Fatih SURUÇ  

MÜCADELE HABER- Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan, koornavirüs ve etkileri üzerine gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Erkan, Pandemi döneminde insanların, sosyal, psikoloji ve özellikle de ekonomik olarak büyük sorunlarla karşılaştığını dile getirdi.     

 

Pandemi sürecinde siyasetin gerginliğe paydos demesi gerektiğini aktaran Erkan, siyasetteki yumuşamanın toplumda da bir yumuşamaya yol açacağını söyledi. Erkan, Pandemi sürecinde intihar, boşanma ve kadına şiddetinde bu süreçte etkilendiğini dile getiren Erkan, Bu süreç belli bir ölçüde psikolojik bir rahatsızlığa veya sinirlerin gerilmesine yol açabiliyor. Ancak bunun için de dayanışma çok önemli. Her zaman olduğundan daha fazla dayanışma ve toleransa ihtiyaç var. Bunu aynı şekilde siyasetin birliği ölçüsünde de aynı duruma gelmesi gerekir.” Diye konuştu.

 

Seksenler öncesi dünyada hakim olan karma ekonomi modelleri düşüncesinin yeniden hakim olacağını savunan Erkan, “Sosyal devletin, kamunun önemi, devlet yatırımlarının ve devlet destekli hizmetler artacak diye düşünüyorum. Bütün dünyada aynı sürece gireceğiz. Sadece piyasa altında bir kamu devletinin yönetiminin yerine, seksenler öncesi dünyada belli bir ölçüde etkisi olan karma ekonomik modellerin bu düşünceyle yükseleceğini düşünüyorum.şeklinde konuştu.

 

Pandemi sürecindeki aşı ve ilaç çalışmalarına da değinen Erkan, “Aşı çalışmaları, aşı bulma çalışmaları veya ilaç bulma çalışmaları büyük ölçüde ilaç sektörlerinin işine yarıyor. Bu çok doğru bir şey değil. İlaç sektörleri burada her zaman karını öne koyacağı için, aşıda mı daha çok karlı yoksa tedavi yöntemlerinden mi daha çok karşı gibi hesap yapıyorlar ve ilaçların fiyatı piyasaya çıkması da bu nedenle. Önce aşı, sonra tedavide ilerleşme olacakmış gibi. Dolayısıyla buna ülkelerin dikkat ederek ilaç alanın diğer toplumdaki üretim alanları gibi olmamalı. Kara dayalı bir şirketin ilaçlarla olan kontrolündeki çalışmalardan çok; Bağımsız, kamu destekli araştırma merkezlerinin elinde olmalıdır.” Dedi.

 

Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan, kendisine yönelttiğimiz sorulara şöyle cevap verdi;

 

Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan

 

“İSPANYOL GRİBİNDEN SONRA BÖYLE BİR PANDEMİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ” 

Mücadele Haber: Pandemi toplum olarak bizi ne kadar etkiledi? 

Prof. Dr. Rüstem Erkan: İlk başta aslında bu sürecin fazla devam etmeyeceği düşünülerek insanlar kurallara uymakta daha hevesliydi. Dolayısıyla bununla mücadele etme yollarının daha kolay olduğunu, daha başarılabilir olduğu inancı vardı. Ancak görüldüğü gibi, dünyada çıkış tarihini, Çin’in Wuhan kentinde başlayışının üzerinden tam bir yıl geçti. Türkiye’de de baktığımız zaman yaklaşık on aya yakın bir süreyle karşı karşıyayız. Şimdi bundan önce çok büyük bir psikolojik etkileri oldu ciddi bir şekilde. Ancak o psikolojik etkileri de yaratan büyük ölçüde toplumun İspanyol gribinden sonra böyle bir pandemiyle, yani 1918 tarihinden beri yaklaşık yüzyıldan bu yana pandemiyle karşı karşıya kalmamış olmasıydı.  

 

“PANDEMİ BELLİ BİR SÜREÇTE ŞOK ETKİSİ YARATTI” 

Dünyadaki bütün toplumun, bütün insanların böyle bir deneyimi kendi yaşam dönemleri içerisinde ve bir kuşak öncekilerde böyle bir deneyimleri yoktu. Dolayısıyla bu belli bir süreçte şok etkisi yarattı.Ancak pandemiyi gördüğümüz gibi gerek insanları daha çok ekonomik olarak vurmaya başladı. Bu ekonomik olarak yapmış olduğu sorunlar ister istemez kalıcı olarak toplumsal sorunlara da neden oluyor. Şimdi görüyoruz ki belli bir ölçüde, bu bölgede de aynı şeyler tartışılmaktadır. 

 

“GENÇ KİTLE BÜYÜK BİR İŞSİZLİKLE KARŞI KARŞIYA” 

En keskin etkisini intiharların artmasında da görebiliyoruz ve bunların dışında toplumsal sorunlara da neden olabiliyor. Şimdi belli bir ölçüde kamu çalışanları ya da ekonomik geliri yerinde olanlar, emeklilerin belli bir ölçüde ölüm korkusu, yaşam korkusu yaşıyorlar. Fakat bunların dışında özellikle hizmet sektöründe gelip geçici işlerde çalışan insanlar ve özellikle de genç kitle büyük bir işsizlikle karşı karşıya. Ailelerin de ekonomik durumları çocukları, gençleri, kendi durumlarını destekleyecek şekilde olmadığı için genç kitle ve aileler arasında sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor. Evde dört beş tane genç çocuk işsiz, özellikle de okulların kapanmasıyla beraber de ev içi halkın sayısının fazla olması, bu çeşitli sebeplerde ev içi, hane içi gerilimlere de neden oluyor. Dolayısıyla sadece sağlık sorunu olarak ortaya çıkan pandemi, giderek toplumsal ve psikolojik sağlığımızı, toplumun sosyolojik sorunlarını da etkileyecek sorunlara neden oluyor. Onun için bence herkesin bu işte kurtulabilmesi için, tedbirlere belli bir ölçüde çok ciddi bir şekilde uyarak süreci kısaltmak gerekir. 

 

“EKONOMİK, SOSYAL, SİYASAL SONUÇLARI DA ORTAYA ÇIKIYOR” 

Süreç zamana yaydıkça bunun ekonomik, sosyal, siyasal sonuçları da ortaya çıkıyor. En belirgin siyasal sonucunu bir kere Amerikan seçimlerinde gördük. Bu durumda dünyanın her tarafını etkileyecektir.Pandemiden önce Amerika sert bir şekilde etkilenmeden önce, Trump’ın yüzde 60’larda seçileceği ihtimalleri vardı. Çünkü Amerikan ekonomisi Trump döneminde diğer dönemlere göre daha iyi durumdaydı. Ancak pandemi süreci Amerika’da siyasal sorunlar yaratarak başkanlık değişimine neden oldu. Bu yaşananlar dünyada devam ettiği sürece öncelikle iktidarlar etkilenir ve giderek de siyasal kutuplaşma, siyasal ayrışmaya ittiğinden, siyasallarında devam edebilmeleri için demokratik dışı süreçlerde yaşanabilir bu dönemlerde. Çünkü halkın geniş kesimlerinde giderek yükselecek olan bir talep ve itirazları olacaktır. Bunu da belli bir ölçüde engellemek için, güvenlikçi politikalar güdülerek yaygınlaşacaktır dünyada. Diliyoruz ki süreç çok fazla sürmez. Yoksa bunun siyasal, ekonomik, toplumsal sorunlarıyla yüzyüze kalacağız diye düşünüyorum. 

 

“SEKSENLER ÖNCESİ KARMA EKONOMİK MODELLİ” 

Bundan sonra bence sosyal devletin, kamunun önemi, devlet yatırımlarının ve devlet destekli hizmetler artacak diye düşünüyorum. Bütün dünyada aynı sürece gireceğiz diye düşünüyorum. Sadece piyasa altında bir kamu devletinin yönetiminin yerine, seksenler öncesi dünyada belli bir ölçüde etkisi olan karma ekonomik modellerin bu düşünceyle yükseleceğini düşünüyorum. 

 

“SAĞLIK VE EĞİTİM GİBİ ALANLARDA DEVLETİN ÖNEMİ HER ZAMAN ORTAYA ÇIKIYOR” 

Mücadele Haber: Bu süreç bize ne öğretti? 

Prof. Dr. Rüstem Erkan: Bu süreç siyaset yapanlara, bunun üzerinde düşünenlere şöyle bir ders çıkarması lazım, ne öğrettiğinden öte. Bakınız dünyaya bir kere baktığımız zaman, çok söyleniyordu ama algılayamıyorduk, bir sağlık sektörünün çok fazla liberalleşmesi, özelleştirilmesi bu tür krizlerle uğraşmanın zayıflaştırdığını gösterdi. Bu çok açık bir şekilde ortaya çıktı. Türkiye gibi dünyada büyük bir ölçüde sağlık sisteminin kamusal ölçüde gelişmiş olduğu sağlık sektörü olan ülkelerde süreçle mücadele etmede daha başarılı olduğunu görüyoruz. Yani ekonomik olarak Türkiye’den daha çok zengin olan Avrupa ülkeleri sorunla daha iyi mücadele edemediler. Bu durum sağlık sektörünün büyük ölçüde özelleştirilmiş olmasından kaynaklanıyor. Gerek hastane sayılarından, gerek yoğun bakımlarda burada bir sorun var. Demek ki burada sağlık gibi kamuoyunu ilgilendiren, toplumun genelini ilgilendiren sağlık ve eğitim gibi alanlarda devletin önemi her zaman ortaya çıkıyor ve bunu bir kamu hizmeti olarak devletlerin sürdürmesi gerekiyor. Dolayısıyla burada bize bir sosyal devlet ve sosyal refah devletinin önemi ortaya çıkıyor. Devletin sosyal hizmetleri, sosyal alanda yapmış olduğu çalışmalar veya kamu sektörünün güçlü olması bu tür krizleri atlatabilir düzeyde. 

 

“AŞI BULMA ÇALIŞMALARI VEYA İLAÇ BULMA ÇALIŞMALARI BÜYÜK ÖLÇÜDE İLAÇ SEKTÖRLERİNİN İŞİNE YARIYOR” 

Yine ikincisi aşı çalışmaları, aşı bulma çalışmaları veya ilaç bulma çalışmaları büyük ölçüde ilaç sektörlerinin işine yarıyor. Bu çok doğru bir şey değil. İlaç sektörleri burada her zaman karını öne koyacağı için, aşıda mı daha çok karlı yoksa tedavi yöntemlerinden mi daha çok karşı gibi hesap yapıyorlar ve ilaçların fiyatı piyasaya çıkması da bu nedenle. Önce aşı, sonra tedavide ilerleşme olacakmış gibi. Dolayısıyla buna ülkelerin dikkat ederek ilaç alanın diğer toplumdaki üretim alanları gibi olmamalı. Kara dayalı bir şirketin ilaçlarla olan kontrolündeki çalışmalardan çok; Bağımsız, kamu destekli araştırma merkezlerinin elinde olmalıdır. Aynı sağlık sektöründe kamunun ağırlığı olduğu gibi, yine ilaç sektöründe de kamunun ağırlığının olması gerekir. Bence ilaç veya tedavi yollarının gecikmesinin nedenlerinden biri de bu. Piyasa güçlerinin çok fazla etkisinden olmamızdan kaynaklanıyor. 

 

“HERKESİN YÜKÜ EŞİT BİR ŞEKİLDE PAYLAŞMASI GEREKİR” 

Bunun dışında insanların bu süreç içersinde belli bir ölçüde, herkesin yükü eşit bir şekilde paylaşması gerekir. Durumu iyi olanların veya gelir düzeyi iyi olanların, düzenli maaşını alanların, fakat bu sistemde en çok ezilen taraf var. Dolayısıyla bu işin belli bir külfetini de Türkiye başta olmak üzere sistemlerin, ülkelerin eşit şekilde paylaştırmaları gerekir. Evet, insanlar evde kalır ama evde kimseyi aç tutamazsınız. İnsanlar aç ve açıkta bırakılmamalı. Gerekirse toplumda refah seviyesi yüksek olanlara bir kaynak transferinin mutlaka olması gerekir. Çünkü şuan ki en iyi tahmine kadar, Haziran’a kadar sürecek bir süreç olarak görünüyor. Henüz önümüzde altı yedi aylık bir süreç var.Dolayısıyla toplumun yükü sadece her dönem olduğu gibi yine toplumların sırtında.Ekonomik refahı yerinde olan veya düzenli geliri olan insanların da elini taşın altına sokması gerekir. Sistem de bu inancı yaratması gerekir.  Eşit olarak insanlara bir gelir desteğinin sağlanması gerekir diye düşünüyorum. 

 

“PANDEMİ BOŞANMA, İNTİHAR VE KADINA YÖNELİK ŞİDDET BU SÜREÇTE ETKİLENEN OLAYLAR” 

Mücadele Haber: Vatandaşlara tavsiyeniz var mı? 

Prof. Dr. Rüstem Erkan: Vatandaşların belli bir süreden sonra kurallara uyma yorgunluğu da var. Bütün dünya kurallara 15-20 gün tam uymuş olsaydı pandemiden çoktan kurtulmuş olacaktık. Dolayısıyla herkes bu sürecin uzamasını istemiyorsa kurallara çok ciddi bir şekilde uyması gerekir ki sorunları atlatabilsinler. Bunun dışında da aile içi ilişkilerinin dayanışmalarının önemli olduğunu düşünerek en azından bu süreç içerisinde, bu dayanışmanın önemini veya dayanışmayla bu süreçten kurtulacağımızı düşünerek, bu kadar gerginlik içerisinde bir de aile içi gerginliklerin artmaması için, gerekli azami hoşgörünün veya toleransın gösterilmesi gerekir. Çünkü pandemi süreci boşanmaları da artıran sebeplerden biri oldu, intihar gibi olayların yaşanmasına neden oldu. Bunların dışında son dönemlerde sıkça yaygınlaşan ve görünür olan kadına yönelik şiddet bu süreçte etkilenen olaylar. Bu süreç belli bir ölçüde psikolojik bir rahatsızlığa veya sinirlerin gerilmesine yol açabiliyor. Ancak bunun için de dayanışma çok önemli. Her zaman olduğundan daha fazla dayanışma ve toleransa ihtiyaç var. Bunu aynı şekilde siyasetin birliği ölçüsünde de aynı duruma gelmesi gerekir. Kriz döneminde, kriz öncesi dönemdeki gibi gerginlikler topluma da yansımış oluyor. Bence siyasetinde bu gerginliğe, pandemi sürecinin sonuna kadar bir paydos demesi gerekir. Siyasetteki yumuşama, toplumda da bir yumuşamaya yol açabilir diye düşünüyorum. 

Editör: TE Bilisim