Ekrem Sunar Ciddi biçimde toplumsal onarıma ihtiyacımız var; toplumda yozlaşma, çürüme, samimiyetsizlik almış başını gidiyor. İnsanlar artık çöplüklerden besleniyor. Asgari ücret 1.404 TL dolayında. Aile kavramı yıkılıyor. Ekonomik sebepli boşanmalara paralel ahlaksızlıkların önü alınamıyor. Dünya müslümanları yoksulluk ve zulüm altında eziliyor. Her sabah elimize aldığımız gazetelerde, akşam karşısına oturduğumuz Tv ekranlarında karşılaşıyoruz: Haberler, artık münferit olaylar olmaktan çıkmış, toplumun cinnet geçirdiği imajını verecek kadar yaygınlaşmış durumda. Kadına şiddet olayları; annesini öldürenler, kalabalıkları tarayanlar, kendisini trafikte yaptığı hatası için uyaranı anında bıçaklayan kabadayılar. Boşananlar, cinnet geçirip bütün aile fertlerini öldürdükten sonra intihar edenler. Kızını taciz eden sapık babalar, küçük çocuklar da dâhil yaygın olarak yaşanan tâciz ve tecavüzler. Alkol, uyuşturucu, çeteleşme ve şiddetin, pornografinin, fuhşun ilköğretim okullarına kadar inmesi ve toplumu kuşatması, öğrenciler arası şiddetin ve çeteleşmenin önlenemez boyutlara ulaşması, öğretmen ve öğrenci arasındaki şiddet olaylarının çok sıklaşması, Hırsızlığın, yolsuzluğun, yoksulluğun, suistimal ve sömürünün yaygınlaşması, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir kılınması, lüks ve israf içinde yaşayan azgın beyaz azınlığın yanında geniş halk kitlelerinin fakirliğe, açlığa, sefalete ve işsizliğe mahkum edilmesi gibi haberler sizce neyin göstergesidir? Daha da önemlisi; Adalet tesis edilmediği için, kendi hukukunu kendisi ihdas etmeye kalkanlar, Darbeci ve çetecilerle işbirliği yapan yargıçlar, darbe-çete yanlısı üniversite rektörleri ve profesörler. Ve bunlara benzer karşılaşılan olaylar; Hepsi yaygın ve derin bir toplumsal çürüme ve yazlaşmanın işareti değil midir? Ahlaki değerleri derinden yaralayan tüm bu olumsuzlukların, ürettikleri yeni değerlerle topluma aşılayanların televizyon programlarıyla film dünyasının patronları, moda reklamcıları ve elektronik medya-kültür kompleksi içindeki diğer etkin kişiler olmadığını söyleyebilir miyiz? Toplum için yeni yönelimler belirleyen bu kişiler, kültürümüz ve özellikle çocuklarımız üzerinde son derece güçlü bir kontrole sahipler. Ne yazık ki bu kişiler, topluma sundukları bu yıkıcı değerlerle ilgili de hemen hemen hiç sorumluluk duymuyorlar. Dolayısıyla günümüzde iktidara yakın görünmeye çalışan, kendisine pay ararken bütün yolları mubah sayan istismarcı bir zümrenin ekonomik, sosyal ve siyasi baskısı altında hızla yozlaşıyoruz. Bu yozlaşma, çürüme ve samimiyetsizlik; Müslüman kapitalistlerin ve onların siyasi uzantılarının 5 yıldızlı iftar sofralarından ibadetlerine kadar her şeylerine yansımış görünüyor. Bu popülist yaklaşımdır. Yozlaşmak, bir şeyin kendi vazifesini yapmamasıdır. Örneğin; Kahvedeki adam ezan okundu mu tavlayı pat diye kapatıyor; fakat namaza gitmiyor. O adamın imanı, tavlayı kapatacak kadardır. Kahveden kalkıp camiye gidemiyor. Çünkü imanının ölçüsü, camiye gitmesine izin vermiyor. Ahirete inanıyoruz; ama dünyayı tercih ediyoruz. Yazık…!
Editör: TE Bilisim