Fatih SURUÇ

MÜCADELE HABER- Dicle Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Atlı, koronavirüsün insanları psikolojik olarak olumsuz etkilediğini ancak,  insan üzerinde kalıcı bir etki bırakacağını düşünmediğini söyledi.  Koronavirüs vaka sayısındaki dikkat çeken Atlı, “Biz eskiden Dicle Üniversitesi’nde öğretim üyeleri olarak beş altı veya yedi sekiz hasta bakarken, şimdi bu rakam on iki on üçlere çıktı diyebilirim. Bireysel olarak hastamın neredeyse iki katına çıktığını söyleyebilirim” dedi.

 

“HASTAMIN NEREDEYSE İKİ KATINA ÇIKTIĞINI SÖYLEYEBİLİRİM”

Mücadele Haber: Pandemi süreci bizi ne kadar etkiledi? 

Prof. Dr. Abdullah Atlı: “Pandemi süreci psikolojik olarak bizi çok etkiledi. Genel olarak çoğunlukla hastalanma korkusu, ölüm kaygıları, son zamanlarda artan ölüm sayıları halk içinde genel bir huzursuzluk oluşturdu. İlk günden beri bu huzursuzluklar mevcuttu ama bu son bir iki ayda bunda bir artış görüldü diyebiliriz. Bunun tabi bize yansıması da var. Bize başvuran hasta sayısı hem eski hastalarımızın hastalıkları alevlendi, hem de yeni hastalarla karşılaşabiliyoruz. Bunların önemli bir kesimi anksiyete bozukluğu dediğimiz olaydır. Bunlara ilişkin olarak maalesef halk arasında ciddi kaygılar var. Son zamanlarda ölümlerde artan vaka sayısı da bunun başlıca sebepleri arasında yer almaktadır. Ancak şöyle bir gerçekte var, kaygının temel sebebi ölüm korkusu, çaresiz hme korkusu. Öncelikle kapalı alanlarda da kaygı bozukluğu olan kişiler kapalı alanlara da çok hassas olmakta. Sık sık dışarı çıkmak istemekte, gezmek istemektedir. Bu anlamda da biz karantina süreçleri, izolasyon, evde kalma süreçleri uzadıkça kaygı bozukluğu artmaktadır. Biz eskiden Dicle Üniversitesi’nde öğretim üyeleri olarak beş altı veya yedi sekiz hasta bakarken, şimdi bu rakam on iki on üçlere çıktı diyebilirim. Bize bireysel başvurular bu yönde. Bunun istatistiğini yapmadım ama kendim bireysel olarak hastamın neredeyse iki katına çıktığını söyleyebilirim.

 

“SÜREKLİ HABER İZLEYEN BİR KİTLE VAR!”

Mücadele Haber: Pandemi sürecinde insan psikolojisini nasıl görüyorsunuz? 

Prof. Dr. Abdullah Atlı: Bu en önemli şeylerden biri de aslında doğru bilgiye ulaşmaktır. Korona dediğimiz olay yaygınlığı ve bulaşıcılığı hızlı olan bir hastalıktır. Ölüm oranı ise aslında çoğu hastalıktan daha az. Bu rakam yüzde iki veya üçtür. Doğru bilgi ve açıkçası sürekli haber izleyen bir kitle var. Sürekli koronayla ilgili teorileri dinleyen bir kitle var. Bu da uygun değildir açıkçası. Zihinsel hijyen dediğimiz olay var. Yani nasıl evimizi temizliyorsak, zihnimiz de temiz olmalıdır. Sürekli yüz binde bir, milyonda bir ölme olma ihtimalleri konuşuluyor televizyonda, medya da. Bunu da ben şahsen normal karşılıyorum. Ancak biz bunların hepsini dinlemek zorunda değiliz, konuşulan her şeyi izlemek zorunda değiliz. Doğru bilgi, güvendiğimiz haber kaynaklarının günde bir, en fazla iki kere haberleri izleyip, dinleyip gündem hakkında bilgimiz olsun. Sürekli haber takibi yapma çok tehlikelidir hem gençlerde, hem de yaşlılarda. Haber doğru da olabilir ama milyonda bir olma durumu olan bir hususu Türkiye’deki tüm insanların bilmesi gerekmemektedir.

 

 KISITLAMADA ZAMANI HİÇ OLMADIĞI KADAR VERİMLİ GEÇİREBİLİRİZ

Mücadele Haber: Bu süreci en sağlıklı nasıl yaşayabiliriz? 

Prof. Dr. Abdullah Atlı: Özellikle her zaman bir şeylerden şikâyet ediyoruz.Biz kitap okuyacak zaman bulamıyoruz, biz ailecek vakit ve zaman geçirecek fırsat bulamıyoruz. Hafta sonlarında kısıtlama var. Doğru bir şey değil ama zorunlu bir hal haline geldi. Gelin ailecek vakitler geçirelim. Bu vakitleri geçirirken güzel bir filmde açabiliriz, online tiyatro da izleyebiliriz, iletişime dayalı oyunlar oynayabiliriz. Bilgisayar, televizyon, tablet, telefon üzerinden gitmemekte fayda vardır. Bir de kısıtlamanın olmadığı saatlerde çocuklarımızla, anne ve babalarımızla birlikte yürüyüşler yapalım. Bu anlamda belirttiğim zihinsel hijyene de dikkat edelim. Sabah akşam televizyonun önünde haber ekranlarında kaç kişi öldü, kaç kişi kaldı, niye öldü, nasıl öldü gibi durumları izlemeye gerek yok. Bu arada çok daha ümitli olmamız lazım, çok daha olumlu düşünmemiz lazım. Aşı çalışmaları hakkında zaten güzel gelişmeler var. Bu bir süreçti ve bu sürecin de 2021 yılı içerisinde biteceğiyle ilgili düşüncelerim bulunmaktadır. Bu ümidin herkes tarafından taşınması gerektiğine inanıyorum.Karamsarlığın hiç birimize bir faydası yoktur. Bu hastalık sürecinin de bu yıl içerisinde biteceğine inanıyorum.

 

“KORONANIN KALICI BİR ETKİ BIRAKACAĞINI DA DÜŞÜNMÜYORUM”

Mücadele Haber: Pamdemiden sonra psikolojik olarak ne tür etkileri kalabilir?

Prof. Dr. Abdullah Atlı: Psikolojik olarak insan üzerinde kalıcı etkiler bırakacağını düşünmüyorum ama pandeminin bitişinin olacağı dönemlerde özellikle psikiyatrisiler olarak bize biraz daha fazla iş düşecek. Şu anda toplumsal anksiyetenin klinik olarak yüzde altmış olduğunu düşünüyorum. Bu toplumsal aksiyete durumunda bir kısım hastalar hala korona kapacaklarını düşünerek hastanelere gelmek istemiyorlar, bir kısım hastalar korona korkusuna rağmen bu korkunun artık mesleki sosyal işlevlerinin yerine getiremez hale getirdikleri için bize de başvuruyorlar. Özellikle halen korona korkusunu, korona kaygısını yüksek taşıyan bir kısım hastalar önemlikle korona aşı çalışmalarının yaygınlıkla etkisini azaltmasıyla beraber ciddi psikiyatri tedavilerine ihtiyaçları olacağına inanıyorum. Bu anlamda da özellikle bitiş evresiyle altı ay, bir yıl boyunca bize yoğun bir iş düşecek diye düşünüyorum ama kalıcı bir etki bırakacağını da düşünmüyorum.

 

“BİR PROBLEM GÖRÜYORSAN MUTLAKA BİR PSİKİYATRİYE BAŞVURALIM”

Mücadele Haber: Son olarak eklemek istediğiniz? 

Prof. Dr. Abdullah Atlı: Ruh sağlığında bir problem görüyorsan mutlaka bir psikiyatriye başvuralım. Çünkü önümüzdeki süreç ne kadar iyiye de gitse, aşı çalışmaları olumlu karşılansa da bu sürecin belirsizliği biraz daha devam ediyor. Mantıksal sorunlarımızı daha fazla öteleyemeyiz. Bunun önemli bir ayağı da psikiyatridir. Ben şunu da gözlemledim, psikiyatri bozukluğu olan, kaygı bozukluğu ve rahatsızlığı olan kişiler korona olduklarında da, korona sürecini daha zor ve belirtilerini daha şiddetli geçirmektedirler. Bu anlamda öncesinde tedbir almak, özellikle kalp bozuklukları, uyku bozuklukları, öfke problemleri olan kişiler korona olsa da, olmasa da öncesinde, korona olduğu süreçte ve koronadan sonraki süreçte mutlaka psikiyatriye başvurmalarını öneriyorum.

Editör: TE Bilisim