Devrim AKTÜRK

MÜCADELE HABER- Şimdilerde Sanat Sokağı’nda yeni kulübesinde kitap satan görme engelli Acar, kitaplarının çalındığını savunarak Acar, “Ben burada bir kitabın derdinde değilim. Ama kendimi paralarken kitabımın çalınması zoruma gitmez mi?” diyerek sitem etti.

 

Diyarbakır merkez Yenişehir ilçesinin Ofis semtinin Sanat Sokağın’da bir kulübede kitap satışı yapan görme engelli Süleyman Acar, hayat hikâyesini ve yaşadığı sorunları gazetemize anlattı. 2011 yılına kadar evin önüne kadar yürüyebildiğini ve daha fazla gitmesine yasak konulduğunu ancak Diyarbakır’da Görme Engelliler Bağımsız Hareket Kursu ile neredeyse Diyarbakır'ın her yerini öğrendiğini söyleyen Açar, Şimdilerde ise Yenişehir Sanat Sokağı’nda kitap satmaya başladım. Tabi burada çok sorunlar ve sıkıntılar yaşadım. Yeri geldi dayak yedim, bazen ben dövdüm, zamanı geldi hakaret yedim, an oldu şiddete uğradım. Ancak hiç vazgeçmedim.” dedi.

 

 

SÜLEYMAN KİTAPLARININ ÇALINMASINDAN ŞİKÂYETÇİ

Görme engelli olduğu için kitaplarının çoğu zaman çalındığını veya kaybolduğunu anlatan Süleyman Acar, “8 Ekim'de yanımda bir kadın ve bir erkek oturuyordu. Erkek bir kitabı sordu, yirmi liralık kitap olduğunu söyledim. Parasının olmadığını belirtti, ben de 15 TL olabileceğini söyledim. Hatta hediye bile edebilirim dedim. Ertesi gün oldu, bir kitabım eksikti. İncelediğimde onların sorduğu kitabın eksik olduğunu öğrendim. Başımın gözümün sadakası olsun dedim. Ardından ayın 15’inde bir kitabım daha çalındı. En son üç dört gün önce bir kitabım daha çalındı. Ben burada bir kitabın derdinde değilim. Ama kendimi paralarken kitabımın çalınması zoruma gitmez mi? İki buçuk üç yaşlarında bir çocuk geldi yanıma. Bana dedi ki; sana bir milyon versem bu kitabı bana verir misin? Adı Ekrem idi. Ona kitabı hediye etmek istedim ama almadı. Akşama doğru sekiz dokuz yaşlarında ayakkabı boyacılığı yapan ağabeyiyle birlikte geldi ve gözleri iyi görmüyordu. Çocuğun gözüne bir şey batırmışlar ve çocukta kör olmuş. Çocuğun babası da o batıran kişiyi vurmuş ve cezaevine girmiş. Çocuğun üstü de çırılçıplaktı. Ben en az yarım saat kendime gelemedim. Ben bir şey yapmak istedim ama bana kızdılar. Herkese sen mi yardım edeceksin, dediler. Bu durum zengini tam zengin, fakiri ise tam fakir yaptı maalesef” diye konuştu.

 

BİR KERE VARMIŞTIM ÖZGÜRLÜĞÜN TADINA

Kursun sadece iki ay sürdüğünü ve bu süre zarfında ailesine beş yıl boyunca kursun devam ettiğini söyleyip ebeveynlerinden habersiz bir şekilde evin bulunduğu alanın dışına çıktığını anlatan Süleyman Acar, “Bu sırada kendimi sohbete ve arkadaşlara sardığımda eve geç geliyordum ve babamda bunun üzerine kurs yerini arayınca, kendisine kursun çoktan bittiğini söylediler. İşte, bu sırada bana olan oldu. Şimdilerde ise Yenişehir Sanat Sokağı’nda kitap satmaya başladım. Tabi burada çok sorunlar ve sıkıntılar yaşadım. Yeri geldi dayak yedim, bazen ben dövdüm, zamanı geldi hakaret yedim, an oldu şiddete uğradım. Ancak hiç vazgeçmedim. Çünkü bir kere varmıştım özgürlüğün tadına, bir kere varmıştım esaretin zincirini kırmayı. Bir daha aynı zulmü kendime yapamazdım. 2015 tarihinde Ankara Yenimahalle Görme Engelliler Rehabilitasyon Merkezi'nde Temel Bilgisayar Eğitimi aldım. Ardından yine Diyarbakır’a geldim, Dağkapı Meydanı’nda sırtıma kitapları bırakıp sokak sokak sahaflık yaptım” şeklinde konuştu.

 

 

KAYYUM CUMALİ ATİLLA İLE ANISI

2017 tarihinde 3 Aralık etkinliğine hazırlık aşamasında dönemin Büyükşehir Belediyesi kayyumu Cumali Atilla ile görüştüğünü aktaran Süleyman Acar, “Arkadaşlar başkanının bizimle tanışmak istediğini belirtti. Herkes başkanla konuşuyor ve sohbet ediyordu. Ayrıca benim kulaklarımda iyi işitmiyordu. Birine dedim ki;Beni başkanın yanına götürünkendilerinden talebim var, dedim. Beni başkanın yanına götürdüler. Ben kendilerine; ‘Başkanım ben Sanat Sokağı’nda kitap satıcılığı yapıyorum. Bazen kitaplarımı yağmur ıslatıyor, bazen de zabıtalar beni darp ediyorlar. Hatta zabıtalar bana kitaplarımı kaldırmamı belirttiler. Ben de kaldırmayınca zabıtalar kitaplarımı dağıttı. Hatta öncesinde bir arkadaş beni zabıta Amirliği'ne götürdü ama orada aralık vardı ve ben orada düşünce elimi kırdım. Bir ay boyunca elim alçıda kaldıdedim. Kendileri de bana; Ne istiyorsun Süleyman kardeşim, dedi. Bende bir konteynır vermelerini istedim. O sırada şahsıma aydan aya ne kadar kazandığımı sordular. Bende üç yüz lira kazandığımı söyledim. Bunun üzerine başkan bana üç yüz lirayı aydan aya kendisine tahsil edileceğini, bunun için de dışarı çıkmamamı belirtti. Bu sırada tepem attı ve Başkan’a; ‘Başkanım maddi durumum pek yoktur ama ben bunu bulup buluşturup size versem ve bir daha karşıma çıkmasanız”dedim ve oradan ayrıldım. Bu sırada diğer arkadaşlarım başkana ne güzeldir Diyarbekir Elleri adlı türküyü okuyorlardı. Ardından türkü bitince arkadaşlarım yanıma geldi ve başkanın beni de dinlemek istediğini belirttiler. İçimden hangi yüzle istiyor diye belirttim ama bir yerden de elime fırsat geçmişti. Bunun üzerine ben de Minnet Eylemem adlı türküyü okudum. Ardından başkan bana, senin derdini de, kederini de anladım, dedi. Bana, kulübeyi vereceğini söyledi.   Ancak aradan zaman geçti ne ses var, ne de seda. Bunun üzerine bizim engelli kursu hocamız Zilan Anne vardı yanımızda. O da üst makamlarla görüşüyordu. Bununla birlikte Başkan beni aradı, daire başkanıyla kulübenin yerini belirleyeceğimi açıkladı. Ancak daire başkanı beni görmeye bile gelmedi. Zabıta Müdürlüğü'nü arattırdı. Zabıta Müdürlüğü bana ne istediğimi belirtti. Ben de kulübe istediğimi ve Başkan'ın haberinin olduğunu söyledim. Bunun üzerine Zabıta Müdürlüğü bana, her önüne gelene kulübe verirsek kime ceza keseceğiz biz, kimin tezgahını kaldıracağız, dedi. Ben de bunun üzerine Başkan’ı aradım, durumu bizzat izah ettim. Beş dakika sonra Daire Başkanı beni aradı ve kulübenin birazdan yerleşeceğini söyledi. 6 Şubat 2018 tarihinde kulübem geldi. Geldiğinde buranın kapısı bile yoktu, kırıktı. Önce pimapenciyi çağırdım, ardından kulübeme elektrik tesisatı çektirdim.  Sonra tabelâmı taktırdım ve azimle mücadele ettiğimden dolayı kulübeme de “Azim Kitap Kulübesi” adını verdim” dedi.

Editör: TE Bilisim