Hatta bir rivayete göre; Selahaddin Eyyubi, Nisanoğullarından Diyarbakır’ı almak üzere şehri kuşatmış, mancınıklarla taş yağdırıyormuş. Büyük bir komutan olduğu kadar, kültürlü, bilgin bir devlet adamı olan Selahaddin Eyyubi’ye bir gün bir elçi gelmiş ve şu teklifi yapmış: "Şehirde bir kütüphanede yetmiş deve yükü kadar kitap var, sarayda da yetmiş yük altın, gümüş ve değerli eşya... Sultan hangisini tercih ederse o kalacak. Diğerlerini götürmeye izin verirlerse yarından tezi yok. Nisanoğulları şehrin anahtarını teslime hazırdır.” Selahaddin Eyyubi bu durum karşısında düşünmeden cevap vermiş: "Altını, gümüşü her zaman bulurum ama bilgiyi kolay bulmak zordur. Kütüphaneye dokunmasınlar başka ne varsa götürsünler. Ertesi sabah şehrin kapıları açılmış, Nisanoğulları yükte hafif, pahada ağır tüm servetlerini dışarı taşımışlar. Selahaddin de tüm kütüphaneye sahip olmuş. Daha sonra bu kütüphane Mısır’a gönderilmiş. Artuklu hükümdarı Melik Mahmud zamanında (1200-1222) Diyarbakır İçkale Sarayı’nda Cizreli Ebu’l- İzz adlı bir bilgin mühendisin yaptığı saz ve söz eğlencelerinde hizmet eden, saz çalan makine adamlar, ağzından şarap dökülen tavus kuşları, otomatik kaplar, fıskıyeler, su terazileri, o günkü kültür ve uygarlık düzeyinin ne kadar yüksek olduğunun bir başka kanıtıdır. Bunların dışında hangi tarihte kimler tarafından yapıldığı bilinmeyen Diyarbakır Ulu Caminin avlusunda bulunan ezan saati ise bir nevi güneş saatidir. Taşın orta kısmında bıçak ağzı büyüklüğünde bir demir parçası monte edilirken, demirin her iki kısmında ise yarım ay şeklinde biri kıbleye, diğeri kuzeye doğru çizilen iki çizgi bulunmaktadır. Yarım ay şeklindeki her iki çizgiden 6’şar tane olmak üzere toplam 12 çizgi bulunmaktadır. Güneşin doğuşunda taşın ortasına dikilen demirin gölgesi hangi çizginin üstüne vurursa saat o gölgeye göre belirlenip cami imamı tarafından ezan okunduğu ve cemaatin namazlarını kıldıkları belirtilmektedir. Akkoyunlular döneminde Diyarbakır’dan şöhreti yaygın bilim ve sanat adamlarının başında Gülşeni tarikatının kurucusu İbrahim Gülşeni(?-1533), Şair Halili (1407-1485), Albardaklı Şeyh Ahmed (1466- 1510) gelir. Akkoyunlulardan sonra Diyarbakır kısa bir süre Şah İsmail’in yönetimine geçmiş (1507-1515), Eylül 1515’te ise Osmanlı birliğine katılmıştır.    
Editör: TE Bilisim