Devrim AKTÜRK

MÜCADELE HABER- Diyarbakır'ın Çınar İlçesinde bulunan ve tarihi üç bin yıllık olan Roma İmparatorluğu'nun sınır garnizonu olarak kullanmış Zerzevan Kalesin’nde çalışmalar devam ediyor. Kale’nin tarihi  Kale’de şimdiye dek yapılan  çalışmalara ilişkin  açıklamalarda bulunan  görevli arkeologlar, Zerzevan’ın elli yedi bin metrekare (- ki Surların dışındaki yapılar da dahil edilince bir milyon metrekare alan) olduğunu söylediler. 

 

Zerzevan kalesini ziyaret eden vatandaşlara tarihi mekân hakkında rehberlik eden Kale’nin kazı çalışmalarında görevli arkeologları, eski dönemde Zerzevan’da kullanılan eşyaların başka müzelerde sergilendiğini ve Diyarbakır’da Zerzevan Müzesi açıldığında bunların talep edileceğini söyledi. “Osman Hamdi Bey 'Müze-i Hümayun' adlı bir müzede ve buna benzer müzelerde Kale’nin tarihi eserleri korunmakla birlikte, ayrıca eserler bugünkü İstanbul Müzesi'nde de sergilendiği belirtildi. Konuyla ilgili açıklama yapan arkeologlar, “Kale'nin bazı eserleri başka yerlerde sergileniyor. Çünkü bizim ne yazık ki müzemiz yok. Gelecek dönemlerde bir müze inşa edilirse Çınar'da veyahut başka bir yerde, biz bu tarihi eserleri şehrimizde sergileyeceğiz.” diye konuştular. Kazı ve restorasyon çalışmaları Dicle Üniversitesi'nden Doç. Dr. Aytaç Coşkun'un başkanlığındaki ekip tarafından 2014 yılından bu yana sürdürülmektedir” dedi. 

 

“BİR MİLYON METREKARE ALAN YAŞAM ALANI HALİNE GETİRİLMİŞ”

Zerzevan Kalesi Surlarının 1200 metre olduğunu açıklayan kazı çalışmalarında görevli arkeologlar,''Surların dışındaki yapılar da dahil edilince, bir milyon metrekare alanı yaşam alanı haline getirmişler. Bu altmış dönümlük arazinin etrafı bin iki yüz metre uzunluğundaki surlara tekabül ediyor. Surlar üzerinde düşmanı gözetlemek için on burç inşa edilmiş. Arazinin güney kısmında üst düzey yöneticilerin de kaldığı kamu yapıları yer almıştır. Aşağıya doğru gittiğimizde ise askerlerin ve halkın yaşadığı konutların inşa edildiğini göreceğiz. Biz burada bin iki yüze yakın askerin alanı korumak için vazifelendirildiğini biliyoruz. Hizmet eden dört yüz kişinin olduğunu buluntularda biliyoruz. Bu kalenin en önemli özelliği Dara ve Amida ile birlikte sınırı korumasıdır.'' dediler.

 

“8 KİLOMETRE ÖTEDEN SU İHTİYAÇLARINI GİDERİYORLARDI”

Zerzevan Kalesi'nin en önemli özelliklerinden birisi su ve besin kaynaklarının muhafazası olduğunu belirten kazı çalışmalarında görevli arkeologlar, ''Bu alanda bizi yol boyunca takip edecek ve yaklaşık sekiz buçuk kilometreden bir kanal yapıyorlar. Biz şuan yedi yüz metresini kazabildik. Bu kanaldan sonra her yapının önünde sarnıçların oluştuğunu gözlemleyeceğiz. Yani sarnıç, günümüzün tandırına benzer ve suyun muhafaza edildiği depolardır. Çünkü Zerzevan için su ihtiyacı çok önemlidir. Bundan sonrada hiç şüphesiz restorasyon çalışmalarımız olacaktır'' diye konuştular.

 

“BİZİM NE YAZIK Kİ MÜZEMİZ YOK”

1890'larda Mardin üzerinden Zerzevan'a bir ailenin göç ettiğini söyleyen arkeologlar,“Bu aile moloz dediğimiz taşlarla kendilerine bir yaşam sunuyorlar. 1891 yılında ise burada bulunan bir kilisenin önünde kova buluyorlar. Tabi bu aile kovanın ne olduğunu bilmiyorlar ve yıllarca bu kovayı hayvanlara su vermek için kullanıyorlar. Aradan uzun bir zaman geçiyor ve buraya bir çerçi geliyor. Tabi ki çerçi bu kovanın ne olduğunu öğreniyor. Çünkü kovada işlemeler buluyor ve iki çarık karşılığında kovayı köylüden satın alıyor. İşte, bu eser elden ele derken İstanbul’a ulaşıyor. O dönem Osman Hamdi Bey 'Müze-i Hümayun' adlı bir müze kuruyor ve eser bugünkü İstanbul Müzesi'nde sergileniyor. Bu kova dünyada eşi benzeri olmayan bir eserdir. Neden? Çünkü üzerinde bir yazı var,“Antipatros’la ailesinin dileğinin -veya adağının- kabul edilmesi ve selameti için. Tanrı sizi korusun ” diye. Bu kovanın müze envanterinden geldiği yer olarak 'Zerzevan Kalesi' yazmaktadır. Kale'nin birçok eseri başka yerlerde sergileniyor. Çünkü bizim ne yazık ki müzemiz yok. Gelecek dönemlerde bir müze inşa edilirse Çınar'da veya başka bir yerde, biz eseri şehrimizde sergileyeceğiz.” dediler.

 

KİLİSENİN İKİ FARKLI GİRİŞİ VAR

Kilise’nin bulunduğu yapıda iki farklı girişin olduğunu dile getiren kazı çalışmalarında görevli arkeologlar, “Ana kapıda üst düzey insanlar, aristokratlar ya da soylular geçerken; diğer kapıdan ise hizmet bölümünde, yerleşimin sınıf halkı olan insanları geçiyor. Biz Kilise’nin kazı işlemlerine başladığımızda, alt tabanında bir tapınak inşa edildiğini fark ettik. Yani burada bir tapınak kurulmak istenmiş ama Hıristiyanlığın bu bölgede, Roma İmparatorluğu’nda yayılması dolayısıyla bu alanda Kilise inşa etmişler. Kilise dört mekandan oluşmaktadır. Mekanların birinde büyük bir havuz bulunmaktadır. Bilindiği üzere Hıristiyanlıkta vaftiz töreni vardır. Ancak buradaki havuzun büyük olma sebebi, daha sonrasında Hıristiyanlığa geçen Doğu Roma’nın Zerzevan Kalesi’nde bulunan yurttaşları burada küçük büyük ayrımı yapmadan vaftiz olmalarındandır. Bizler Zerzevan’ın yüzde birini bile kazmış değiliz. Kazdığımızda burada çok büyük yapılar ortaya çıkaracağımızı biliyoruz. Çünkü Zerzevan’ın bir altında, bir de üstünde yaşam bulunmaktadır.’şeklinde konuştular.

 

BESİN DEPOLARININ UZUNLUĞU ON DÖRT METREDEN OLUŞUYOR

Roma’nın mimaride çığır açacak bir şekilde gelişkin ve yapılarının muazzam olduğunu dile getiren arkeologlar, ‘‘Zerzevan gibi bir bölgede besin ihtiyaçlarının depolanması gerektiği durumu ön planda. Burada ana kayanın içini oyarak iki alandan oluşan depolar inşa etmişlerdir. Genişliği dört metre, uzunluğu ise on dört metre olan bu depolar yerden dört buçuk metre mesafede. Bu depoların her birinde beş havalandırma, her havalandırmanın içinde de çanaklar bulunuyor. Bu çanakların içine devasa depolama kapları bulunuyor, bunların da içine besinleri yerleştiriyorlar. Bu depoların her yerini sıvamışlar. Bunun ilk sebebi içeriyi serin tutmak, ikinci sebebi ise ana kayanın sıvı emiciliğini ortadan kaldırmaktır. Bunu normal günde bir besin deposu olarak kullanırlarken, savaş zamanlarında da bir sığınak haline getiriyorlar. Aynı anda burada dört yüz kişi barınıyor.” dediler.

 

EN ÖNEMLİ YAPILARDAN BİRİSİ ROMA’NIN GİZEM DİNİNE AİT MİTHRAS TAPINAĞIDIR 

Askeri yerleşimde en önemli yapılardan birisi Roma’nın gizem dinine ait Mithras Tapınağı olduğunu aktaran kazı çalışmalarında görevli arkeologlar, “Yapı yeraltına ana kaya oyularak inşa edilmiştir. Mithras güneş tanrısıdır ve kültü güneş tapınıcına dayanır. Ayrıca ışığın, savaşın, adaletin ve inancın da simgesidir. M.S. 2. ve 3. yüzyılda pagan Roma İmparatorluğunda oldukça yaygınlaşmıştır. M.S. 4. yüzyılda Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte ise yasaklanmıştır. Mithras dini Romanın egemen olduğu bütün topraklarda özellikle askerler, tüccarlar ve aristokratlar arasında oldukça yaygındır. Öğretisi dünyanın yaratılışı üzerinedir ve evreni kontrol eden tanrı olarak da bilinir. Dinsel törenleri son derece gizlidir ve dışarıya tamamen kapalıdır. Sadece erkeklerin kabul edildiği bu dine katılanlar yedi aşamadan geçmektedirler. Zerzevan Kalesi ve Mithras Tapınağı 2020 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştır. Zerzevan Kalesi ve Mithras Tapınağı ilimiz, bölgemiz, ülkemizin tarihinin aydınlatılması, tanıtımı ve turizmi açısından da son derece önemlidir. Zerzevan Kalesi’ni 2019 yılında 420 bin kişi ziyaret etmiştir. 2020 yılında eğer Koronavirüs salgını olmasaydı beklenen ziyaretçi sayısının 1 milyonu geçmesi beklenmekteydi. Pandemiye rağmen ziyaretçi sayısı bu yıl 160 bini geçmiştir.” dediler.

 

Kazı ve restorasyon çalışmaları Dicle Üniversitesi'nden Doç. Dr. Aytaç Coşkun'un başkanlığındaki ekip tarafından 2014 yılından bu yana sürdürülmektedir.

Editör: TE Bilisim