İyaz b. Ganem komutasındaki İslam Ordusu “Amid’in sarılışı sırasında çadırını su kapısı civarında (bu günkü Kıtırbil ve Yeni köyde karargah yeri olmuş) kurmuş olan Halid b. Velid her gün yanındaki askerlerle şehrin o yanlarında gözcülük yapıyordu. Human adında bir kölesi vardı. Bu köle her gün arpa unundan yapılma olan birkaç ekmeği iftar için Halid b. Velid’in çadırına bırakırdı. İki üç gün ekmek bulamayan Halid b. Velid ‘azık mı tükendi nedir üç akşamdır ekmek yok’ diye sordu. Kölesi de her akşam ekmeği bıraktığını söyledi ve çadırı gözetlemeye koyuldu. Kale duvarının dibinde bir köpek gelerek çadırına girip ekmeği kaçırdığını gördü. Köpeği takip etti, köpeğin kale duvarı dibindeki bir sel çukuru yolundan içeri girdiğini tespit etti. Koşup Halid b. Velid’e haber verdi. Halid b. Velid gidip baktı ve sevindi. ‘Mahiyetimde su yolundan şehre girmek için Allah uğruna kendimi kodum. Benimle içeri girmek için sizden yüz kişi isterim’ dedi. Çıkan yüz kişiyle doğruca Iyaz b. Ganem’in yanına gidip keyfiyeti bildirdi. 0 da ordusuna kale içinden tekbir sedaları işitir işitmez hemen harekete geçmelerini teklif etti. Halid b. Velid gece yarısı yüz kişiyi alıp su yoluna gitti. İlkin Halid b. Velid, ikinci Amr b. Avsah, üçüncü Huzeyfe b. Sabit, dördüncü Amr b. Beşir ve diğerleri içeri girdiler. Doğru şehrin orta yerine vardılar ve orada yüksek sesle tekbir getirmeye başladılar. Uykuda olanlar uyandı, uyanık olanlar da korkudan titremeye başladılar. Halid b. Velid, icab eden yerleri tutturdu ve on çeri gönderip surun kapısını açtırdı. Meryem, İslam askerlerinin şehre girdiğini anlayınca kıymetli eşyaları ve maiyeti ile birlikte kendi sarayında bulunan azim ve gizli yolla Ermen kapısından taşraya çıkıp Bilad-ı Ruma gitti. Yer altından giden bu gizli yolun Seyrantepe’ye çıkmakta olduğu bu gün bile halk arasında söylenmekte ve bazı izlerine rastlanmaktadır. Milattan üç bin yıl önce, bugün Mezopotamya/Elcezire denilen Dicle-Fırat nehirleri arasındaki bölgeye Subartu, buraya yerleşmiş savaşçı oymaklara da Subaru denildiği, Sümer-Akkad'lardan kalma belgelerden anlaşılmaktadır. Subaru, bu kavmin dilinde "ırmaklar arası" anlamına geliyordu. Diyarbakır'ı da içine alan Yukarı Dicle bölgesinin ilk uygar ahalisi Subarular'dan sayılan Hurriler'dir. Hurri, Babil dilinde "mağara" demektir. Bu ismin, Urfa-Nemrut dağında çok sayıda olan mağaralarla ilgili olduğu ve Hurri şehrinin bugünkü Urfa'nın yerinde bulunduğu sanılmaktadır. Uzun süre Hurri adı altında yaşayan boylar, nihayet M.Ö. 2. bin yılın ortalarında, biri Hurri, diğeri Mitanni adında iki konfederasyona ayrıldılar. İlk zamanlarda bu iki krallıktan birincisi olan Hurri Krallığı daha büyük ve kuvvetliydi. Fakat sonraları küçük bir birlik olan Mitanni Krallığı yavaş yavaş Hurri Krallığı aleyhine genişlemiş ve sonunda onu ortadan kaldırmıştır. Belge yokluğu yüzünden M.Ö. 1500-1300 yılları arasına rastlayan bu dönemin tarihi, karanlık kalmıştır. Yine bu sebepledir ki, Hurriler'in bölünmeleri ve Mitanniler'in ortaya çıkışı meselesi gün ışığına çıkarılamamıştır.
Editör: TE Bilisim