Mitanniler'den sonra bölgeye Asurlular ve Urartular egemen oldu. (1260-653) Bu dönemde şehrimize, Amidi veya Amedi denildiği Asur hükümdarlarından Adad-Nirari'den (1310-1281) kalma bir kılıç kabzasındaki yazıdan ve M.Ö. 800, 762, 705 yıllarından kalma Asur valilerinin isimlerini bildiren belgelerden anlaşılmaktadır. Urartular'dan sonra Diyarbakır bölgesi sırayla İskitler'in (653-625), Medler'in (625-550), Persler'in (550-331), Büyük İskender'in (331-323), Selevkoslar'ın (323-140), Partlar'ın (140-85)Büyük Tigranı'nın (85-69) ve Romalılar'ın (M.Ö. 69-M.S. 53) egemenliğine girdi. M.S. 53-395 tarihleri arasında Diyarbakır'ın Partlar-Romalılar, Sasanlılar-Romalılar arasında sık sık cereyan eden mücadelelerde sürekli olarak sahip değiştirdiği ve daha çok Roma egemenliğinde kaldığı, 395'ten sonra, Bizans yönetimine girdiği görülmektedir. 639 tarihine kadar devam eden Bizans hâkimiyeti döneminde de, bölgede, zaman zaman İran-Bizans savaşları olmuştur. İran (Sasanlı) ve Bizans'ın sürekli müacedelesi her iki devleti de çok yıpratmıştı. Bu sırada İslam orduları Kuzey Mezopotamya'nın fethine başlamış bulunuyordu. Hazreti Ömer'in halifeliğine (634-644) rastlayan bu dönemde, Bizans, İmparator Heraklius'un (610-641) yönetiminde bulunuyordu. İslam orduları h.15/m.636 yılında yapılan Yarmuk Savaşı'nda, Heraklius ordusunu yenerek Suriye'yi istila etti. Sıra, Kuzey Mezopotamya'nın alınmasına gelmişti. Hazreti Ömer bu görevi, İyaz b. Ganem'e verdi. İslam ordusu, yol boyunca bulunan kaleleri fethederek ve bazılarını da barışla alarak Amid (Diyarbakır) Kalesi önüne geldi. Beş aya kadar süren kuşatmadan sonra, h. 18m/639 tarihinde kenti fethetti. Hazreti Osman'ın halifeliği döneminde (644-656) Arap kabileleri, bölgedeki şehir, kasaba ve kalelere daha çok yerleşmeye ve yayılmaya başladılar. Bir süre sonra, Elcezire kıtası, kabile adlarına göre, Diyar-ı Bekr, Diyar-ı Bekr'in (Bekr İbni Vail kabilesinden ötürü); Rakka, Diyar-ı Mudar'ın ve Musul da Diyar-ı Rabia'nın merkezi oldu. Yukarı-Dicle bölgesine verilen Diyar-ı Bekr adı, daha sonra ilin adı oldu, şehre yine "Amid" ya da "Kara-Amid" denmeye devam edildi. Zamanla şehrin "Amid" adı yavaş yavaş unutularak, yerini XX. yüzyıl başlarından itibaren "Diyarbakır"a bıraktı. Hazreti Ali'nin Halifeliğinden (656-661) sonra, kısa bir süre Hazreti Hasan'a bağlı kalan Diyarbakır, sırasıyla Emeviler'in (661-750) Abbasiler'in (750-869), Şeyhoğulları'nın (869-899), Halife Mutezid, Muktefi ve Muktedir'in (899-930), Hamdaneler'in (930-980), Büveyhoğulları'nın (980-984) egemenliğine girdi. 984 tarihinden itibaren Diyarbakır'ın geniş çevresiyle birlikte Kürtlerin Humeydiye Kabilesi'nin bir kolu olan Harbuhti oymağı reislerinden Ebru Şuca künyesiyle anılan Bad'ın kurduğu Mervaniler'in yönetimine girdi. Kah, Diyarbakır kentini, kah Meyyafarikin'i (Silvan) başkent olarak kulanan Mervaniler'in egemenliği, 1085 yılına kadar sürdü. Bu dönemde bölge, başta Amid ve Meyyafarıkin olmak üzere, bayındırlık ve kalkınma hareketlerine sahne olmuş; halk bolluk ve düzen içerisinde rahat bir hayat sürmüş; birçok bilim ve sanat adamı bölgede toplanmıştır.
Editör: TE Bilisim