Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Fikirlerimin babası” diye aktardığı Diyarbakırlı şair Ziya Gökalp, sosyolog olması dışında bir de Milli Mücadele’ye ve Kurtuluş Savaşı’na verdiği önemli destekleriyle bilinir. Onun gibi birçok Diyarbakırlı isimsiz kahramanlar ise ya şehit oldu ya da gazi. Özellikle Kürtler’in verdiği çetin mücadeleleri bizatihi gören Gökalp, “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler” adlı eserinde şöyle der;

Ziya Gökalp ve Mustafa Kemal Atatürk

“KÜRT AŞİRETLERİ HAKKINDA SOSYOLOJİK TETKİKLER”

“Millî misakımızın Türkler’le Kürtler’e aynı kıymeti, aynı ehemmiyeti vermesi gösteriyor ki, bu iki millet arasındaki vefa bağları, sadakat rabıtaları her türlü tasavvurun fevkinde bir samimiliğe mâliktir. Filhakika Meşutiet’ten beri devletimiz Kürtler yüzünden hiçbir rahatsızlığa uğramadı. Zira aşiret kavgalarından zarar gören yalnız aşiretlerdir. Bu kavgalar zannolunduğu gibi ne hükûmete karşı isyan, ne de ahaliye karşı şakavet mahiyetinde değildir. Balkan Harbi gibi, Mütareke zamanları gibi en felaketli günlerimizde, bize dostluk elini uzatan, bizimle samimî dert ortaklığı eden bu vefalı millet değil miydi? Bugünkü İstiklal Mücahedesi’ne de bütün hey’etiyle iştirak edip Türkler’le beraber “Hep yahut hiç!” diyen bu sadâkatli millet değil midir? Türk nasıl olur da bu kadar samimî bir kardeşin, bu kadar hukukperver bir arkadaşın emsalsiz vefakârlıklarını, sayısız fedakârlıklarını unutabilir?"

“KÜRT ZEKİ OLDUĞU KADAR DOĞRU, İMANLI, DÜRÜST, VİCDANLIDIR DA”

“Vâka Kürt bu sadakat yolunda yürümekle, aynı zamanda kendi varlığını, kendi harsını (kültürünü), kendi istiklâlini de muhafaza etmiş oldu. Mübarek yurdu başka ülkeler gibi düşmanların murdar ayakları altında çiğnetmedi. Burası da doğru olmakla beraber, bu neticeyi Kürt’ün civanmerdane sadakatine atfetmeyip de, yalnız âkılâne ihtiyatkârlığına isnat etmek hiçbir vechile reva değildir. Tarih gösteriyor ki muvaffakiyet daima doğruluğun mükâfatıdır. Kürt zeki olduğu kadar doğru, imanlı, dürüst, vicdanlıdır da. Bunu ispat için yalnız şu on seneyi değil, on asırlık müşterek mazimizi hatırlatmamız icab eder. Bundan on asır mukaddem bugünkü Yunanlılar’la İngilizler’in Fransızlar’ın dedeleri “Ehl-i Salib” sürüleri şeklinde İslâm ülkelerine akın etmeye başladılar. Bunları İslâm yurdundan kovmak için elele veren hangi milletler, hangi hükümdarlar oldu? Türkler’le Kürtler’in o zamanki müşterek cihadı hiç unutulabilir mi?

Diyarbakır'daki Ziya Gökalp Müzesi

“KÜRTLERİ SEVMEYEN BİR TÜRK VARSA, TÜRK DEĞİLDİR”

Diyarbakır’daki TOKİ’lerde tapu krizi çıktı! Diyarbakır’daki TOKİ’lerde tapu krizi çıktı!

Kara-Boğalar, Alp-Arslanlar, Kılıç-Arslanlar, Nureddin-Şehidler bu cihadda ne kadar uğraştılarsa Salâhaddin Eyyubîler de o derece çalışmadılar mı? O asırlarda vatan haricî tehlikeye maruz olduğu kadar din de dahilî muhataralarla tehdit ediliyordu. Türkler “Bâbekiye”, “Bâtıniye” gibi ilhâdları (tanrıtanımazlığı) ortadan kaldırmaya çalıştıkları sırada Salâhaddin Eyyubîler de Mısır’da “Fatımiye” râfızîliğine nihayet vermedi mi? Hulâsa, Türkler’le Kürtler bin senelik müşterek din, müşterek tarih, müşterek bir coğrafya neticesi olarak hem maddî, hem de manevî bir surette birleşmişlerdir. Bugün ise müşterek düşmanlar, müşterek tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak müşterek bir azim ile kurtulabilirler. O halde büyük bir kâna’atle diyebiliriz ki bu iki milletin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dinî, hem siyasî bir farizedir. Kürtler’i sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir, Türkler’i sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.”

ZİYA GÖKALP KİMDİR?

Ziya Gökalp 23 Mart 1876'da Diyarbakır'da dünyaya gelmiştir. Babası Vilayet Evrak Memuru Tevfik Efendi'dir. (1851–1890) Baba tarafı 19. yüzyılın başlarında Çermik'ten Diyarbakır'a göç etmiştir. Annesi Diyarbakır'ın köklü ailelerinden olan Pirinççizadelerden Zeliha Hanım'dır (1856–1923). Doğduğu ev bugün müze olarak kullanılmaktadır.

1923'te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı, Ankara'ya gitti. Aynı yıl Türkçülüğün Esasları isimli ünlü eserini yayımladı. Ağustos’ta İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Atatürk tarafından Diyarbakır mebusu olarak seçildi. Ankara’ya yerleşen Ziya Gökalp, kültürel ve düşünsel çalışmalarına hiç ara vermedi; dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilip yayımlanması ile uğraştı. 1924'te kısa süren bir hastalığın ardından dinlenmek için gittiği İstanbul'da 25 Ekim 1924 günü hayatını kaybetti. Divanyolu'ndaki II. Mahmud Türbesi hazîresine defnedildi.

KAYNAKÇA

Ziya Gökalp, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler, Hazırlayan: Şevket Beysanoğlu, Sosyal Yayınlar, Türkler’le Kürtler, İstanbul, s. 115 – 118 . bkz. / Küçük Mecmua, sayı: 1; 5 Haziran 1922, s. 7-11. bkz. 

Haber: Devrim AKTÜRK

Editör: Devrim Aktürk