Salnamelerde verilen bilgilerin çeşitliliğinin yanı sıra, bu bilgilerin sağlıklı olmayışı da bir o kadar ilgi çekicidir. 1870 yılına ait, nüfus sayımlarına ilişkin verilen bilgilerde, Diyarbakır merkez Sur içindeki toplam nüfus 21.272'dir. Bu nüfusun, 11.458' i gayrimüslim, 9.814'ü Müslüman'dır. 1882'de, merkez nüfus 12.051 olarak verilirken, bunun 6.793'ü gayrimüslim, 5.258'i Müslümandır. 1903 tarihi itibariyle son nüfus bilgileri ise şöyledir: Vilayete bağlı tüm yerleşimlerdeki (Elazığ, Malatya, Siirt, Mardin ve Diyarbakır) toplam nüfus, 480.737'dir. Bunun, 95.209'u gayrimüslim iken, 375.528'i Müslüman'dır. Bu çelişkili durum, rakamlarda birtakım oynamaları akla getirmekte ve aynı zamanda, gayrimüslim nüfus yoğunluğunun kırsal kesimde yok denecek kadar az olduğu gerçeğine de işaret etmektedir. Gayrimüslimlere ilişkin olarak verilen bilgilerde, merkezlerdeki nüfuslarıyla orantılı olarak, tüm toplumsal örgütlenmelerde yer aldıkları görülür. Tek istisna, askeri örgütlenmelerde yer alamayışlarıdır. Bu durum, Osmanlı'nın kuruluş yapısından öte, İslam devlet geleneğin bir uygulamasıdır. Ancak, Diyarbakır'a özgü olan bir uygulama, belediye örgütlenmesinde %50 temsil oranının getirilmiş olmasıdır. Şehir, adeta iki belediye başkanı tarafından idare edilmiştir. 1300/1882 tarihli salnamede, Reis-i Evvel (birinci Başkan) Abdulfettah Efendi, Reis-i Sani (ikinci başkan) Osib Efendi'nin adları geçmektedir. DİYARBAKIR DA SALGIN HASTALIKLAR Şehir XVIII. yüzyılda salgın hastalıklar dolayısıyla oldukça sıkıntılı günler yaşadı. 1712’de, 1762’de ve yüzyılın sonunda üç büyük veba salgını oldu, pek çok kişi hayatını kaybetti. Aynı salgın 1816 ve 1827’de tekrarlandı. 1843’teki kolera salgını ise uzun bir süre devam etmiş, bu sebeple vergilerin azaltılması istenmişti. Son büyük kolera salgını Ağustos 1879’da meydana gelmiştir. Bölgenin maruz kaldığı tabii afetler arasında kıtlık da vardır. 1805, 1810, 1817 ve 1845 yıllarında peş peşe kısa aralıklarla kuraklık olması ve iyi ürün alınamaması köylerin boşalmasına sebep oldu. Şehirdeki esnaf da bu afetlerden etkilendi, çevre şehirlere mal gönderilemez oldu.1825-1843 arasında yollarda asayişsizlik hüküm sürmekte, kervanlar sık sık soyulmaktaydı. Şehirde ise zaman zaman aynı yüzyılda askerî gruplar ayaklanmışlar, bazı işyerlerinin tahribine sebep olmuşlardı. Diyarbekir’de XVII-XIX. yüzyıllarda valilik yapan bazı paşalar çeşitli hayır eserleri bırakmışlardır. Nasuh Paşa (1606-1611), Silahtar Murtaza Paşa (1631-1633), Kara Mustafa Paşa (1644 ve 1650), İsmail Hakkı Paşa (1868-1875) birer cami, Köprülü Abdullah Paşa (1717-1720) bir darülkurra, Sarı Abdurrahman Paşa (1763-1766) bir kütüphane yaptırmıştır. Süleyman Paşa da (1815-1816) şehir surlarını tamir ettirmiştir. Bu tamirde, o tarihlerde çevredeki asayişsizliklerden dolayı şehri koruma altına alma düşüncesinin rolü olmalıdır.
Editör: TE Bilisim