Yazının birinci bölümünde "Ye Kürküm Ye" atasözü ile Nasrettin Hoca'dan bir fıkrayla başlamıştım yazımın ikinci bölümüne bu durumun toplumdaki etkileri ile devam edeceğim. Kişilerin yaşam tarzları, hayata karşı olan tutum ve davranışları, toplumu etkilemektedir. Eğitimli bir toplum ne yapacağını bilen toplumdur. İşte o zaman bu toplumda, insanlar her istediğini yapar fakat yanlış bir durum karşısında, karşılığında da kınanırlar ve toplum tarafından dışlanırlar. Böylece atacakları her yanlış adımlardan geri adım atmak zorunda kalırlar. Toplum eğitimli olduğu için, bu kişiler eğitimli topluma uymak zorunda kalır. Aksi durumda ise, toplumun eğitimsizliğini fırsat bilen kişiler, toplumu yönetmeye çalışır ve toplumdaki kişileri yanlış yönlere iterek istediğini elde eder. Aslında "ye kürküm ye" atasözünde de bu durum da aynı şekilde cereyan etmektedir. Burada bir kişinin "insanlık vasfı taşıması çok da önemli değildir " kılık kıyafet şekli iyi ise, yani bir diğer deyimle, fiyakalı ise, bir de bunun üzerine iyi bir de arabası ve evi var ise, o insan diğer insanlar arasında çok değerlidir. Neden çünkü o kişinin mali mülkü var. Hele bir de kıyafeti yerinde ise, parası da varsa işte o zaman het şey muhteşemdir. Ama yanlışa karşı Nasreddin Hoca'nın yaptığı gibi bir davranış sergilenirse, işte o zaman toplumdaki kişiler bir adım geri durur ve düşünmeye başlar. Biliyoruz ki fıkranın sonunda Hoca'ya verilen yemeği Nasreddin Hoca yemek yerine, kürküne yedirmişti. Nasrettin Hoca kendisine ikram edilen yemeği yemiş olsaydı o da toplumun bir parçası haline gelmiş ve yanlışa uymuş oluşur. Halbu ki bir kişinin kişiliğini ölçen unsur yaptıkları olmadır. Dış görünüş göz boyamadır. Kişinin kişiliği bozuk ise topluma bir şey kazandırmaz aksine zarar verir. Yazımın ilk bölümünde de anlattığım gibi, toplum kişilerden oluşur. Kişilerin yaptığı davranışlar tabi ki de toplumu etkiler. Biz ne yapacağımızı bilirsek, kişilerin dış görünüşüne aldanmayız. Bir insanın kişiliği bizim için ön planda olur. Arabası mali mülkü parası bizi ilgilendirmemelidir. Hatta şöyle düşünelim. Dış görüşü ile içten olan samimiyeti nasıldır, onu ölçelim. Mesela iyilik yapıyor mu? Ya da insanlığa faydalı birimi? Topluma örnek bir kişilik teşkil ediyor mu? Eğer bütün bunlar ve bunlara benzer kıstaslar dikkate alınırsa, "ye kürküm ye" devri de bitmiş olur. Biz ne yaparsak yapalım, yaptıklarımızdan topluma karşı sorumlu olduğumuzu unutmamamız gerekir.
Editör: TE Bilisim