadığı mağara olarak bilinir. Rivayetlere göre; kırk evliya insanlar arasında yaşarlar ancak kimse tarafından görünmezlermiş. Bu kırk evliya, her Perşembe seladan sonra toplanır, birer beyaz güvercin kılığına girerek mağaranın tepesindeki bir delikten içeriye girerlermiş. Mağaranın içerisinde doğal olarak akan su ile abdest alır, suyun yanına ateş yakarlarmış. Bu ateş insanlar tarafından görülür, gün ağarana kadar yanık kaldığı söylenirmiş. Oradaki evliyalar, sabaha kadar ibadet ettikten sonra Cuma namazını kılarak yeniden güvercin kılığına geçerek uçup giderlermiş. Bu türbeye şifa bulmak için gelen insanlar mağaradaki suları içer, duvardaki bir topraktan bir parça da yerlermiş.

DİYARBAKIR’DA ŞEYTANI BİR DUVARA ZİNCİRLEMİŞLER

Diyarbakır Şeytan Heykeli
Rivayetlere göre; eskiden her kentin bir şeytanı varmış. Diyarbakır’daki şeytan ise diğer şeytanlardan da betermiş. Halkın ikiye bölünmesine, birbirleri ile kavga etmelerine sebep oluyormuş. Tartışmalar bittiğinde ise halk yeniden birlik oluyormuş. Bu kargaşalığa son vermek isteyen bir demirci, şeytanı yakalayarak bir demirin içine hapsetmiş. Bu demiri de İç Kale’nin içindeki bir duvara zincirlemiş. Böylece, şehir şeytandan kurtulmuş. İnsanlar sıklıkla, İç Kale’ye giderek demir parçasına lanet edip kente geri dönerlermiş.


BEN-Ü SEN SURLARI


Diyarbakır surlarında bulunan Evli Beden Burcu’nu Melik Salih adına Mimar İbrahim, Yedi Kardeş Burcu’nu da oğlu Mimar Yahya yapmıştır. Rivayete göre; zamanın hükümdarı bu mıntıkada çok süslü, çok sağlam ve çok güzel iki büyük burç yaptırmak ister. Bu burçların yapımında baba-oğul gönüllü olmuş ve kabul edilirler. Fakat birbirlerine burçların yapımı bitene kadar bir araya gelmeme sözü verirler. Günler günleri kovalar, her iki mimar da işini aynı anda aynı güzellikte bitirir. Koşarak birbirlerine haber vermeye giderlerken yolda denk gelirler. Hasret giderdikten sonra, önce babanın burcu gezilir sonra oğlunun. Her ikisi de yaptığı burc oldukça iyidir. Bunun üzerine baba oğula, “Biz bu eserlerin üstüne daha güzel bir eser yapamayız” der ve oğlunun elini tutarak surlardan aşağıya atlarlar. O günden beri bu iki burc arasında kalan kısma Ben ü Sen Surları denilmektedir.

Muhabir: Abdullah AKYOL