Fatih SURUÇ- Devrim AKTÜRK

MÜCADELE HABER- Borç ve faiz, beton ve çimento yerine, üretim, istihdam, ihracat, katma değer ihracat ekonomisine yönelik hamleleri gerçekleştirmek üzere yola çıktıklarını kaydeden Erbakan; tarımda, hayvancılıkta, sanayide, teknolojide üreten ve ihraç eden bir Türkiye’yi hayata geçirmek için çalışacaklarını söyledi. Türkiye’de milyonlarca çiftçi ve köylünün perişan halde olduğunu anlatan Erbakan, “Bol bol maske ve kolonya dağıttınız ama nakit desteği olarak dünyadaki en az nakit ve yardım desteğini gören üç ülkeden bir tanesi Türkiye’dir” dedi.

 

 

Diyarbakır’da basınla bir araya gelen Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. Erbakan şöyle konuştu:

 

“DİYARBAKIR BÜYÜK İSRAİL’İN DEĞİL, TÜRKİYE’NİN VE İSLAM BİRLİĞİNİN BİR VİLAYETİ OLACAKTIR”

Diyarbakır’ın ve bölgenin kendileri için son derece önemli ve değerli olduğunu söyleyen Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “Bizim için Diyarbakır’ın hem manevi değeri var, hem de Sahabe-i Kiram Efendilerimizin kabirleriyle bir şehrimiz, bir beldemiz, bir bölgemizdir. Diyarbakır büyük İsrail’in değil, yeniden büyük Türkiye’nin ve İslam birliğinin bir vilayeti olacaktır. Bu inançla çalışıyoruz ve buna gönülden inanıyoruz. Elbette ki sevgi lafla olmaz, Erbakan Hocamız bunu aynı zamanda icraat olarak da gösterdi. İşte, Muş’ta Barit Tesisi, Diyarbakır TEMSAN Fabrikası. 1976’nın Diyarbakır’ında nüfusun 100 bin olduğu sırada 10 bin insanın çalışacağı TEMSAN Fabrikası’nı kuruyor. Bugünkü Diyarbakır’da 100 bin insanın çalışacağı fabrika kurmak demektir. Çünkü bugün Diyarbakır’ın merkez nüfusu bir milyonu aşmış. Muazzam bir olay ve bu TEMSAN Fabrikası jet motoru üretme maksadıyla kurulmuş. Diyarbakır’ı, Amerika’nın bir kenti gibi dünyanın jet motoru üretiminde, uçak üretiminde bir merkezi haline getirebilecek olan bir adımı 1976 yılında, bundan 45 sene evvel atmış Erbakan Hocamız. Burada, onun şahsında Milli Görüş zihniyetinin de ne demek olduğunu ifade etmek istiyoruz. Diğer taraftan Ağrı’da, Muş’ta, Van’da, Urfa’da, Mardin’de şeker fabrikaları; Adıyaman, Bingöl, Ergani, Siirt, Urfa, Bitlis çimento fabrikaları; Mardin, Siirt, Şırnak gübre fabrikaları; Van, Mardin ayakkabı fabrikası; Adıyaman fabrikası; Diyarbakır, Elazığ, Van, Ağrı, Mardin, Urfa organize sanayi bölgeleri. Bunların bir kısmının temelleri atılıp, daha sonraki iktidarlar tarafından yarıda bıraktırıldı. Sonuca ulaştırılmadı ama önemli bir kısmı da hizmete sokuldu ve yıllardan beri burada insanımız istihdam sahibi olarak, iş sahibi olarak ekmek sahibi olma imkânı buldu. Allah kendisinden binlerce kez razı olsun, gani gani rahmet etsin. Bu bölgede istihdama, üretime, kalkınmaya yönelik beton ve çimento ekonomisi değil, üretim, istihdam, ihracat ekonomisine yönelik adımlar Erbakan Hocamızın Milli Görüş’ün sayesinde atılmıştır.” dedi.

 

“TEKNOLOJİ DE ÜRETEN VE İHRAÇ EDEN BİR TÜRKİYE’Yİ HAYATA GEÇİRMEK ÜZERE BİR YOLA ÇIKTIK”

Geçmişte ağır hamlelerin bütün hızıyla devam etmesi dahilinde Diyarbakır’ın, Batman’ın, Siirt’in, Şırnak’ın, Mardin’in birer Norveç, Kanada ve İsviçre şehirlerinden bir tanesi olabileceğini anlatan Fatih Erbakan, “Çiğköfte Adıyaman’ın mı, Diyarbakır’ın mı, Urfa’nın mı; en iyi çiğköfteyi Adıyaman mı yapıyor, Urfa mı yapıyor, zaman zaman künefeyle ilgili bunlar çıkıyor. Diyarbakır’da mı iyi yapıyorlar, efendim Hatay’da mı iyi yapıyorlar; leblebi Çorum’un mu, Antep’in mi, Kütahya’nın mı? Bunları konuşuyoruz. Bunlar da güzel ama eğer o 1976 ile 1977’deki ağır sanayi ve kalkınma hamlesi aynı hızla, sekteye uğramadan, önü kesilmeden devam etse, bugün Diyarbakırlılar ve Adıyamanlılar diyeceklerdi ki, en iyi jet motorunu sen mi üretiyorsun, ben mi üretiyorum; dünyanın en iyi arabası senin ürettiğin araba mı, benim ürettiğim araba mı; dünyanın en iyi cep telefonunu Siirt mi üretiyor, Batman mı üretiyor, Diyarbakır mı üretiyor? Aynen bir Mercedes ya da BMW gibi, Iphone ile Huawei gibi biz Türkiye’de bunları konuşuyor olacaktık. Yeniden Refah Partisi olarak ikinci kırk yılda da aynı ruhla, aynı anlayışla, gerçek kalkınmaya yönelik, gerçekten zenginleşmeye yönelik borç ve faiz, beton ve çimento yerine, üretim, istihdam, ihracat, katma değer ihracat ekonomisine yönelik hamleleri gerçekleştirmek üzere, tarımda, hayvancılıkta, sanayide, teknoloji de üreten ve ihraç eden bir Türkiye’yi hayata geçirmek üzere bir yola çıktık ve bu kararlılıkla yola devam ediyoruz.” diye belirtti.

 

“BUGÜN TÜRKİYE’DE 10 MİLYONU AŞKIN İŞSİZLER ORDUSUYLA KARŞI KARŞIYAYIZ”

Türkiye’nin dört bir yanında görülen manzaranın, dört maddeyle özetlenebileceğini ve açıklanabilmesinin mümkün olabileceğini bildiren Fatih Erbakan, “Bunlardan birincisi muazzam bir işsizlik problemidir. Bizim nüfusumuz sürekli olarak artıyor. Diyarbakır ve Urfa’nın nüfusu 2 milyon olmuş. Diyarbakır’ın ilçeleri 200 bine yaklaşmış. Sizin de istihdam oluşturmanız, iş imkanı oluşturmanız, refah ve gelirinizi artırmanız lazımdır. Ancak biz Türkiye olarak bunu maalesef yapamıyoruz. Bugün Türkiye’de 10 milyonu aşkın işsizler ordusuyla karşı karşıyayız. Bir buçuk milyona yakın diplomalı işsiz ve bütün bu sebeplerden dolayı da gençlerin yüzde altmışı ve ‘fırsatım olsa başka bir ülkede yaşamak isterdim’ diyorlar maalesef. Çünkü okusan da iş yok, iş bulsan da geçinemiyorsun. Şimdi bu üniversite diplomalı işsizler ordusu, TSK ordusunun üç misline çıkmış ve halen büyük bir hızla artmaya devam ediyor. Neden böyle? Çünkü devlet Türkiye’de on dokuz seneden beri üretime, istihdama yönelik herhangi bir yatırım yapmadı da onun için. AVM, rezidans, beton, çimento ekonomisi, borç ve faiz ekonomisi, yol yapmak, konut yapmak, AVM yapmak, spor tesisi yapmak, havalimanı yapmak. Bunlar çok güzel ama dar gelirli milyonların derdine derman olmuyor, asgari ücretlilerin derdine derman olmuyor, işsizlerin ve emeklilerin derdine derman olmuyor.” diye açıkladı.

 

“TÜRKİYE’NİN YÜZDE 40'I AÇLIK SINIRI, YÜZDE 80'İ İSE YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA”

Devletin görevinin fakire ve fukaraya yardım etmek olmadığını, fakirliği ve fukaralığı ortadan kaldırmak, alım gücünü arttırmak olduğunu söyleyen Fatih Erbakan, “Diyelim ki iş bulabilen şanslı azınlıktan bir tanesisiniz. Peki, iş bulsanız ne olacak? Asgari ücret alacaksınız ve açlık sınırının altında. En düşük memur maaşı, yoksulluk sınırının altında. Yoksulluk sınırı dört kişilik bir aile için 10 bin liraya dayanmış. Türkiye’nin en önemli gündem maddesi, vatandaşın en önemli sıkıntısı, derdi olan konularla ilgili konuşuyoruz. Karnı duymadan, geçim derdi ortadan kalkmadan hiçbir başka sıkıntıyı, hiçbir başka gündemi kendisine anlatabilmeniz mümkün olmuyor. Türkiye’nin yüzde 40’ı gelir sahibi olarak açlık sınırının altındadır. Yüzde 80’i ise yoksulluk sınırının altındadır. Devletin, hayır kurumlarının, belediyelerin yardımları var, sadaka var, zekat var, yardımlaşma var, dayanışma kültürü var, memleketteki akrabası erzak gönderiyor. Böylece aç kalmıyor. Yoksa normalde matematiksel olarak aldığı gelirle geçinmesi mümkün değildir. Bizi kıskanan Almanya’da temel gıda maddelerinde asgari ücrette alım gücü Türkiye’deki asgari ücretlerin alım gücünden on ila on beş kat daha fazla. Almanya’da, Avrupa’da asgari ücretle çalışan oranı en fazla yüzde yirmidir. Türkiye’de asgari ücretle çalışan oranı yüzde 50 ile 60’ın üzerindedir. Yani çalışanların önemli bir kısmı asgari ücretle iş buluyor. Dolayısıyla toplumun önemli bir kısmı asgari ücretli bir gelire sahiptir. Biz esnaf ziyaretlerinde bunu görüyoruz. Esnaf ziyaretlerinde yüzde doksanı evde oturacağına dükkanda oturuyor, çay içiyor, akşama kadar boş bekliyor. Peki, o halde tarımla uğraşayım. Bu şekilde de ayakta kalmak mümkün değildir. Çiftçinin, köylünün borcu yüz kırk milyara dayanmış. Bunun sonucunda ne oluyor, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun, devletin gerçek rakamlarını ortaya koyuyor. Vatandaşın bankalara borcu AK Parti iktidara geldiğinde 6, 6 milyar lirayken, bugün vatandaşın bankaya borcu 800 milyar liraya geldi. Yüz otuz misli artış yaşanmış vatandaşın bankaya olan borçlarında. Cumhuriyet tarihinde böyle bir borçlanma görülmemiş. Özel sektöre borcu 88 milyardan, 3 buçuk trilyon liraya çıkmış. Özel sektör neden istihdam sağlayamıyor? Biraz önce söyledim, burada görüyorum. Adam zaten boğazına kadar borca batmış, borcunun faizsizini bile ödeyecek halde değil. Şimdi faizler yüzde yirmi çıktı, hiç ödeyecek halde değil. Özel sektörün borcunda da neredeyse elli misline yakın artış, vatandaşın borcunda yüz otuz misline yakın artış, çiftçinin borcu da son 15 senede kırk misli artmış, 140 milyar liraya dayanmıştır. Fakir fukaraya yardım, hayır kuruluşlarının işidir, milletin dini sadakası ve zekatıdır. Devlet olarak sizin alım gücünü artırmanız gerekiyor.” dedi.

 

“DÜNYADA EN AZ NAKİT VE YARDIM DESTEĞİ GÖREN ÜÇ ÜLKEDEN BİR TANESİ TÜRKİYE’DİR”

Milyonlarca çiftçi ve köylünün perişan halde olduğunu anlatan Fatih Erbakan, “Dünyada vatandaşına en az nakit desteği veren üç devletten bir tanesisiniz. Bol bol maske ve kolonya dağıttınız ama nakit desteği olarak dünyadaki en az nakit ve yardım desteğini gören üç ülkeden bir tanesi Türkiye’dir. Milli gelirin yüzde biri kadar destek veren üç ülke, Meksika, Türkiye ve Arnavutluk.  Çiftçi ve köylü. Bir yıldan beri bu pandemiden çıkartılan desteklerde çiftçiye ve köylüye doğru dürüst hiçbir şey verilmedi. Eğer böyle giderse Allah muhafaza etsin tarımsal üretimde duracak. Bu aynı zamanda bir beka sorunudur. Sadece çiftçinin ve köylünün geçim sorunu değildir. Eğer tarım üretimi yapamazsanız Allah göstermesin teknolojiniz, paranız, askeriyeniz, ordunuz da hiçbir şey fayda etmez. Bu nedenle mutlaka tarımsal ve hayvancılık üretimine en güçlü desteklerin ve teşfiklerin sağlanması lazımdır. İthalatın değil, yerli üretimin desteklenmesi lazımdır. Tarımda kullanılan mazottan vergi alınmaması lazımdır. Bunu söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Tarım ürünlerine en yüksek taban fiyatlarının sağlanması lazımdır. Dış güçlerin dayattığı bu kotaların kaldırılıp atılması lazımdır. Tarımdaki ve hayvancılıktaki girdilerin devlet eliyle, devlet desteğiyle en uygun fiyatla üreticiye mutlaka temin edilmesi lazımdır. Devlet tarım üretiminde üreticinin ürününe alım garantisi vermesi lazımdır. Mümkünse Ekim sezonunun başında parasını, bedelini peşin avans olarak vermesi lazımdır. Bunları gerçekleştirmeden tarım ve hayvancılık üretimini artırmanız mümkün olmaz.” diye belirtti.

Editör: TE Bilisim