Fatma Garan Memoratlar Memorat, “Tabiatüstü ferdi bir tecrübenin yaşayan veya ondan dinlemiş birisi tarafından anlatılan şahsa bağlı hikaye” diye tanımlanır. Bu tanımlamada yer alan tabiatüstü ile anlatılmak istenen, öncelikle öteki dünya ve farklı boyutta olmanın yanı sıra insanlarla aynı mekanları paylaşan, cin, peri, şeytan, alkız, karabasan veya çeşitli ruhlardan oluşan ve sosyal bir hayat yaşadığına inanılan varlıklarla; duyu organlarımız, rüyalar veya başka yolla kurulan bir iletişimdir. Memoratlar da bu şekilde kurulmuş bir iletişimle yaşananların, yaşayan veya ondan dinleyen birisi tarafından anlatılmasıdır. Memoratları efsaneden ayrı bir tür olarak ilk ele alan ve “memorat” teriminin isim babası İsveçli halkbilimci Carl wilhelm von Sydow’dur (Çobanoğlu 2003, s:21). Memoratların sözlü kültür nesir türleri içinde motif ve kahraman özelliklerinin ötesinde yapı ve işlev olarak benzeştiği, hatta birçok yönden örtüştüğü tek tür efsanelerdir. Bu yakınlık dolayısıyla daha önce de işaret edildiği gibi, memoratlar gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde çoğu zaman birlikte ve efsane başlığı altında ele alınmış ve birçok halkbilimci tarafından da ele alınmaya devam etmektedir. Diyarbakır’dan derlenen memorat örnekleri şu şekildedir: “Ben u Sen bahçelerinde gezerken babamın dedesi Süleyman Dede, bir tane pirabok yakalamış ve çuvaldızı ğöğsüne batırıp eve getirmiş. 7 yıldan sonra babamın ninesi Hanım nine’ye “benim çocuklarım var beni azad edin” diye yalvarmış. Hanım nine de akşam Süleyman Ağa gelince soralım demiş. Ağa akşam gelince, Hanım nine onu ikna etmesine etmiş lakin , bize bir kötülük yapmayacagına dair şart versin demiş. Çünkü bunlar bir ecirettir, adamları kaçırıp boğarlarmış. Pirabok da ben Allah’ın önünde söz veriyorum ki hiç birinize karışmam , sizin oğlan çocuklarınız evlendiğinde onların gelinlerine, çocuklarına, hepsine de sahip çıkarız , dokunmayız. Yalnız evinizde kaşığınız her zaman eksilsin der ve bu sözlerin üzerine piraboğu serbest bırakırlar. Evimizden hala kaşıklarımız sebebsiz yere kaybolur.” (Çavlı 2010).
Editör: TE Bilisim