Fatih SURUÇ

MÜCADELE HABER- Söz konusu kanun gereğince hayvanlara yapılan her türlü haksızlık ancak idari para cezasıyla son bulduğunu dile getiren Ekmekçiler,  hayvanın acı çekip devletin bundan para kazandığı bir ülke konumunda olduğunu öne sürdü. 

 

Ekmekçiler, HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu olarak, söz konusu kanunun değişmesi için TBMM’de bekletilen yeni yasanın bir an önce Meclisten geçmesini beklediklerini ve yasanın “Hayvan Hakları Yasası” şeklinde yeniden düzenlenmesi gerektiğini söyledi.

 

HAYTAP Diyarbakır Temsilcisi Sevgi Ekmekçiler, şu açıklamalarda bulundu:

“Ülkemizde özellikle son dönemlerde hayvanlara yapılan eziyet ve tecavüz olayları sosyal medyanın da yaygınlaşmasıyla çok fazla gündeme gelmeye başladı. Yaşlı amcaların bile sistemli bir şekilde hayvanlara tecavüz ettikleri ortaya çıktı. Toplumda infial yaratan bu tür olaylarda suçu işleyen kişi gözaltına alınıyor ancak hemen para cezası kesilerek serbest bırakılıyor.

 

Türkiye’de Sokak hayvanları dâhil her türlü yabani ve deniz hayvanları Türkiye Cumhuriyeti Medeni Hukuku gereğince Eşya Kanunu kapsamında değerlendiriliyor. Hâl böyle olunca hayvanlara yönelik yapılan her türlü suç, kanun yetersizliğinden neredeyse cezasız denilebilecek bir şekilde sonuçlanıyor.

Birçok kimse hayvanların haklarının kanunlarla korunduğunu düşünüyor. Ülkemizde bir hayvana kötü muamelede bulunmak, en temel hakkı olan yaşam hakkını elinden almak 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendiriliyor ve maalesef 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, Kabahatler Kanununu kapsadığından ortaya bir kısır döngü çıkıyor. Bu durumda Hayvanları Koruma Kanunu hükmünü yitiyor. Buna göre bir hayvana eziyet ederek canına kasteden kişi hapis cezasıyla yargılanamıyor. Kabahatler Kanunu gereğince hayvanlara yapılan her türlü haksızlık ancak idari para cezası olabiliyor ve bu para devlet hazinesine aktarılıyor. Hayvanın acı çekip devletin bundan para kazandığı bir ülke konumundayız. Savcı, istese bile dava açamıyor

 

Savcılar herhangi bir hayvana eziyet ettiği gerekçesiyle vatandaşları gözaltına alabilme hakkına sahip değil. Durumu ancak Orman ve Su İşleri Müdürlüğü’ne bildirebiliyorlar. Haksız eylemlerin cezasının makbuzunu savcılar ya da hakimler değil idari memurlar kesiyorlar. Yani herhangi bir itlaf, zehirleme, öldürme, işkence durumunda savcıların eli kolu bağlı. Ülkede hayvanın adı yokken hayvan severlerin hukuki yollara başvurması da hüsranla sonuçlanıyor.

 

HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu Kanunun değişmesi için aşağıdaki görüşlerini açıklamıştır.

Mevcut kanunun hayvanları eşya olarak kabul etmesiyle ortaya değişik tutarsızlıklar çıkıyor. Hayvanlar, kanun gereğince mal varlığı statüsüne konulduğundan herhangi bir suçta mal varlığına zarar vermekten dolayı da para cezası alabiliyor. Fakat kanun sokak ve yabani hayvanların mal varlığının kime ait olduğuna cevap veremiyor. Bu yüzden suçlular yasanın getirmiş olduğu açıklıktan yararlanıp yaptırımla karşılaşamıyor. O zaman sahibi olmayan, yani bir fatura ile alım satım konusu olmayan sahipsiz bir hayvan herhangi kötü muameleye maruz kaldığı zaman, evdeki ya da ahırdaki sahipli hayvandan hukuken farklı muameleye mi tabi oluyor.

 

Hayvanlara yapılan kötü muamele ve cezaların etkisiz kalması nedeniyle, toplum vicdanın bu yasanın çıktığı zamandan beri yaralandığı bir gerçektir. Mevcut 5199 sayılı yasanın hükümleri etkisiz kalmıştır. Kanunun, her şeyden önce adının değiştirilmesi gerekmektedir. Çünkü asıl olan, tüm canlıların, hukuken “haklarının” olduğunu kabul etmektir. Hak, hukuk düzeni tarafından korunan menfaat demektir. Bu çalışma ve kanun teklifi ile onların haklarının güvence altına alınması ve yasanın özellikle KABAHATLER HUKUKU kapsamından çıkması amaçlanmaktadır.

 

Yasanın özü savunmasız tüm canlıların doğasından kaynaklanan yaşamsal, bedensel ve özgürlük haklarının korunarak yasal teminat altına alınmasıdır. Bu sebeple yasanın adındaki koruma ifadesinin korunması, yasanın adına hayvan hakları ifadesi eklenmesi yasanın tüm ruhunu yansıtacak bir ada sahip olmasını sağlayacaktır.

 

Öncelikle hayvanların yaşam hakları yasada kendisini bulmalı, bu hakkı tanımlaması ve yasanın adının da “Hayvan Hakları Yasası” şeklinde yeniden düzenlenmelidir Hak olmadan hukukun tesis edilmesinin imkânsızlığı göz önüne alındığında asıl olanın tüm canlıların yaşamdan kaynaklanan doğal hakları olduğunun da kabul edilmesi gerçeğidir. Dolayısıyla Hayvanları Koruma Kanununun isminin, “Hayvan Hakları Kanunu/ Yasası” olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Tüm kanunun ruhu, her bir maddeye ve düşünülen gerekçeye nüfuz etmelidir. Onların HAKLARININ var olduğunu kabul ederek, kanun değişikliğini ele almamız, tüm kanunu bu bakış açısı ile kabul etmemiz gerekir. Aslında, bu değişiklik hayvan hakları konusunda reform niteliğindeki “zihniyet değişikliğinin” de ilk adımı olacaktır. Zaten 15 Ekim 1978 tarihine Paris’te UNESCO binasında kabul edilen beyannanme, EVRENSEL HAYVAN HAKLARI BEYANNAMESİ’dir.

 

Tabii ki burada bahsedilen hak, insanların sahip olmuş olduğu hak ve fiil ehliyetine yaklaşan ya da onunla eşit olan bir hak değildir. Ancak hayvanların eşya ya da mal olarak kabul edilmediği tüm uluslararası literatürde ve doktrinde büyük çoğunlukla kabul edilmektedir.

Tüm hayvanların haklarının var olduğunun kabul edilmesi ile kanunu uygulayacak olan merciiler de olaya haklar açısından yaklaşacak ve “hukuken zedelenen bir hakkın korunması” bakış açısı ile, kanun, yorumlanacaktır.

 

Unutulmaması gereken husus; burada savunulan hakkın, bir kısım hayvan severlerin hakkının değil, hayvanların hakkı olduğudur. Alman Medeni Kanununun 90. maddesine de eklendiği ve kabul edildiği üzere, “hayvanlar bir eşya ya da mal değildir.”

Hatta bu kanun ile hayvan severlere karşı bile hayvanların haklarının savunulacağı esası kabul edilmelidir.

 

Yeni yasa TBMM’inde yasalaşmayı beklemektedir. Yasanın bir an önce Meclisten geçmesini tüm hayvan korumacılar beklemektedir.”

Editör: TE Bilisim