Fatih SURUÇ

MÜCADELE HABER- Kadın haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi’nin yaşatan bir sözleşme olduğunu dile getiren Çelik, “İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddet ve aile için şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin tarafı olan ülkeler, sözleşmenin maddelerini uygulamakla yükümlüdürler.  Bu açıdan biz kadınlar için uygulanması elzem olan bir sözleşmedir. Erkek iktidarın cezasızlık politikası artık sonu gelmez hak ihlallerine dönüşmüştür. Bu açıdan İstanbul Sözleşmesi yaşatır şiarı çok doğru bir tespittir. İstanbul Sözleşmesi biz kadınlar için vazgeçilebilir bir şey değildir ve asla da olmayacaktır. Uygulanması için tüm varlığımızla mücadele hattında olmaya devam edeceğiz” dedi.

 

Dicle Amed Kadın Platformu (DAKP) Sözcüsü Ezgi Çelik ile bir röportaj gerçekleştirdik. Çelik, kendisine yönelttiğimiz soruları şöyle yanıtladı:

 

“DAKP: GÖRÜYORUZ, FARKINDAYIZ, SESSİZ KALMAYACAĞIZ!ŞİARIYLA KURULDU”

Mücadele Haber: Dicle Amed Platformu hakkında kısa bilgi alabilir miyiz? 

Ezgi Çelik: Dicle Amed Kadın Platformu 2018 yılında aralarında KESK, DİSK, TMMOB, Baro, DTK, HDP, DBP, CHP, SP, EMEP, ESP’nin olduğunu sendika, siyasi parti ve derneklerin aralarında bulunduğu 25 kurumla ortak bir deklarasyon yayınlamasıyla beraber “görüyoruz, farkındayız, sessiz kalmayacağız!” şiarıyla kuruldu. O zamandan bu güne kadar ülke de yaşanan her türlü kadın kırımı politikalarına karşı alanlarda sözünü söyleyen bir hareket olarak, kadınları birleştiren bir mücadele hattı ördü. Bu mücadele hattı eril sisteme karşı duran, mücadele eden bütün kurum ve kuruluşları kadın özgürlüğü eksenli bir toplum yaratma mücadelesiyle DAKP öncülüğünde bir araya getirdi. DAKP kentte bütün kadın kurumların ortaklaşma çabasının, kadın mücadelesinin birlikteliğinin en güçlü, en somut göstergesi olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

 

“KADINLARIN BU ERİL ZİHNİYETE SESSİZ KALMASI BEKLENEMEZDİ”

Mücadele Haber: 2020 Kadınlar için sizce nasıl geçti? 

Ezgi Çelik: 2020 senesi pandemiye rağmen, kadın mücadelesi açısından çok önemli bir sene olmuştur. Bir taraftan bitmek bilmeyen kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzleri ve faillere yönelik cezasızlık politikası, bir taraftan pandemiyle beraber artan kadın kırımı, bir taraftan ise sokağı, alanları terk etmeyen kadın direnişleri… 2020 her yönüyle kadınlara dönük şiddetin arttığı bir yıl olmuştur maalesef. Öldürülen, bedeni yakılan, tecavüze uğrayan kadınların isimleri bir bir hafızamıza kazındı.  Ancak aynı zaman da kadınlar tarafından karşı sesin güçlü bir şekilde çıktığı da bir yıldır. Neredeyse her yeni güne bir kadın cinayeti ile uyandık, bu tabi ki kadınlar da büyük bir öfkeye, başkaldırıya dönüştü. Kadınlar bu öfkelerini alan da, sosyal medya da, bulundukları her yerde dile getirdiler. Kimi zaman aktif kimi zaman pasif direniş örnekleri sergilediler. Özellikle erkek yargının cezasızlık politikası öncelikli biz kadınları ardından topyekün toplumu yaralayan bir durum olmuştur. Bu erkek cezasızlık politikası yüzünden kadına yönelik her türlü şiddet, asimilasyon, yok sayma, köleleştirme daha da derinleşmiştir. Tabi ki kadınların bu eril zihniyete sessiz kalması beklenemezdi ve ülkenin her yerinde alanlara çıkıldı. Bu yükselen mücadelenin de bir bedeli vardı elbette, bu da erkek iktidarın kadın dernek ve sivil toplum kuruluşlarına saldırmasıyla oldu. Birçok dernek aktivist ve yöneticileri gözaltına almış, meşru kadın mücadelesini sekteye uğratılmaya çalışılmıştır. Ancak her zaman olduğu gibi bu saldırılar da kadınlar tarafında boşa çıkarılmıştır. 

 

“BİNLERCE YILLIK DİRENİŞ GELENEĞİ ER YA DA GEÇ AMACINA ULAŞACAKTIR”

Binlerce yıldır patriyarkanın mitolojiyle, dinle, felsefeyle, sanatla, bilimle yapamaya çalıştığı kadını yok etme, köleleştirme politikaları her zaman olduğu gibi bu yıl da kadınlar tarafından güçlü savunma mekanizmalarıyla karşı direnişle karşılandıancak biz kadınlar sahip olduğu binlerce yıllık direniş geleneği er ya da geç amacına ulaşacaktır. Kadınların güçlü, sağlam, direngen damarları elbet özgürlüğü, patriyarkanın çöküşünü getirecektir. 2020 yılı bu çöküşü hızlandıran bir mücadele pratiğine dönüşmüştür. Kadın özgürlüğü mücadelemiz 2021 yılında da kaldığı yerden çok daha güçlü bir şekilde örülecektir.

 

Mücadele Haber: Diyarbakır’da bir kadın sığınma evi veya destek kurumu olarak nereler var? 

Ezgi Çelik: Büyükşehir Belediyesine kayyum atanması öncesinde Dikasum ve Kardelen Kadın Merkezi vardı ancak yaşanan süreçle beraber Dikasum kapatıldı, Kardelen Kadın Merkezi de pandemi gerekçe gösterilerek pasif bir hale getirildi. Şu anda Bağlar’da bir tane kadın sığınma evi var oraya da Şönim’den gelen başvurular doğrultusunda yerleştirmeler yapılmaktadır.

 

“KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR”

Mücadele Haber: Kadın cinayetleri hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce çözüm nedir? 

Ezgi Çelik: Bu soruya bir sözle cevap vermek istiyorum: Kadın cinayetleri politiktir. Bu söz sadece bir slogan değil tarihsel ve toplumsal anlam taşıyan bir tespittir. Beş bin yıllık eril zihniyetin kadın bedeni üzerinden yapmaya çalıştığı sindirme, köleleştirme ve en sonunda da yok etme zihniyetinin tespitidir. Kadına düşman siyasal kararlar ve bu kararları besleyen cezasızlık politikası, kadın cinayetlerini gittikçe tırmandırmıştır. İktidarın münferit olaylar olarak tanımladığı kadın cinayetleri, aslında eril düşüncenin kadın kırımı politikasına yaklaşımını çok net bizlere gösteriyor. Erkek iktidar eliyle her gün onlarca kadın şiddete maruz bırakılıyor ve maalesef birçok kadın da katlediliyor, ülke adeta bir kadın mezarlığına dönüştürülüyor. Fakat buna karşı AKP-MHP bloğunun söylemi bu gidişata dur demekten çok uzak aksine bu kadın kırımını devam ettiricidir. Atılmayan adımlar, uygulanmayan yasalar bizlere bu cinayetlerin iktidar odaklarının gündeminden çok uzak olduğunu kanıtlamaktadır. Ülke de bu kadar kadın her türlü şiddete maruz kalırken İstanbul Sözleşmesini tartışmaya açmak, uygulamamak bunun somut kanıtıdır. Ancak bu durum güçlü bir kadın direnişiyle yıkılacaktır. Kadınlar mücadeleyi her alana taşıyıp, birlikte yürüdükleri vakit bu cinayetlerin sonunu getirecektir. Güçlü bir kadın bilinci bu mücadelenin olmazsa olmazıdır. Bu yüzden her kentte kadın bilincini ve güç birliğinin önemini açığa çıkartan güçlü çalışmalar yapılmalıdır.

 

“BİZ KADINLAR İÇİN UYGULANMASI ELZEM OLAN BİR SÖZLEŞMEDİR”

Mücadele Haber: İstanbul Sözleşmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ezgi Çelik: İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddet ve aile için şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin tarafı olan ülkeler,  kadına yönelik şiddet ve aile için şiddetin önlenmesi bununla mücadele edilmesi noktasında hukuki bir bağlayıcılığı kabul etmiş olurlar ve sözleşmenin maddelerini uygulamakla yükümlüdürler. Ama maalesef ülkemizde AKP-MHP iktidarı 2020 yılında bu sözleşmeye savaş açmışlardır. Özellikle ailenin kutsaliyetine vurgu yaparak toplumda yanlış bir algı yaratmaya çalışmışlardır. Oysaki İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Bu açıdan biz kadınlar için uygulanması elzem olan bir sözleşmedir. Erkek iktidarın cezasızlık politikası artık sonu gelmez hak ihlallerine dönüşmüştür,  bu açıdan İstanbul Sözleşmesi yaşatır şiarı çok doğru bir tespittir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği uçurumunu gittikçe derinleştiren kapitalist üretim sistemi, kadınlar, çocuklar, LGBT-İ’leri adeta yok olmaya, kırıma maruz bırakılmayla karşı karşıya getirmiştir. İşte tam da bu cendere de İstanbul Sözleşmesi derhal uygulanmalıdır. Taraf olan ülkeler sözleşmenin gereği olan kadın politikalarını üretip hayata geçirmelidir. İstanbul Sözleşmesi biz kadınlar için vazgeçilebilir bir şey değildir ve asla da olmayacaktır. Uygulanması için tüm varlığımızla mücadele hattında olmaya devam edeceğiz.

Editör: TE Bilisim