Hammer de, “asıl idam sebebinin, avam üzerinde nüfuzunun tesiri ve Osmanlı saltanatının ilk zamanlarındaki Börklüce Mustafa ile daha yakın zamanlarda Küçük Asya’yı isyan ateşi içinde bırakan Sakarya Şeyhi’nin izinden gitmesi endişesi olmak gerektir” diye asıl sebebi işaret etmektedir. Naîmâ’nın beyanına göre, Şeyh’in evinde misafir olan Rumeli Kazaskeri Ebussuudzâde Mehmed Efendi herhangi bir hastalığı olmadığı halde, onun vefatından bir gün sonra vefat etmiştir. Yine, Pâdişâhın isteği üzerine, şeyhin bu tür hareketlere girişip girişmeyeceğine dair her hangi bir harb aleti vesair olup olmadığı araştırılmış fakat evinden bu ve buna benzer hiç bir şey bulunamamış, yine Naîmâ’nın ifâdesine göre, pâdişah da bu durumdan üzüntü duymuştur.   Târihçi İbrahim Peçevî, vaktiyle Diyarbakır valisi iken tanışıp, meclislerinde bulunduğu dolayısıyla yakından tanıdığı Mahmud Efendi’nin idâmından hayli müteessir olmuş ve onun nice zalimler yanında canını kaybeden mazlumlar arasında olduğunu kaydetmiştir. Revan Seferi sırasında nikriz hastalığı belirtileri gösteren pâdişahın, bu şeyhi îdam ettirmesinden sonra, iyiden iyiye hastalığının nüksettiğini, hatta, tamamıyla felç olarak belden aşağısının tutmadığını, o günden sonra ata binemeyerek tahtırevana muhtaç olduğunu belirtmektedir. Şeyh’in îdamı asesbaşı ve cellâd Kara Ali tarafından boğdurulmak sûretiyle gerçekleştirilmiştir. “Pîşvây-ı tarîkat” ibâresi vefatı için düşürülmüş târihdir. Kâtip Çelebi’nin Fezleke’si ve Tevfik Tezkiresi’nde kıraata dâir risâlelerinin olduğu kayıtlıdır. Kenan Erdoğan, Diyarbakır’da yazma halinde bulunan ve Baba Kelâmı olarak isimlendirilen manzum bir eserin Mahmud Urmevî’ye ait olduğunu tespit ederek tanıtmıştır. Diyarbakır’ı gezip hakkında bilgi veren Evliya Çelebi, Hacegani Tekkesi diye andığı, Mahmud Efendi’nin tekkesinde yapılan tevhit zikrinin hiçbir diyarda yapılmadığını beyan etmektedir. Kaynak : Osmanlı araştırmaları vakfı.
Editör: TE Bilisim