Birlikte yaşamak ve birlik olmanın kapısı mahalleler, geçmişten günümüze şehirlerin özü olmuş ve kentleşme sürecinde referans noktası haline gelmişlerdir.

Şehirlerin inşası sürecinde mahalle oluşumu kendi oluşumunu tamamlayarak devam edegelmiştir.

İnsanlar aileleri, aileler mahalleleri, mahalleler birleşerek kentleri oluşturmuşlardır.

Bu noktadan bakınca mahallenin kentlerin özünü oluşturduğu söylenebilir.

Bu bağlamda mekanın, toplumun ve toplumsal oluş ve oluşumların doğum yerleri mahallelerdir diyebiliriz.

Mahallelerin temelinde insan olduğundan dolayı İnsani tüm olumlu ve olumsuz tabloların bu mekanlarda çizildiğini görüyoruz.

Aynı zamanda mahalleler sembol olmuşlardır.

İnsanlar bu sembolleri benimseyip kendi özünü mahalle içine adeta bir ayna gibi yansıtmışlardır.

Bu yansıma bir kimlik oluşturmuş ve insanlar bu yansıyan kimliği sahiplenmişlerdir.

Mahalleler bu sahiplenilme duygusu ile sadece sınırı çizilmiş mekanlardan ibaret olmadığını aynı zamanda bu sınırların içinde canlı bir kültürün varlığını bizlere işaret ediyor.

Bir de mahalle yaşantısı içinde farklı tipte insanlar vardır.

Renkli simalar, insanın tüm davranışlarıyla ezberlendiği ve zamanın durduğu mekanlarda yaşayan mahalleye ve mahalle kültürüne can veren insanlar.

Ayrıca,

Sokaklarındaki kapı ve pencereden bakışların aşka dönüştüğü

Yazları başka kışları başka güzel olan mekanlardır mahalleler.

Dostluklarıyla, kavgalarıyla, düğünleri ve bayramlarıyla

En önemlisi güven ve huzurun hakim olduğu yerlerdir mahalleler.

Kentlerin büyümesiyle mahalle kültürü, beton yığınları arasında adeta birer açık hava hapishanesi gibi insanların kendi sınırlarına mahkûm olmasına sebep oldu.

Yapılardaki sınırlar sayesinde cansız ve soluk mahalleler yaygınlaştı.

Tabi bu yapıların olumlu ve olumsuz etkilerinden ziyade kaybolan samimiyeti ve birlikteliği nasıl tekrar kazanabiliriz bilemiyorum.

Sanırım yaptığımız her işte olduğu gibi kentleşirken ve mekânsal anlamda gelişirken yine hatalar yaptık.

Şehirlerin dokusuna uygun mekanlar inşa edemedik.

Değerleri unuttuk

Komşuluk kavramı anlamını yitirdi.

Manevi duyguların mutluluğunu görmezden geldik.

Şehirler kalabalıklaştıkça yalnızlığa gömüldük.

Geriye dönüp baktığımızda kişisel anlamda keşkeler telafi edilebilir olsa da toplumsal anlamda yapılan hatalardan sonra keşkelerin telafisi zor gibi görünüyor.

Herkesin birlikten ve beraberlikten dem vurduğu bir zamanda

Kendi ellerimizle ve kendi isteğimizle bu birlik ve beraberlikten uzaklaşıyoruz.

Samimi bir bakış

Sıcak bir gülümseme

Bir tabak yemek, bir avuç tuz

Biraz teselliye ihtiyacımız var gibi.

Toplum sevgi ile kaynaşır, adaletle yaşar, dürüst çalışmakla ayakta kalır.

Farabinin dediği gibi, “Sevgiyle, adaletle, dürüstlükle kalın…”