İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Uluslararası Göç Örgütü’nün 2003 yılındaki gelecek projeksiyonunda 2050 yılı için tahmin edilen göçmen rakamı 230 milyondu ve biz bu rakamı dünya olarak 2013 yılında geçtik. Projeksiyonun çok ötesinde bir noktadayız” dedi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, medya temsilcileriyle “Göç” konulu toplantıda bir araya gelerek, Türkiye’nin göçe ilişkin çalışmalarını anlattı. Toplantıya, İhlas Medya Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar da katıldı. Toplantıda konuşan İçişleri Bakanı Soylu, “Müsaade ederseniz, önce meseleye geniş bir açıdan bakarak başlamak isterim. Elbette ki göç, dünyada daha önce olmayan bir şey değildi. Yani göçü yeni keşfediyor değiliz. Ancak 21. yüzyıl, bu konuda çok ciddi bir hareketliliğe sahne oldu. Öyle ki, Uluslararası Göç Örgütü’nün 2003 yılındaki gelecek projeksiyonunda 2050 yılı için tahmin edilen göçmen rakamı 230 milyondu ve biz bu rakamı dünya olarak 2013 yılında geçtik. Yani, projeksiyonun çok ötesinde bir noktadayız. Bunun yanı sıra dünyada zorla yerlerinden edilmiş insan sayısı 2000 yılında 21,1 milyondu, şu anda 70,8 milyon olarak hesaplanıyor. Öte yandan göçün yanı sıra 21. yüzyılın bir diğer temel problemi olan, terör ve şiddet ortamının doğrudan batı medeniyeti tarafından yönetildiğini biliyoruz. Biz buna ‘vekalet savaşları’ diyoruz. Aslen bunun oluşturduğu kritik bir sonuç var Afrika’daki iç savaşlardan tutun, Türkiye’deki 27 Mayıs darbesine, PKK ve DEAŞ’ın perde arkasından tutun, 15 Temmuz’un stratejistlerine kadar bu ortamı yönetenler aynı siluetler” ifadelerini kullandı. Göç yollarını da anlatan Soylu, “Dünyanın özellikle doğusu ve güneyinin sürekli istikrarsızlık halinde tutulması, evet bir politikaydı; batı belki de bu politikayla ekonomisini ayağa kaldırdı ama bunun karşı atağı da kitlesel göç hareketleri oldu” dedi. Göçün nedenleriyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Soylu, “Bu göçün ana sebebi, oluşturulan terör ve şiddet ortamıdır. Başka bir şey daha var. Yukarıdan aşağıya değerlendirdiğimizde bir, gelir eşitsizliği; iki, gıdaya; üç, sağlığa; dört eğitime yönelik erişimdeki problemler. Doğal olarak insanlar orada kalmak istemiyor” şeklinde konuştu. Soylu, Türkiye’nin göç ile ilgili yetki ve yeterlilik açısından dünyadaki en önemli ülkelerden biri olduğunu dile getirdi. Sayısal veriler de paylaşan Bakan Soylu, “Bugün Türkiye’de geçici koruma statüsünde 3 milyon 639 bin 284 Suriyeli var. Türkiye’nin cumhuriyet tarihinde aldığı toplam göçmen sayısı, bu verdiğim Suriyeli rakamı dahil 5.7 milyon kişidir. Yani, daha önce yaşamadığımız bir şeyi yaşıyoruz. Ekonomik sebeplerle göç, zaten tüm dünyada belli bir ölçekte var olan bir şeydi. Oysa Türkiye sınırına birdenbire yüz binlerce insan sadece daha çok para kazanmak için koşmadı. Bu insanlar net şekilde ölümden kaçtılar. Ölümden kaçanlar bir aks oluşturdular. Elbette ki ekonomik sebeplerle göç etmek isteyenler de bu aksı kullanmış olabilir ama temelde Türkiye’nin ve dünyanın bugün maruz kaldığı kitlesel göç hareketi ve düzensiz göç probleminin belirleyicisi ekonomi değil, oluşturulan terör ve şiddet ortamıdır. Buna vurgu yapmamın sebebi şudur; eğer biz bu göçü ekonomik beklentilere bağlarsak o zaman vicdanımızla davranma yetimizi kaybederiz.” Süleyman Soylu, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün projelerinden de bahsetti. Soylu, “Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, bu alanda bugüne kadar başladığı 47 projeyi tamamladı. Bu projeler arasında strateji belgesi ve eylem planı oluşturma, mevzuat geliştirme ve kurumsal kapasiteyi arttırma, geri kabul ve geri gönderme merkezleri kurma, genel müdürlüğün merkez ve taşra personelinin eğitilmesi, göçün akademik düzeyde incelenmesi, kayıt altına alım kapasitesini arttırma ve gönüllü geri dönüş projeleri, mülteci çocukların yaşam koşullarının iyileştirilmesi projeleri bulunmaktadır. Bu projeler Uluslararası Göç Örgütü, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşlarla, İngiltere, Norveç, İsveç ve Hollanda gibi ülkelerle ve bakanlıklarımız ve üniversitelerimizle işbirliğinde yürütülmektedir. Ayrıca genel müdürlüğün devam eden 20 projesi daha bulunmaktadır” dedi. Bakan Soylu şöyle devam etti: “Bunun gibi pek çok proje yürütüyoruz. Anlatmaya çalıştığım şudur. Çok küresel, çok karmaşık ve çok büyük bir meseleyi yönetiyoruz. 2011’den beri izlediğimiz bir politikamız var, bir stratejimiz var, ilkelerimiz var ve bunlarda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. İlk gün ensar ve muhacirdi. Bugün de ensar ve muhacirdir. Bunun yanı sıra düzensiz göçle ciddi bir mücadelemiz söz konusu. o işin hem hukuku ayrı, hem uygulaması ayrı. Orada Afganlar da, Pakistanlılar da Afrika’dan adını duymadığımız ülke vatandaşları da işin içine giriyor.” Soylu, son hafta düzensiz göçte Yunanistan’a geçerken yakalananlardan yaklaşık yüzde 45’inin Afgan olduğunu dile getirdi. Yeni bir proje yürüttüklerini de dile getiren Soylu, ‘Sahil Gözetleme Radar Sistemi’ ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın radarları, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın radarları, Sahil Gözetleme Radar Sistemi’nin radarlarının birbirine entegre olacağını ve denizlerde tek bir santimetre kare kalmayacağını söyledi. Soylu, “Geçici koruma kimlik kartı olan bir Suriyeli göçmenle veya ülkede ikamet izniyle bulunan, uluslararası koruma statüsündeki bir Pakistanlıyla, İranlıyla veya başka bir ülke vatandaşıyla; kaçak yollarla ülkeye girmiş insan aynı konu başlığına dahil değildir. Kaldı ki bizim düzensiz göçmen politikamızda da bir değişiklik söz konusu değildir ve biz burayı da vicdanla yönetiyoruz.” FETÖ’nün Suriyeliler konusunda ne konumda olduğunun ve bir siyasi partinin kendisi üzerine manipülatif paylaşımlar yapmasının sorulması üzerine Soylu, “İstihbarat başkanı ve siber daire başkanımıza dedim ki Suriye meselesi ile ilgili FETÖ hesaplarının bir ayrımını yapar mısınız? FETÖ hesapları tamamen bu meselelerin tahrikinde birebir pozisyon almış hesaplar. Bu hesapların hangileri olduğunu hepimiz biliyoruz. İkincisi o siyasi partiyle ilgili söylemek istiyorum. Maalesef İkitelli dahil olmak üzere ve Arnavutköy dahil olmak üzere, içerisine giren teşkilat mensupları var birebir tespitimiz. Tabi bu hukukun işi siyasi partiye mensup olmasından dolayı onu suçlamak filan değil, orada kişiliği ayrı orada kişiliği ayrı. Ama bu tesadüf olamaz. Belirgin olarak yönlendirildiğini yönetildiğini düşünüyoruz. Tam Uygur meselesinde de böyle bir hattın olduğu hatırlarsanız yine aynı grup İstanbul ve Ankara’ya yürüyüş yapmak istedi. Hatta Kızılcahamam’a kadar da geldiler yine aynı siyasi anlayışın bu yürüyüşün de angajesini yapanlardan olduğunu biliyoruz” dedi. Terör örgütlerinin bu göç dalgası aracılığı ile Türkiye’ye sızmaya çalışıp çalışmadığı üzerine tespitlerin olup olmadığının sorulması üzerine Soylu, “DEAŞ’ın da var PKK’nın da var. Başka bir şey daha söyleyeyim. Aslında sadece DEAŞ ve PKK değil derdimizi anlatmak da zorlanıyoruz. Bakın yaklaşık 8 bin FETÖ’cü geçti. Bu da sizin için yeni bir rakam. Edirne kara sınırından Yunanistan’a. Peki bu hangi hattan geçti? Tam bu kaçak göçmen sınırından geçti, 15 Temmuz’dan sonra. Tam tarih aralığı son iki buçuk yıl. Yani bu şu demek DEAŞ grubu bunun üzerinden bu işi yapmaya çalışıyor. Sadece Suriye değil bütün hat üzerinden bunu yapmaya çalışıyor. PKK bunu yapmaya çalışıyor. O yüzden bizim bu konuda aldığımız tedbirler tek bir amaca yönelik tedbirler değil” ifadelerini kullandı. Türkiye’ye gelen Suriyelilerin hangi bölgelerden geldiğinin sorulması üzerine Soylu, “Yüzde 64 Halep’ten gelmiş, yüzde 8’i İdlib, yüzde 8 Haseke, yüzde 5 Rakka, yüzde 5 Deyrizor, yüzde 5 yüzde 4 Hama, yüzde 4 Şam yüzde 2 si Humus yüzde 17 PYD'nin kontrol ettiği yerden. Yüzde 66 rejimin kontrol ettiği yerler yüzde 8 muhalefetin kontrol ettiği yerler yüzde 9 da Türkiye'nin kontrol ettiği yerler yani Fırat Kalkanı Harekatı” şeklinde cevap verdi.
Editör: TE Bilisim