Tırnakların ilk kez kesilmesi: Diyarbakır’da genellikle çocuğun tırnakları çocuk, altı aylık oluncaya kadar kesilmez. Tırnakların altı aydan önce kesilmesi uğursuzluk kabul edilir. Çocuğun ilk tırnağının kesimi ile ilgili olarak şunlar söylenir: “Dayısının cebinden para alsın, ondan sonra tırnağı kesilsin”. Çocuğun, bu şekilde, dayısının cebinden aldığı para, fakirlere dağıtılır. Diyarbakır’da çocuğun tırnağı, ilk defa kesildiğinde sadaka verilir. Kesilen tırnaklar atılmaz, çocuğun annesi tarafından saklanır. Ay Basması : İlkel dönemlerde sıra dışı varlıklarla ilgili korku ve endişelerinden kaynaklı, mitolojik kökenli bir rahatsızlıktır. Hastalığın tedavisinde kullanılan ay şeklinde para kesilmesi, Çocuğun anlına kazan dibindeki karayı sürerek karalama gibi yöntemler de yine büyüsel pratikler olarak dikkati çekmektedir. Yörede çocuğa yönelik yapılan bu büyüsel davranışlarla, çocuğun topluluğa kabul edilmesi sağlanmaya çalışılır. Atadan görülerek ezberlenen bu davranışları uygulamak, aile üyeleri için bir görev kabul edilir. Genç nesiller tarafından çok fazla bilinmeyen bu yöntem ve gelenekler , aile büyüklerinin hatırlatması ve yol göstermesiyle yeniden canlandırılır. Tabi bu uygulamalar ilçeden ilçeye, köyden köye de değişiklik arz eder. Mesela Dicle ilçesinde hedik dökme töreninde biri erkek altısı kızdan oluşan yedi kişilik bir çocuk grubu bulunur. Bunlar arasında dişleri düzgün, inci gibi beyaz ve sağlam olan çocuk, ilk dişini çıkarmış çocuğun başı üzerindeki buğday tanelerinden birkaç tanesini ağzıyla alır. Bu buğday taneleri, bir ipe takılarak çocuğun boynuna takılır. Kalan buğdaylar, çocuğun annesi tarafından kuşlara atılır; böylece çocuğun tok gözlü olacağına inanılır. Törende aynı zamanda mevlit de okutulur. İnsan yaşamının başlıca üç önemli geçiş dönemi vardır: Doğum, evlenme ve ölüm. Her birinin kendi bünyesi içerisinde birtakım alt bölümlere ve basamaklara ayrıldığı bu üç önemli aşamanın çevresinde birçok inanç, âdet, töre, tören, ayin, dinsel ve büyüsel özlü işlem kümelenerek söz konusu geçişleri bağlı bulundukları kültürün beklentilerine ve kalıplarına uygun bir biçimde yönetmektedirler. Bunların hepsinin amacı da kişinin bu geçiş dönemindeki yeni durumunu belirlemek, kutsamak, kutlamak, aynı zamanda da kişiyi bu sırada yoğunlaştığına inanılan tehlikelerden ve zararlı etkilerden korumaktır. İnsanlığın bu dönemlerle ilgili düşünce, tasarım, tutum, davranış, işlem ve uygulamaları belirli bir ülkenin, bir halkın ya da bir etnik grubun coğrafyasından ve kültüründen gelen kimi yerel ayrımların, özelliklerin dışında ana çizgileriyle evrensel bir nitelik taşımaktadır.
Editör: TE Bilisim