Gerek kiliseden camiye dönüştürülmesi, gerekse mimari yapısı ve tarihi özellikleri nedeniyle yerli turistlerin yanı sıra kente gelen Hıristiyan ve Müslüman turistlerin de ilk uğrak yerlerinin başında gelmektedir. Martin Van Bruinessen caminin eski bir kilisenin yıkıntılarının bulunduğu bir yerde inşa edildiğini, aynı yerde daha önce bir pagan tapınağı bulunduğunu ifade etmektedir. Müslümanlar tarafından 5. Harem-i Şerif (Mukaddes Mabed) olarak kabul edilen caminin dört ayrı cephesi, Müslümanlığın dört ana mezhebine ayrılmıştır. Anadolu'nun en eski camilerindendir. Müslümanlar tarafından 5. Harem-i Şerif (Mukaddes Mabed) olarak bilinir. 1091 yılında esaslı bir onarım geçirmiştir. Plan itibariyle Şam Emeviye Cami'nin Anadolu'ya yansıması olarak yorumlanır. Halk dilinde Ulu Cami manevi önem sırasına göre; Mekke'de Kabe, Medine'de Mescid-i Nebevî, Kudüs'te Mescid-i Aksa ve Diyarbakır'da Ulu Camii olarak sıralanır. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde; Diyarbakır Ulu Camisinin Hz. Musa zamanında yapıldığından bahseder. İfade şu şekildedir. “Hz.Musa zamanında yapılmıştır. Bahçe sütunlarının sağ tarafında bir sütun üzerinde ibranice tarihi vardır. Ve Diyarbakır Ulu Camii ile ilgili olarak şöyle devam eder: "Kale her kimin eline geçmiş ise, yine bu mabed, mabed olarak kalmıştır. İçinde öyle bir ruhaniyet vardır ki; bir kimse iki rekat namaz kılsa kabul olunduğuna kalbi şahitlik eder. Güya Halep'in Ulu Camii, Şam'ın Emevî Camii, yahut Kudüs'ün Mescid-i Aksası, Mısır'ın Ezher Camii, İstanbul'un Ayasofya’sıdır.” Evliya Çelebi Ulu caminin Hz Musa zamanında yapıldığını İbranice bir kitabeye dayandırmaktadır. Evliya Çelebi, mabedin Hz. Musa tarafından yapıldığı hususunda Rum alimlerinin tümünün hemfikir olduğunu ifade etmektedir. Hz. Musa- Diyarbakır ilişkisi olarak yaygın şekilde geçen halk hikayeleri vardır: Hz. Musa ve Hızır Aleyhisselam Kıssası : Diyarbakır'ın doğusunda ve Dicle Nehri’nin kuzeyinde, Hızır İlyas Köyü vardır. Daha kuzeyde Kani Hızır [Hızır Pınarı] vardır. Hızır (a.s.)’ın Bırkleyn Mağaralarında Hz. Musa ve İskender-i Zülkarneyn ile buluştuğuna dair efsaneler halk arasında anlatılmaktadır. NEBİ (PEYGAMBER) CAMİİ: 16. yüzyıl başlarında Akkoyunlular tarafından yaptırılmıştır. Mimari açıdan Akkoyunlu ve Osmanlı yapıları arasında bağlantıyı sağladığı için önemlidir. 20.yüzyılın başlarında çöken caminin minaresi orijinal yerinden bugünkü olduğu yere taşınmıştır. Minare yazıtına göre 1530 yılında Kasap Hacı Hüseyin tarafından hayrat olarak yaptırılmıştır. Akkoyunlu eseri olup, 16. Yüzyıldan kalma taşla örtülü tek kubbeli bir camiidir. Minaresinde Peygamber Efendimizden (Kaalen Nebiye) diye bahseden kitabelerin çokluğundan dolayı Nebi veya Peygamber Camii denildiği sanılmaktadır. 1530 yılında Hacı Hüseyin adlı bir kasap tarafından yaptırılan minaresi 1960 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce yeri değiştirilerek onarılmıştır. Evliya Çelebi’ye göre, camiinin yapıcısı Hazreti Peygamberi rüyasında görüp, onun öğretmesiyle yaptığı için Peygamber camii derler. (Evliya Çelebi seyahatnamesi)
Editör: TE Bilisim