Diyarbakır'ın Sur ilçesi, sahip olduğu tarihi ve kültürel dokusuyla konuklarını adeta zamanda yolculuğa çıkarıyor. Birçok farkı medeniyete ev sahipliği yapan "hoşgörünün kenti" Diyarbakır'da yapımı 17. yüzyıla kadar dayanan taş evlerinin avluları en çok dikkati çeken tarihi dokuyu oluşturuyor. Büyük bölümü birden fazla avlusu bulunun evlerin bir kısmı şimdilerde lokanta, kafe, müze, kültür evi gibi farklı alanlarda kullanılsa da halen insanların yaşadığı evler de ziyaretçi akınına uğruyor. Kente gelen turistlerin büyük bir kısmı gezintiye çıktıkları tarihi ilçede mimari özelliklerinden yola çıkarak evin Müslüman ya da gayrimüslime ait olduğunu anlayabiliyor. Kentin iklim koşullarına göre şekillenmiş olan evlerde yaşayanlar her mevsimi farklı bir odada yaşadıklarını belirtiyor. Halk arasında "eski şehir" olarak anılan Sur ilçesinde kalan bölgedeki doku şehrin tarihi kimliği hakkında da bilgi veriyor. "Sağ taraftan çan, solumuzdan ezan sesleri yükseliyor" Sur ilçesinde yaşayan Hüseyin Er, girişinde iki avlu ve bir eyvanı bulunan evlerinde geçmişte gayrimüslim ailenin yaşadığını, bunu da evin dışından bakıldığında çok kolay anlaşılabildiğini ifade etti. Evlerin dış duvarında yapılan oyuklara bakarak evin iç mimarisi ve içinde yaşayan insanlar hakkında kolayca bilgi sahibi olunabildiğini belirten Er, "Benim evimin dışındaki duvarda bir kesik görünüyor. Bu kesiğin üzerindeki iki oyuk, evin iki avlusunun bulunduğunu, onun üst kısmındaki kavis de evde yaşayanların gayrimüslim olduğunu ifade ediyor" dedi. Turistlerin her gün kapılarını çaldığını anlatan Er, "Burada kendimizi bir açık hava müzesinde yaşıyormuş gibi hissediyoruz. Sağ taraftan çan, solumuzdan ezan sesleri yükseliyor. İnsanlar birbirine muazzam hoşgörüyle yaklaşıyor" diye konuştu. "Restorasyonların doğru ve bilimsel yapılması gerekiyor" Dicle Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Uygulama Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Meral Hanifeoğlu, yaptıkları çalışmada Sur ilçesinde 400 tarihi evin tespit edildiğini, bunların dışında kalanların ya yıkıldığını ya da yanlış bindirme yüzünden deforme olduğunu kaydetti. Merkez olarak dikkati çekmeye çalıştıkları en önemli konunun tarihi evlerin gelişigüzel işlevleştirilmesi olduğuna vurgu yapan Hanifeoğlu, şöyle konuştu: "Bazı tarihi evler gelişigüzel işlevleştirildiği için deforme olmuş ve özgün mimariden uzaklaştırılmış. Restorasyonların doğru ve bilimsel yapılması gerekiyor. Sadece turizm hedeflendiğinde başka sorunlar da çıkabiliyor."
Editör: TE Bilisim