Ekrem Sunar Son yıllarda Türkiye’nin başındaki en büyük belalardan biri özellikle gençler için uyuşturucu belasıdır. Bu bela ile Diyarbakır’da son yıllarda mücadele konusunda ciddi başarılar elde edilmesine karşın, ne yazık ki gençler arasında bu belanın giderek yaygınlaşmasından endişe duyulan illerden biri yine Diyarbakır’dır. Bölge 34 yıl çatışmalı bir dönemi geride bırakarak bugünlere geldi. Geride bırakılan bu dönemde sosyal-kültürel ve ekonomik yönden ağır tahribata uğrayan bölgedeki illerin başında Diyarbakır gelmektedir. Bunun sonucu olarak gençler arasında ahlaki çöküntüye yol açan ‘Uyuşturucu bağımlılığı’nın da yaşanan bu 34 yıllık çatışma ortamında filizlenerek yaygınlaştığı da bilimsel bir gerçektir. Devlet, alkollü içkilerle mücadele etti. Kapalı alanlarda sigarayı, nargileyi yasakladı. Bırakın kırsal kesim ya da Hevsel bahçelerini, şehir merkezindeki bazı evlerin avlularında, binaların balkonlarındaki saksılarda gül niyetine esrar yetiştirildi. Geri dönüşüm projesi adı altında Alipaşa mahallesinde yıktırılan, sonra da kendi kaderine terk edilerek yasa dışı suçların üremesine yataklık eden burnumuzun dibindeki metruk evlerde, sokak aralarında, mezarlıklarda, yetmedi; halka açık parklarda yıllardır esrar üflendi. Açıkçası bu kentin gençliği umutsuz. Renksiz, çok tekdüze, çok bunaltıcı bir yaşamın içine itildi. Bu kentteki gençlerin hayatındaki yegane renkler, parklarda veya kafelere oturmakla sınırlı kaldı. Bu sorun, hiç kuşkusuz ulusal bir sorundur. Ama uyuşturucu sorununun yerel boyutları, ulusal ortalamanın çok üzerindedir. Önce bu gerçeği tespit etmek, sonra bu gerçeğin üzerinden tartışmak gerekir. Peki, devlet ve yerel yönetimler ne yaptı? Elbette yapılan çok şey var. Kırsal kesimlerde yapılan operasyonlarla tonlarca esrar, milyonlarca kök hint keneviri elegeçirilerek imha edilmesi sağlandı. Bu inkar edilemez bir başarıdır. Yapılamayan şey? Şehir merkezinde iki sokak ötemizde istediğiniz an istediğiniz kadar esrar ve benzeri uyuşturucu satıcısı ve içicisi ile yeterince mücadele edilememesidir. Kaç yıldır bu şehirde 3-4 bin genç bir araya gelip, coşkuyla dans ederek ünlü bir sanatçının şarkılarına eşlik edemediğidir. Kaç yıldır bu kentteki gençler, Türk futbolunun önemli takımlarını izleyemediğidir. Hadi bakalım, hep birlikte kolları sıvayalım. Bu kentin genclik heyecanı kaç yıldır yok. Bu kentte yoksul aile çocuklarının ise hiç umutları yok. Bu kentte büyükler issizlikten bunalırken, gençler çıldırmaya doğru yürüyor. Bu kentte gençler büyük bir bunalım içinde, çaresiz ve seçeneksiz… Gün; tehlike daha fazla yaygınlaşmadan harekete geçme günüdür. Gün; Belediye meclislerinde siyasi görüş farklılıkları ortadan kaldırılarak hep birlikte mücadele için adımların atılması gereken gündür. Gün; Mahallelerde “Uyuşturucu ile mücadele” komitelerini kurmamız gereken gündür. Gün; 34 yıllık tahribatın ışığımız olan gençlerimiz üzerinde yaptığı yıkımın onarım günüdür Gelin bu kenti yönetenlerle birlikte, toplumu temsil eden sivil toplum kurumları olarak bizler ışığımız, geleceğimiz daha fazla sönmeden, endişelerimiz felakete dönüşmeden üzerimize düşeni yapalım.
Editör: TE Bilisim