MÜCADELE HABER- Gazetemize açıklamada bulunan Psikolog M. Fatih Yiğit, gençlerin yaşlılara her zaman gereken saygı ve sevgiyi göstermesini isteyerek, şöyle konuştu:

 

"Daha düne kadar otobüslerde yer verdiğimiz, sokakta karşılaşınca küçük bir tebessüm gösterdiklerinde içimize huzur dolduran, eski günleri anlatımlarını masal gibi dinlediğimiz sempatik yaşlılarımızı annemiz, babamız, amcamız, teyzemiz, dayımız, dedemiz, nenemiz onlar, bugün ne oldu da sokakta avlamaya çıktık? Ellerine çağın oyuncağı telefonunu alan kamerasıyla yaşlı kovalamaya başladı. Sosyal medya yetmedi ulusal kanallarda bile reyting rekorları kıran görüntülere dönüşüverdi yaşlı avı. Hiç kimse düşünmüyor mu onların ruh halini diye gerçekten merak ediyorum. Onlar açısından bakıp, htiklerine empati kuruyor muyuz?

 

Oysa her geçen gün bir önceki güne göre daha yaşlı olduğumuz gerçeğinin neden farkında değiliz. İnsan yaşam evreleri nasıl sıralanır? Doğarız bakıma muhtacız ve kendi başımıza yaşayabilecek becerilere sahip değiliz, yaşar bağımsızlaşırız ve yaşlanır yine bakıma muhtaç hale geliriz, yaşam eğrisi sıfırdan başlar üst çizgiye ulaştıktan sonra tekrar sıfıra doğru inişe geçer ve sıfır noktasına gelince başlangıcın sonuna gelinmiştir artık.

 

Bebeklikten, çocukluktan bir farkı vardır bu defa, o tüm yaşanmışlıkla insan sona yaklaştığını bilir. Yaşam eğrisi inişe geçtikten sonrada Alzheimer, demans, ileri yaş depresyonu gibi ruhsal hastalıklar yanı sıra fiziksel hareketliliği kısıtlayan eklem hastalıkları,dil konuşma ve görme bozuklukları gibi fiziksel semptomlarda ki artışta yine değersizlik, kendine acıma yada acınmasına tahammül edememe gibi olumsuz duygu durumlarına sebep olabilir.  İşte bu  yaşanmışlıklar ve sonun geldiğini biliyor olmak yaşlılarımızın tepkilerini şekillendiriyor.

 

Kimi yaşamı boyunca hep acı çekmiştir, çalışmış yokluk çekmiş, belki bolluk yaşamış ve kaybetmiş, nice arkadaşını dostunu kaybetmiş olmanın yalnızlığı ve isyanıyla içinde fırtınalar kopuyordur. Ama biz ne yapıyoruz, anlamadan anlamaya çalışmadan sosyal medyada bir beğeni almak için koca bir yaşanmışlığın sonlarında belki de ellerinde kalan son kozu, “saygı”yıda ellerinden alıyoruz.

 

Bide çok bilmiş genç nesiliz ya, amca senin iyiliğin için deyip azarlıyoruz, aşağılıyoruz. O amcanın bir zamanlar senin hatta belki seni yetiştiren babanın öğretmeni olduğunu unutuyoruz. Şimdi ona bilmişlik taslıyoruz ya, o düşünmüyor mu geçmişte sahip olduğu konumu.

 

Zaten hayatının sonlarına yaklaştığını bilen yaşlımıza, çıkma ölürsün diyoruz, virüs var diyoruz. O zaten ölümü bekliyor olabilir.  Gerçekten riski onun değerlerini yaşamını göz önünde tutarak onunda değerleri doğrultusunda anlatabilsek, saygıyı yitirmeden, hassasiyetlerini unutmadan, utandırmadan,  hastalıklarının olabileceğini atlamadan, gerçek bir empatiyle yaklaşarak.

 

Bunun için önce dinlemeyi bilmeliyiz tabi. Toplumca yaşadığımız en büyük problemlerden biride  iletişim kurmayı beceremiyor oluşumuz, doğru iletişim için önce dinlemeyi becerebilmeliyiz. Dinlemek yeter mi peki? Tek başına dinlemenin hiçbir manası yoktur aslında, dinlediğimizi anlamazsak dinlemiş olmayız. Biz anlamak için değil eleştirmek için dinliyoruz ki buda gerçek bir dinleme olmamış oluyor. Sağlıklı bir iletişime, sağlığımızın tehlikede olduğu bu dönemde çok ihtiyaç duyuyoruz. Siz hayatı ciddiye almıyor olabilirsiniz hayatın ciddiye alınması gerektiğini dinlemediğiniz için, ama etrafınızda hayatı ciddiye alan dinlemiş insanlar var."

Editör: TE Bilisim