Diyarbakır, Muş ve Bingöl üçgeninde birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Kulp ilçesindeki tarihi Keferun ya da halk dilindeki adıyla Kefrun/Kefrum Kalesi ve kayalıkları keşfedilmeyi bekliyor. Yaklaşık 700 yıllık geçmişi bulunan tarihi kale, 30 metreyi aşan yüksekliği ve hakim bir yerde bulunması nedeniyle sırasıyla Acemler, Rumlar ve Osmanlılar döneminde gözetleme merkezi olarak da kullanılmıştır. Yöre halkı, görkemli ve büyüleyici atmosferiyle sayılı ziyaretçilerini ağırlayan tarihi kalenin turizme kazandırılmasını istiyor.
TUĞLA MALZEMEDEN YAPILAN TEK SURDUR
Çok eski çağlardan kaldığı düşünülen Kefrum Kalesi, birçok medeniyetin yönetim merkezi olarak faaliyet göstermiştir. Kalenin yakın dönemde askeri üs olarak da kullanıldığı da düşünülenler arasındadır. Günümüze ulaşan kalıntılar ise, Kefrum Kalesi’nin surları Diyarbakır bölgesinde tuğla malzemeden yapılan tek sur olma özelliğini de gözler önüne seriyor. Tarihi, coğrafi ve kültürel özelikleri bakımından önemli bir kale olan Kefrum, hem doğa yürüyüşü için, yamaç paraşütü için hem de dağ sporları için muhteşem bir yerdir.
KEFRUM’UN SİGİRİYA İLE BENZERLİĞİ
Beş bin yıl önce inşa edildiği düşünülen tarihi Kefrum Kalesi ve doğal dev kaya parçaları ile görenleri adeta büyülüyor. Kefrun Vadisinde tek parça halinde devasa kaya kütleleri ise dünya üzerinde çok nadir rastlanmaktadır. Bu kayalar üzerine kurulu tarihi kaleyi ve yine bölgeyi görmeye gelenler, muntazamlık karşısında şaşkına dönüyor. Tarihi kale ve devasa kaya parçaları, Sri Lanka’da bulunan Sigiriya Kalesi’ni andırıyor. UNESCO'nun dünya kültür mirasları listesinde yer alıyor bu güzide olan Sigiriya Kalesi de yine savunma ve korunma için inşa edilmiş bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Sri Lanka'nın en gözde yapısı ve dünyanın sekizinci harikası sayılırken, Kefrum’un gizemli ve heybetli duruşu da göz ardı edilemez biçimde karşımıza çıkıyor.
KEFRUM KALESİ HAKKINDA
Kefrun kalesi, Diyarbakır’ın bölgede tuğla malzemeden inşa edilen tek kalesi konumunda. Yaklaşık 600 veya 700 yıllık geçmişi bulunan kale, ilk başlarda Acemlerin elinde olan tarihi kale, daha sonra ise Rumların eline geçmiştir. Osmanlılar zamanında, Atabeylikler Rumelilerle savaşarak bu kaleyi almışlardır. Osmanlılar her tarafta adalet sağlanması için bu kaleyi de kendine bağlamıştır. Bu kale Mirek Mir Muhammed tarafından yönetilmiştir. Kale şimdiki görünüşüyle iki parça şeklinde ayaktadır. Göz tahminlerine göre kalenin yüksekliği 25 veya 30 metre civarındadır. Kalede tam 13 tane kuyu hendek bulunmaktadır. Bu kuyular taşın içine kazılarak yapılmıştır ve 4 metre derinliğindedir. Yöre insanı bunlara sarnıç demektedir. Bu sarnıçların içine yağmur suları dolmaktadır. Bu suyun üzeri ise tamamen çimenle kaplanır. İnsanlar bunu bir mucize olarak bilirlermiş. Bu çimenler suyu dış etkenlerden korumaktadır.