Yazı dizisinin adı:MEDENİYETLER BEŞİĞİ HASANKEYF Kaledeki ulu caminin aşağısında yandan 50 metreden fazla bir alanı kapayan çok önemli bir sarayın su basmaları mevcuttur. Duvarlar ya yıkılmış veya kısmen göçükler altında kalmış tonozlar arasında planın tümü anlaşılmaktadır. İki dikdörtgen set boyunca yükseltilmiş kalın duvarlar tarafından birleştiriliyor ve biçimlendiriliyordu. Hiç şüphesiz bu geniş sarayın alt katında bir grup önemli dükkan depoları bulunmaktaydı. Kuzeye nehre doğru bakan ana cephe yuvarlak payandalarla destekleniyordu. Cephenin ortasındaki iki dikdörtgen payanda yapının ana girişini vurgular. Giriş içeriye doğru uzanan ve yapının tüm derinliğini kaplayan geniş bir beşik tonozla aynı eksen üzerindedir. Yapıdan tamamen ayrılmış bir dikdörtgen kule giriş yanında yükselir. Bu gözetleme kulesi olarak kullanılıyor olmalıydı. Büyük ihtimalle oraya, sarayın birinci katından ulaşılıyordu. Zira bu kalenin aşağı kısmı hiçbir merdiven izi olmaksızın masif bir duvardan meydana getirilmiştir. Bu saray , inşa tarzının homojenliğine göre karar vermek gerekirse , tek bir atılımın ürünü olarak görünüyor. Duvarlar 0,32 m ye kadar düzenli taş sırasıyla örtülmüştür. Taşların üzerinde çok sayıda damga (taşçı işareti) yer alır. Tonozlar genel olarak Mezopotamya orijinli bir tarza göre yan kenarları eğik olarak düzenlenmiş tuğlalardan yapılmıştır. Yalnız çok dar olan tonozlardan bir kaçı moloz taşlarla örülmüştür. Görüldüğü gibi zemin katın planı, üst kata dağılmış ikamet yapılarının dağtım düzenleri hakkında açık bir fikir vermiyor. Muhtemel kemerlerle desteklenmiş dayanıklı bir terasın üzerindeki binalar, merkezi bir avlunun çevresindeki bir çok kolda gruplandırılıyorlardı. Fakat bir restitüsyonunu tarif etmek tamamen keyfi olacaktır. yapının tarihini tespit edecek hiçbir kitabesi mevcut değildir. Fakat işaret edildiği gibi taşçı işaretleri büyük tarihi köprünün ayakları üzerindekilerle benzerdir. O halde sarayın inşası da tıpkı köprüde olduğu gibi 11-12 yüzyıllarda ilk Artuklu sultanlarından birine verildiği tahmin ediliyor. Kale kapısı Kaleye doğu tarafından ulaşan zikzaklı, taş döşemeli yolun üzerinde bir dizi kapı mevcuttur. Onlardan sadece üçü bugün ayaktadır. İlki ve hemen akabindeki diğeri aynı prensipte yapılmışlardır. Yolun tüm genişliğini  tutan bir yanı diğerinden uzun planlı masif duvara dikdörtgen bir kapı boşluğu açılmıştır. Bu kapılardan elden geçirilmiş olan birincisinde oyulmuş elemanlar arabesk parçalar ve arslan kabartmaları yeniden kullanılmıştır. Kısmen harap durumundaki üçüncü köprüde ikincisi de aynı tiptedir. Kapı dıştan içe doğru taştan bir maşikuli ile donatılmış son sahanlığa kadar hemen hemen hiç el değmemiştir. Çıplak duvarlar üzerindeki küçük süs çıkıntıları göze çarpar. Sivri kemerli alınlık, çiçeksi, süsler ve küçük kıvrımlarla sarılır ve silme ile süslenir. Üzerindeki kitabeden Eyyübilerin Hasankeyf'e yerleştikten sonra Artuklular’a ait eserleri ya yaktıkları ya da kendilerine mal ettikleri anlaşılıyor. Vekayinamedeki bir kayıttan kapıyı kendilerine mal ettikleri anlaşılıyor. İbn Şeddat'ın 13. asırda burada kapı olduğundan bahsetmesi bunu teyit eder. Böylece Gabriel'in daha önceki kapıların yerine yerleştirilmiş olabileceği görüşüne de mahal kalmamış oluyor. GELECEK BÖLÜM: HASANKEYF'TE EYYUBİLERE AİT ESERLER
Editör: TE Bilisim