Fatih SURUÇ

MÜCADELE HABER- Dicle Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Atlı,  koronavirüs salgınına karşı alınan tedbir ve uygulanan sokağa çıkma kısıtlamalarından en çok yaşlıların etkilendiğini belirterek, “Kısıtlamalar yaşlılarımızı çok kötü bir şekilde etkiliyor diyebilirim. Bu sebeple de kendilerini bir nevi tecritteymiş gibi hissediyorlar. Kısıtlamanın onlarda tecrit oluşturmaması için  onların neden evde kaldıklarını anlatmamız gerekir. Yani bu kısıtlama olayı bir tecrit hissiyatına dönüşmesin istiyoruz. Bunları, onları sevdiğimiz için yaptığımızı anlamaları gerekir” dedi. 

 

Koronavirüsten en çok etkilenenin 65 yaş ve üstü vatandaşların olduğunu söyleyen Dicle Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Atlı gazetemize açıklamada bulundu. 

 

“EN SIKINTILI SÜREÇ, YAŞLILAR İÇİN İLERLİYOR DİYEBİLİRİZ”

Pandemi sürecinde en çok etkilenenin 65 yaş ve üstü vatandaşların olduğunu belirten Atlı, “Kısıtlamalar yaşlılarımızı çok kötü bir şekilde etkiliyor diyebilirim .Mevcut korona süreci zaten yaşlılarımızı kötü etkiliyor, ekstra olarak Sağlık Bakanlığımızın uygulaması gereken kısıtlamaları onların psikolojisini daha çok kötü etkiliyor. Bunları birkaç başlık altında toplamak gerekir ise; İlkin koronavirüs bulaşma kaygısıdır. Kendi içerisinde koronaya yakalanıp, öleceğini düşünüyor. Özellikle yaşlı insanların etrafında sıkça akraba, çevre, yakın dostlarından vefat edenler de oluyor. Bu ciddi anlamda, özellikle de yaşlılarımızda da maalesef ki hastalığa yakalanacağım korkusu taşıyorlar. İkinci olarak ise ölüm korkusudur. Kişi kendi içerisinde cihaza bağlanacağım, yoğun bakıma kaldırılacağım ve öleceğim korkusudur. Bunların dışında kaygı bozuklukların üzerinden belirtilerden en mühimi kapalı alanda kalamamadır. Biz de mecburi olarak bu hastalığın onları az etkilemesi için, Sağlık Bakanlığı olarak onlara belli sürelerde ve saatlerde sadece kendi evlerinde gezmelerine onay veriyoruz. Bu kapalı alanda onların evlerinde kalmaları da ekstra bir faktör durumuna düşürüyor. Dördüncü önemli olay ise, kendi öz çocuklarının bile hastalık nedeniyle onları ziyaret etmez hale gelmesidir.Bu sebeple de bir nevi tecritteymiş gibi, bir nevi damgalanmışlar gibi hissediyorlar. Biz tabii ki de iyi niyetimizle onları ziyaret etmiyoruz, yüz yüze görüşmemeye çalışıyoruz. Fakat onlar bu olayları farklı algılıyor da olabilirler. Bu anlamda da sık sık onlarla görüşmeliyiz. Bunun için de teknolojiyi kullanarak veyahut kısıtlamayı aşmayacak şekilde onlarla iletişim kurup, konuları ayrıntılı bir şekilde açıklamalıyız. Bu anlamda en sıkıntılı süreç, yaşlılar için ilerliyor diyebiliriz.” Şeklinde konuştu.

 

“KISITLAMA OLAYI BİR TECRİT HİSSİYATINA DÖNÜŞMESİN İSTİYORUZ”

Atlı, Türkiye’nin önemli bir kesiminin 65 yaş üstü olduğunu söyleyen Atlı, kısıtlamanın onlarda tecrit oluşturmaması için erişkinlerin sosyo-ekonomik vazifelerimizi yerine getirmemiz gerektiğini anlatarak onların neden evde kaldığını anlatılmasını söyledi.  Atlı, “Türkiye’nin yüzde 10’u 65 yaş üstü vatandaşlarımızdan oluşmaktadır. Az bir kesim değiller. Bu anlamda onların sağlığını koruyucu, farklı mekanizmalar ve stratejilerin geliştirilmesi gerektiğine de inanıyorum. Muhakkak kısıtlamanın olmadığı saatlerde dışarı çıkıp gezmeleri, maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyarak hava almaları gerekir. Kendi yaşlarına göre egzersizler, dengeli beslenmeleri, kitap okumaları gerekir. Sosyal aktivitelerden ne kadar uzak kalırlarsa o kadar depresyondan arındırılmış olacaklardır. Yani bu kısıtlama olayı bir tecrit hissiyatına dönüşmesin istiyoruz. Bunları, onları sevdiğimiz için yaptığımızı anlamaları gerekir. Biz erişkinlerin de sahaya çıkıp sosyo-ekonomik vazifelerimizi yerine getirmemiz gerektiğini bildirmemiz ve hatırlatmamız iyi olacaktır. Ancak dediğimiz gibi dengeli beslenme, uyku kalitesine dikkat etme, yaşına göre fiziksel aktivite, yürüyüş, egzersiz yapmalar mutlaka erişkin insanların yaşlılarına ön ayak olma yolunda yaşlılarımıza yardımcı olmalarını tavsiye ediyoruz.” dedi.

Editör: TE Bilisim