Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, "Devlet ve Kürtler" başlıklı pazar yazısında, Türkiye'de devlet ile Kürtler arasındaki ilişkinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde artık bir "mesele" olmaktan çıkıp bir "konu"ya dönüştüğünü savundu.

Uçum yazısında, Türkiye'nin Kürtlerle olan ilişkilerinin sorunlardan ziyade konular çerçevesinde ele alındığını aktardı. Bu konuların arasında Kürtlerin devletle tam bütünleşmesi, Türk milletinin tüm unsurları gibi Kürtlerin de Türkiye'nin demokratik ilerlemesine tam sorumluluk alması ve Kürtçenin özgürlüğünün güçlendirilmesi yer aldığını söyleyen Uçum, bunun şartının da “Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak” olduğunu söyledi. “O yüzden silah bırakma çağrısı şartsız olmalıdır ve şartsız olacaktır. Başka türlüsünün kabul edilmesi mümkün değildir” diyen Uçum, “Kimse bu konuda hayali senaryolar yazmasın, aldatıcı kurgulara girmesin” diye ekledi.

Uçum ayrıca, "kırk yıllık terör sorunu"nun bölgedeki Kürtleri istismar eden emperyalist bir operasyon olduğunu ve bu durumun Kürt sorunu olarak adlandırılamayacağını ifade etti.

Türk vatandaşlığının etnik, dini ya da ırki bir bağ değil, hukuki bir bağ olarak düzenlendiğini, bu nedenle eşit vatandaşlıkta bir sorun olmadığını ve Kürtlerin Türkiye'nin gerçek eşit vatandaşları olduğunu kalpten inandıklarını vurguladı. 

Son olarak, Uçum, Türkçenin egemen, birleştirici ve tek resmî dil olması gerektiğini, bu alanda geliştirilmeye çalışılan "bölücü projelerin" giderek daha fazla deşifre olduğunu ve sosyal karşılıklarının olmadığını belirtti. "Terörsüz Türkiye" hedefine ulaşmanın, Türkiye ve bölge için yeni bir dönem başlatılmasının temel koşul olduğunu ifade ederken, bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Devlet Bahçeli'nin girişimlerinin önemli bir ivme kazandırdığını vurguladı.

“SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISI ŞARTSIZ OLMALI”
Uçum yazısında şöyle devam etti: "Geldiğimiz aşama, Devletin Kürtlerle ilişkisinin sorunlar değil konular olduğu yeni bir aşama olarak tanımlanabilir. Bu konuların başlıcaları şöyle ifade edilebilir: Ayrılıkçı eğilimlerinin kökten yok edilerek Kürtlerin tamamının Devletle eksiksiz bütünleşmesi. Türk Milletinin tüm unsurları (Türkiye halkının tüm kümeleri, Türkiye toplumunun tüm kesimleri) gibi Kürtlerin tamamının Türkiye’nin demokratik ilerlemesi, geliştirilmesi, güçlendirilmesi gündeminde tam sorumluluk alması, Türkiye perspektifine sıkıca sarılması ve Türkiye’yi tereddütsüz sahiplenmesi. Kürtçenin özgürlüğünün güçlendirilmesi ve kalıcılaştırılması. Kürtçeyle ilgili Devletin yapıcı yaklaşımına rağmen sapma denilebilecek bazı kötü pratikler varsa bertaraf edilmesi. Kürtçenin gerçek benliğine kavuşturulması. Bu ve başka konularda daha güçlü ve yerleşik adımlar atmak için Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak temel koşuldur. O yüzden silah bırakma çağrısı şartsız olmalıdır ve şartsız olacaktır. Başka türlüsünün kabul edilmesi mümkün değildir. Kendisi koşul olan bir durum başka bir koşula bağlanamaz. Kimse bu konuda hayali senaryolar yazmasın, aldatıcı kurgulara girmesin.

“TÜRKÇE'NİN TEK RESMİ DİL OLMASI GERÇEĞİNE KÜRTLERİN ÇOK DAHA FAZLA SAHİP ÇIKTIĞI GÖRÜLÜYOR”
Aynı şekilde Türkçenin egemen, birleştirici ve tek resmi dil olması gerçeğine Kürtlerin çok daha fazla sahip çıktığı da net görülüyor. Yani millet, vatandaşlık ve dil üzerinden geliştirilmeye çalışılan Türkiye’yi bölme hedefli emperyalist projeler giderek daha fazla deşifre oluyor, sosyal karşılıklarının olmadığı anlaşılıyor ve bu projelerin tasfiye süreci hızlanıyor.

Ümit Özdağ’ı tutuklamaya götüren süreçte neler yaşandı? Ümit Özdağ’ı tutuklamaya götüren süreçte neler yaşandı?

Tüm bu gelişmelere Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin girişimleriyle başlayan yeni Devlet İnisiyatifinin ve Terörsüz Türkiye hedefinin yüksek bir ivme kazandırdığı görülüyor. İşin özü Terörsüz Türkiye bir sonuç değil başlangıçtır. Terörsüz Türkiye’ye geçişle birlikte hem Türkiye hem bölge için yeni bir dönem başlayacaktır."

Kaynak: Haber Merkezi