Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo’nun sour önergesi şöyle: “Aşağıdaki sorularımın, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç tarafından Anayasanın 98 ve İç Tüzüğün 96. ve 99. Maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Endüstriyel madencilik faaliyetlerden olan kum ocakları; genellikle doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesi, ekosistemlerin dengesinin bozulması, bitki ve hayvan türlerinin habitat kaybına uğramasına yol açmasıyla defalarca gündeme gelmiştir. 13 Şubat’ta Erzincan İliç’te yaşanan maden faciasında da 9 işçinin evine ateş düşmüş, deyim yerindeyse ilçenin topografyası değişecek raddede toprak hareketliliği olmuş ancak özel teşebbüs kanadından tutun da yürütme organına varıncaya kadar olan bu dev sorumlu zincirinden sadece iki kişi tutuklanmıştır. Sürdürülebilir madencilik politikası olmayan bu akıl; toprağıyla, insanıyla, çevresiyle, hayvanıyla tüm ekosistemi kâr ve çıkar hırsına feda edilebilir gördüğünü; hatta can kaybı yaşanan vakalarda bile şirketlere omuz verdiğini aldığı yargı kararlarıyla ayan beyan ifade etmiştir.
Dicle Nehri etrafındaki kum ocakları da yarattığı risk ve tahribatların yanı sıra nehir içinde oluşan girdaplarıyla sayısız çocuk ve gencin boğulmasına neden olmuştur. Diyarbakır ili Sur ilçesinden geçen Dicle Nehri’nde boğulan çocukların ailelerinden alınan bilgiye göre; ya dava dilekçeleri sümen altı edilmekte ya açılan davalar sürüncemeye bırakılmakta yahut şirketlerin kazandığı akıl almaz kararlara imza atılmaktadır.
Bu bağlamda:
1) Son 22 yıl boyunca Dicle Nehrindeki boğulma vakalarında, kum ocağı işletmeleri hakkında kaç suç duyurusu dilekçesi verilmiş? Kaçı işleme alınmış, soruşturma açılmıştır?
2) Son 22 yıl boyunca Dicle Nehrindeki boğulma vakalarında, kum ocağı işletmelerinin davalı statüsünde olduğu kaç kovuşturma açılmıştır? Bu davaların ortalama görülme süreleri kaç yıldır? Bu davaların hüküm çeşitleri ve sayıları nelerdir?
3) Tüm Türkiye geneli boğulma vakalarında, kum ocağı işletmelerinin davalı statüsünde olduğu ve işletmenin kapatılması kararıyla sonuçlanan bir dava var mıdır?”