Devrim AKTÜRK

MÜCADELE HABER- Dünyadaki tüm kuralları alt üst eden ve sosyal hayatın her alanında dengeleri bozan ölümcül koronavirüs, insanları dijital ortama mahkum etti.  Koronavirüs nedeniyle tüm toplum nerdeyse her türlü işini internet üzerinden online olarak yapmak zorunda bırakırken, Sosyal Medya ve Bireysel Güvenlik Uzmanı Diyarbakırlı Yasin Güler, pandemi nedeniyle dünya genelinde internet kullanımının oldukça yükselişe geçtiğini söyledi. Dünyada özellikle de pandemi sonrasında başlayan uzaktan eğitimin verildiği, ticari sektörlerinin e-ticaret’e yöneldiği, bilgi, belge ve her türlü verinin yüklendiği, her türlü iletişim, etkileşim ve aramanın yapıldığı  internetin artık bu ağır yükü kaldıracak bir alt yapısının olmadığını söyledi. 

 

Dijital ortamdaki tek sorunun milyarlarca insanın pandemi sebebiyle aynı ağın üzerinden bilgi aktarımı yapması ve  bilinçsiz dijital Medya kullanıcılarının artması, internet ağını ağırlaştırdını  dile getiren Güler, internete giren çocukların neleri izlediği, neleri takip ettiği, neleri öğrendiği konusunda ebeveynlerine de uyarıda bulundu.  Güler, “Aile bireylerinin bu konu hakkında çok duyarlı olmaları gerekmektedir. Geçmiş dönemde hatırlayacağınız üzere bir oyunun çocukları nasıl intihara sürükleyebildiğini üzülerek gördük. Çünkü teknolojik adımlar kişinin kullanımına endeksli olduğu için, kişi o anki psikolojisini dijital bir çığırtkanlık haline getirdiğinden, kendisini ve aileyi tehlikelere attığının farkında olmalı, önemle hareket etmelidir” dedi.

 

Dünya genelinde eğitim, ekonomik, politik ve sağlık olmak üzere, birçok sektörün zarar görmesine yol açan Kovid-19 sürecinde internetin ve dijitalleşmenin yarattığı olumsuz sonuçlar da yaşandı. Gazetemiz bu konular ile alakalı bilgi almak için Sosyal Medya ve Bireysel Güvenlik Uzmanı  Diyarbakırlı Yasin Güler ile röportaj gerçekleştirdi. Dünyanın bunca kullanıcıyı bir arada tutabilecek internet altyapısının olmadığına dikkat çeken Güler, her yaş kategorisinden öğrencilerin başta sosyal medya okuryazarlığı olmak üzere, algı yönetimi ve bireysel güvenlik eğitimlerini almaları gerektiğine dikkat çekti. İşte, röportaj haberimizde dikkat çeken başlıklar.

 

“DİJİTAL BAĞIMLILIĞIN SOSYAL YAŞAMA ETKİLERİNİ YILLARCA ÜZERİMİZDEN ATAMAYABİLİRİZ”

Mücadele Haber: Pandemi sürecinde dijital kullanım nasıl etkilendi? 

Yasin Güler: Pandemi ile beraber artık dijital bir yaşamın içerisine girdik. Bu salgın aylarca sürmüş olsa bile, insanların gerekse bilgi edinme, gerekse de sokağa çıkma yasaklarında zaman öldürmek için ellerinden düşürmediği teknolojik aletler sebebiyle başta dijital bağımlılık olmak üzere, sosyal yaşama etkilerini de yıllarca üzerimizden atamayabiliriz. İnsan anatomisine neredeyse işlenmiş hale gelen hatta şöyle söyleyelim; sabahları uykuda kaldım mı düşüncesi ile değil, şarjımız bitmiş mi veya biri bizi aramış mı hissiyatına kapılıyoruz. Bu konunun özeti aslında sizin sormuş olduğunuz soru, sağlık, ticaret, sosyal yaşam ve bilgi edinme yönleri ile ele alınırsa konu uzadıkça uzar. Ancak hayatımıza hep de kötü izlenimler bırakmış değildir. Öncelikle insanlar bilgi kaynağının her ne kadar da teyit etmeden de inanıyor olsa da, bilgi saniyeler içerisinde ulaşabiliyor. Örneğin bir yerde deprem oldu varsayalım, o anda öğreniyor. Veyahut da başka önemli bir durum var ise, saniyeler içinde kitlelere duyulabiliyor. 

 

“DÜNYANIN BUNCA KULLANICIYI BİR ARADA TUTABİLECEK İNTERNET ALTYAPISI YOK”

Mücadele Haber: Türkiye’de uzaktan eğitim alt yapısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yasin Güler: Uzaktan eğitimin tarihçesine baktığımızda 1728 yılında Boston Gazetesi’nde Steno dersleri ile başlamıştır. 1833 yılında İsveç Üniversitesi'nde kadınlara mektupla kompozisyon dersleri ile verilmiştir. Daha sonra Stenografi Eğitimcisi olan İsaac Pitman, İngiltere Bathda mektupla Steno öğretmeye başlayarak, ilk uzaktan modern Eğitimci olarak tarih kitaplarına girmiştir. Peki, Türkiye bunun neresinde diye soracak olursak, Türkiye’de ilk uzaktan eğitim uygulaması 1956 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü’nde ilk derslerini vermeye başlamıştır. Konuları evre evre olarak ele alırsak; Birinci evre posta ile eğitimdir. Uzaktan eğitimin ilk modeli olan bu evrede öğretmenler öğrencilerine, öğrenciler de öğretmenlerine mektup yoluyla derslerini aktarmıştır. İkinci evre çoklu ortam modelidir. Adından da anlaşılacağı üzere radyo ve televizyon altyapısı kullanılarak, daha fazla kitlelere erişim sağlanmıştır. Üçüncü evre telle öğrenme modelidir. İlk video konferans teknolojisinin kullanıldığı evrede diyebiliriz. Türkiye'nin uzaktan eğitimle tanıştığı ve hiç de yabancı olmadığını anladığımız eğitimleri örnek verirsek Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde verilen uzaktan eğitim derslerini söyleyebiliriz. Daha sonra 2007 yılında hatırlayanlar bilirler. TRT 4’te yayınlanan Anadolu Üniversitesi'nin dersleri ve daha sonrasında 2008 yılında daha profesyonel bir şekilde uzaktan eğitime geçildiğini aktarabiliriz. Son olarak ise dördüncü evrenin esnek öğrenme modelidir. Yani içinde olduğumuz durumdur. Gelişen teknoloji ile birlikte artık fiziksel katılımında izlenebildiği dijital sınıfların oluşturulduğu, 24 saat erişim salanda bildiğin, hatta her öğrenciye istenildiği zaman verilebildiği 1 evreden bahsediyoruz. 

 

Gördüğünüz üzere, Dünya ve Türkiye uzaktan eğitim modeline hiç de yabancı değildir. Buradaki tek sorun milyarlarca insanın pandemi sebebiyle aynı ağın üzerinden bilgi aktarımı yapması sebebiyle ve buna bilinçsiz dijital Medya kullanıcıları da eklendiğinde ortaya çıkan yüksek bayte'lı akışı destekleyebilecek hiçbir altyapının olmayışıdır. Yani şöyle söyleyebiliriz, Türkiye'nin uzaktan eğitim altyapısı var ama ne Türkiye'nin, ne de dünyanın bunca kullanıcıyı bir arada tutabilecek internet altyapısı yok.

 

“2021’DE EN ÇOK ETKİLEŞİM ALAN UYGULAMALAR FACEBOOK VE İNSTAGRAM’DIR”

Mücadele Haber: Pandemi sürecinde dijitalde en çok hangi alanlar kullanıldı?

Yasin Güler: karantina döneminde işleri etkilenen pek çok işletme dijital alanlarda daha çok sosyal medya üzerinden e-ticarete sistemine yöneldi. Çünkü insanlar can derdinden daha çok, işlerinin mümkün olduğunca az etkilenmesini istiyor. Konumuz değil ama hatırlatmakta fayda var. Bu dijitalleşme döneminde özellikle kobilerin dikkatli ve doğru adımlar atmaları gerekiyor. Büyük markaların ise teknolojik altyapıları ne kadar iyi olursa olsun, iletişim kanalları ve doğru kullanmaları önemlidir. Şirketler Kovid-19 salgını süresince devam eden mevcut işbirliklerini güçlendirmek için, sistemli bir yaklaşımdan faydalanabilirler. Mesela bu süreçte tüketicinin ihtiyaç duyduğu şeylere odaklanmak, tüketicilere ve diğer paydaşları yardımcı olacak yaratıcı yollar düşünebilirler. bu dönemde ne kadar tüketici anlamaya çalışırsanız o kadar iyi olacaktır. 

 

Ticari unvanların dışında En fazla kullanılan alanlara gelirsek bildiğiniz üzere sosyal medya platformlarıdır. 2021 verilerine göre en çok etkileşim alan uygulamalar Facebook ve İnstagram’dır. İnsanların en fazla vakit geçirdiği dijital platform ise YouTube’dir. Lakin şunu da biliyoruz ki, pandemi süresince gençlerin en fazla rağbet gösterdiği şey dijital medya değil, telefon, tablet ve bilgisayarda sosyal alanlardan ziyade oynadıkları oyunlardır. Bunların algoritması bir sosyal medya platformu gibi göz önünde olmadığı için, yapılan çalışmalar neticesinde ürkütücü sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

 

“DÜŞMANI TANIMADAN SAVAŞMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Mücadele Haber: Çocuklar başta olmak üzere, bireylere dijital bağımlılıktan uzak durmaları için ne tür tavsiyelerde bulunuyorsunuz?

Yasin Güler: Salgın öncesi arka planda işini gören uygulamalar pek göze çarpmasa da, salgın sürecinde birçok bilim insanı araştırmacısının ilgi odağı haline gelen bu durum sürekli olarak şikayet edilir yönüyle ele alındı. Haksız da değiller. Çünkü karşılarında yıllardır kendilerinden veri hırsızlığı yapan ve kişiyi anne babasından daha iyi tanıyan, neleri sevdiğini neleri sevmediğini bilen, sizden sürekli olarak bir adım önde olan bir şeylerden bahsediyoruz. Yazılımcılar buna algoritmalar diyor ve kimisi bootlar diye tabir ediyor. Bu da şunu gösteriyor ki, sosyal medya kullanıcılarının arttığından ötürü hazır lokma peşinde koşan ama bugüne kadar konuşanların çoğu ne olduğunu bilmeden yorumladığından, sosyal medya uygulamalarını değil de, sosyal medyayı konuştuklarından hiçbir vakit çözüm bulamadılar. Düşmanı tanımadan savaşmaya çalışıyoruz. Bu da gösteriyor ki, insanların benliğini içinde hapseden ve size kendinizi arama imkanı sunan, fakat sakladığı benliğinizi hiçbir vakit bulamayacağınızdan ötürü sürekli olarak kendi benliğinizi arayacağınızdan, devamlı olarak bir döngünün içinde olmamız durumu bulunmaktadır. İşte, bu döngüyü kırabilecek çözümler üretilmelidir. Oysa biz ne yapıyoruz, işletim sistemi bize ait olmayan teknolojik aletlere yerli ve milli uygulamalar üretiyoruz. Bunlar çözüm değildir. En basitinden pandeminin getirdiği yasaklardan ötürü ailece bir arada olmanın avantajlarını kullanmalıyız. Çocuklarımızın manevi düşüncelerini arttırabilirsek, tıpkı uygulamaların bizi sürekli olarak bir yarış içine koyduğu gibi biz de manevi duygularla bir yarış içine girebiliriz. Bunun içerisine kitap okuma gibi güzel etkinlikler de geçerlidir. Siber alem dediğimiz mecra, kendisini kişiye göre programlamaktadır.

 

“SOSYAL MEDYA OKURYAZARLIĞI, ALGI YÖNETİMİ VE BİREYSEL GÜVENLİK EĞİTİMLERİ VERİLMELİDİR”

Mücadele Haber: Sizce Dijital kullanımı müfredatta yer almalı mı, kaçıncı sınıftan başlamalıdır?  

Yasin Güler: Alenen söylememiş olsak bile, konunun başından itibaren hep bir eğitim vurgusu yapıyoruz. Çocuk nasıl ki babasından ağlayarak telefonu istiyorsa, bu eğitim o esnadan itibaren verilmelidir. Ebeveynler hiçbir zaman çocukların neler izlediğini görmez. Algoritmalar da bunu çok iyi bilirler. Bizim anlamadığımız konu algoritmalardır. Bir baba çocuğun izlediği videolardan hiçbir şey anlamaz. B1 çocuk da babanın izlediği videolardan hiçbir şey anlamaz. Dolayısıyla sosyal medya uygulamaları her iki kuşağında birbirlerine müdahale edemeden kendi hayatına devam etmektedirler. Bu yüzden Sosyal Medya Okuryazarlığı başta olmak üzere, Algı Yönetimi ve Bireysel Güvenlik konuları her yaş evresine uygun bir şekilde eğitim olarak sıklıkla verilmelidir.

 

“BİR OYUNUN ÇOCUKLARI NASIL İNTİHARA SÜRÜKLEYEBİLDİĞİNİ ÜZÜLEREK GÖRDÜK”

Mücadele Haber: Son olarak eklemek istediğiniz?

Yasin Güler: Aile bireylerinin bu konu hakkında çok duyarlı olmaları gerekmektedir. Geçmiş dönemde hatırlayacağınız üzere bir oyunun çocukları nasıl intihara sürükleyebildiğini üzülerek gördük. Öncelikle aile fertleri bu konu hakkında hiçbir şekilde taviz vermeden sürekli olarak çocuklarını takip etmeli, gerekirse psikologlardan yardım alınmalı veya bu konuda uzman kişilerden teknik destek almalıdırlar. Çünkü teknolojik adımlar kişinin kullanımına endeksli olduğu için, kişi o anki psikolojisini dijital bir çığırtkanlık haline getirdiğinden, kendisini ve aileyi tehlikelere attığının farkında olmalı, önemle hareket etmelidir. 

Editör: TE Bilisim