Darbe!

Askerî darbe, bir ülkede silahlı kuvvetler mensuplarının silah zoru ile ülke yönetimine el koyması. Hükûmetlerin, ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte başarısız oldukları iddiası, cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca sebebi olarak gösterilir. Lakin hiçbir gerekçe darbe yapmayı haklı çıkarmaz. Ülke tarihine baktığımızda birçok darbe girişiminin olduğunu müşahede ediyoruz. Bunlardan ilki 27 Mayıs 1960'ta yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen ilk askerî darbedir. Dönemin Genelkurmay Başkanı da dahil 200'den fazla General, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes yönetime el koyan askeri grup tarafından tutuklanmıştır. 37 düşük rütbeli subay tarafından planlanıp icraa edilen darbe emir komuta zinciri içinde yapılmamıştır. Darbeden sonra bu subaylar ve Emekli Orgeneral Cemal Gürsel in oluşturduğu Millî Birlik Komitesi ülke yönetimini üstlenmiştir.

 

27 Mayıs 1960’tan, seçimlerin yapılarak normal yaşama geçildiği 15 Ekim 1961 yılına kadar geçen sürede, askerin Millî Birlik Komitesi eliyle cunta olarak iktidarda olduğu dönemdir. Daha sonra 9 Temmuz 1961'de kabul edilen 1961 Anayasası olarak bilinen anayasa değişikliği, 1924 Anayasası'nı yürürlükten kaldırmıştır.

 

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri müdahaledir. 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesidir. Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükûmet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1961 Anayasası kaldırıldı, bütün derneklerin faaliyetleri de durduruldu. Parti liderleri önce askeri üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı.

 

2010 anayasa referandumunda, değişikliklerin kabul edilmesiyle 13 Eylül 2010 tarihinde çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve dernekler ile darbe mağduru kişiler 12 Eylül darbesini yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Bütün suç duyurularını toplayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı "Millî Güvenlik Konseyi (MGK) adı altında 12 Eylül 1980'de ülke yönetimine el koyan ve 24 Kasım 1983 yılına kadar bu statüsünü sürdüren askeri cunta yönetiminin hayatta kalan üyeleri, Kenan Evren, Nejat Tümer ve Tahsin Şahinkaya'nın işlediği insanlığa karşı suçlar, vatana ihanet kapsamında yargılamaya başlanmıştır.

 

Daha sonraki süreçlerde ise Muhtıralar ile Ülke ve iktidar sözde dizayn edilmeye çalışılmıştır. Bu Muhtıralar, 12 Mart 1971, 27 Aralık 1979, 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 Muhtıralarıdır. Darbe girişimlerinin başarısız olduğu 21 Ekim 1961, 22 Şubat 1962, 20 Mayıs 1963, 20 Mayıs 1969, 9 Mart 1971 ve en son yakın tarihte vuku bulup başarısız olan 15 temmuz 2016.

 

Yukarıda Ülkemizde yaşanmış darbe ve darbe girişimlerinin tarihsel sürecine değinmiş olmamın sebebi darbe ve darbe teşebbüslerinin devamında yaşanan mağduriyetler. Örneğin 27 Mayıs darbesinde seçimle başa gelmiş Adnan Menderes ve arkadaşları idam edildi. 12 Eylül’de binlerce masum insan tutuklandı ve işkenceye tabi tutuldu. 15 Temmuz, seçimle iş başına gelmiş iktidara yönelik yapıldı ve başarısızlıkla sonuçlandı.

 

Darbeler hangi dönemde ve hangi iktidara yönelik yapılırsa yapılsın kötüdür, nahoştur.  Benim darbecim “iyidir” zihniyeti, ne kadar kötü, karanlık ve ikiyüzlü ise, sadece bana yapılan darbe “kötüdür” zihniyeti de temelsiz, tutarsız ve adaletsizdir. Bu bağlamda darbe girişimlerinin neticesi ister başarılı ister başarısız olsun devamında ciddi hak ihlallerinin olduğuna şahitlik ediyoruz.  Birisinin cinayetiyle başkaları, akraba ve dostları mesul olamaz, olmamalı.

 

Hükümet bu konuda çok dikkatli ve hassas olmalı, “Kurunun yanında yaş da yanar.” mantığı ile hareket etmemelidir. Darbeye bizzat karışmış, yönetmiş ve yönlendirmişlerin zulüm ve günahını, hiç ilgi ve alakası olmayan insanlara ödettirmek karşı bir zulüm ve günah olur.

 

İstiklal Şairi Mehmet Akif ERSOY’un, “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” dediğini hatırlatarak bizde diyoruz ki “Allah bu millete bir daha darbeleri yaşatmasın”.