Deprem, sel, savaş gibi nedenlerden dolayı bu ihtiyacımız olan gıdalara ulaşmada sıkıntılar yaşarız. Savaş zamanlarında çocuklarda malnütrisyona yol açan, hanedeki gıda güvencesizliği durumu, yetersiz ve dengesiz beslenme, yetersiz sağlık hizmetleri, hijyenik koşulların kötü olması ve yetersiz anne ve bebek bakımı gibi etmenler savaş koşullarında daha da ağırlaşmakta ve önemi artmaktadır.

Beslenme insanın büyüme, gelişme ve hayatta kalması için elzem olan gıdaların vücuda alınmasıdır. Beslenmenin yeterli ve dengeli olması sağlıklı bir yaşam için gereklidir. 

Tarımsal üretimdeki azalma, tarımsal girdilerin ve nakliye olanaklarının kaybı, gıda üreten, depolayan ve dağıtan birimlerin ve yolların zarar görmesi ve gelir kaybı, gıda güvencesizliğinin şiddetle tırmanmasına yol açar. Kırsal bölgede tarımla uğraşabilen nüfusun azalması, hayvanların kaybedilmesi ve kara mayınlarının tehdidi o topraklarda gıda üretimini imkansız hale getirir. Hanelere girebilen gıdaların hem niteliği hem de miktarı giderek azalır. Savaşta oluşan tablo insanın en temel ihtiyacına, gıdaya erişiminde ne boyutta bir sorun yaşandığını ve bunun bebek ve çocuk ölümlülüğüne nasıl yansıdığını geçmişte de olduğu gibi günümüzde de netlikle ortaya koymaktadır. Savaşlarda  ülkenin su kaynakları, toprağı, havası uzun yıllar temizlenemeyecek ölçüde kirletilmiş duruma gelir. Savaş olan kentlerinin alt yapıları çöker; kanalizasyon atıkları hiçbir arıtmadan geçirilmeden doğaya verilir, sağlıklı içme suyu sistemleri yok olur. Savaş artığı ve birçoğu radyoaktif yönden de kirlenmiş atıklar hiçbir önlem alınmadan terk edilmiş duruma gelebilir.

Örneğin Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF)’nun 2003 “Irak’ta Çocukların Durumu” raporunda beş yaş altı çocuk ölümlerinin % 70’nin temel nedeninin diyare ve akut alt solunum yolu enfeksiyonları olduğu belirtilmektedir. UNICEF 1998 “Irak’ta Çocuk ve Kadınların Durumu Analizi” raporuna göre, Körfez Savaşı sonrası ilk iki yılda aşılama oranları azalmış, buna bağlı olarak kızamık olgu sayısı dört kat, çocuk felci 18 kat, yenidoğan tetanozu 20 kat artmıştır. Aynı rapora göre, 1989-1997 yılları arasında kişi başına günlük su kullanımının yarıya düşmesi ve su kirliliğinin yedi kat artmasıyla  tifo on kat, amipli dizanteri  iki kat, giardiazis altı kat artmış, kolera devamlı görülür hale gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2003 “Irak’ta Bulaşıcı Hastalıkların Profili” raporuna göre, sıtma 90’lı yılların ortalarında ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir.

İnsanın temel gereksinimleri arasında öncelikli olarak karşılanması gereken beslenmedir. Çünkü tüm biyolojik ve fizyolojik süreçlerin devamı için sağlıklı beslenmenin sürdürülebilir olması zorunludur. Yetişkin bireyler günlük ortalama 2000 kkalari enerjiye ihtiyacı vardır. Et, süt ve ürünleri, ekmek tahıl, sebze, meyve ve yağlardan sağlarız. Ancak savaş durumunda  sadece sağlıklı beslenmek için değil karın doyurmak için karbonhidrat yoğunluklu beslenmek durumunda kalmaları yetersiz ve dengesiz beslenmeye sebebiyet vermektedir. Bu durumda anemi, malnütrisyon, vitamin eksikliklerine bağlı hastalıklar ve büyüme geriliği gibi bir dizi sağlık sorunu baş göstermektedir. Yetersiz beslenme yapılan çalışmalarda en yaygın şekilde beş yaş altındaki çocuklarda görüldüğü belirlenmiştir. Savaşın etkileri sadece bombardıman ve saldırıların doğrudan etkileri ile sınırlı değildir. Savaşta çok ağır yaralar alan yüz binlerce insan eğer hayatta kalmayı başarabilirlerse yaşamlarına çok ciddi bedensel ve ruhsal engellerle devam edeceklerdir. Ölü doğumlar, düşük doğum ağırlığı, gelişme geriliği, malnütrisyona bağlı hastalıklar, kanser epidemileri ve çok ciddi düzeyde ruh sağlığı hastalıkları kısa ve uzun dönemde beklenen temel sağlık sorunları arasında yer almaktadır.