Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinin görüşüldüğü Plan Bütçe Komisyonu’nda konuşan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun Meclis’teki konuşması şöyle:
KÜRT MESELESİ, BİR TERÖR MESELESİ DEĞİLDİR
Şunu ifade etmeliyim öncelikle: Tabii, Milli Eğitim Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz, ben başka bir açıdan bakmak istiyorum -ne kadar konuşuldu da bilmiyorum- yani Türkiye'nin en temel meselelerinden bir tanesi Kürt meselesidir. Kürt meselesi, bir terör meselesi değildir; terör, şiddet, çatışma bunun bir boyutudur ama asıl mesele Kürtlerin kendi kimliklerinden kaynaklı haklarının, sonuçta eşit yurttaşlık temelinde tanınmamasıdır. Bütün dünyada bu sorunları yaşayan ülkeler bakımından bu sorunun en temel parametrelerinden bir tanesi de ana dil meselesidir; ana dilin yasakçı politikalarla mı, yoksa tanıma politikalarıyla mı bu sorunların çözümüne hizmet edip etmediğidir. Sonuçta, öteden beri, Türkiye'de, bu cumhuriyetin yurttaşları olan Kürtler -ki öyle tahmin ediliyor ki yaklaşık olarak nüfusun beşte 1'ini oluşturuyorlar- ana dilleri sürekli yasaklanmış, ana dil bir korku meselesi haline dönüştürülmüş ve ana dil, cumhuriyet bakımından da hep bir bölünme korkusu halinde taşınmış. Cumhuriyetin 2'nci yüzyılına girdik, maalesef bu korkuları aşamadık, bunların en başında da ana dilin eğitiminde nasıl kullanılacağı meselesi geliyor.
DİCLE ÜNİVERSİTESİNDE ANADİLLE İLGİLİ BÖLÜM AÇILMASINI TALEP ETTİK
2008 yılında, Diyarbakır Barosu Başkanıyken, Dicle Üniversitesine Yönetim Kurulu kararıyla başvuru yaptık ve YÖK Yasası uyarınca Dicle Üniversitesinde Kürtçe, ana dille ilgili bir bölümün kurulmasını istedik ama Dicle Üniversitesi buna ret kararı verdi fakat daha sonra, çok cesaretli bir Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü vardı -şimdi soy ismini hatırlamıyorum, Bedii olması lazım- onun bizden belgeleri istemesinden sonra da ilk ana dille ilgili "Yaşayan Diller" adı altında bölüm Artuklu Üniversitesinde açıldı.
ANADİLDE DERS ALABİLEN ÖĞRENCİ SAYISI 30 BİNDEN DAHA AZ
Önümde bana gelen belgeler var, bu işle ilgili arkadaşlarımızın getirdiği belgeler var, işte, en alt düzeyde başlandı, 2012-2013'te seçmeli ders olarak başlandı. Nüfusun beşte 1'i diyorum ve eğitimde önemli bir nüfus var 5'inci, 6'ncı, 7'nci, 8'inci sınıflarda, bu dersi alabilen öğrenci sayısı 30 binden daha az. Bu "Biz tanıdık, talep gelmedi." değil, yasakçı politikaların bir anlamda milli eğitimde devam etmesidir, öğretim alanlarının en aza düşmesidir ve özellikle bu dersin seçimi konusunda -benim de tanık olduğum Diyarbakır’dan, Diyarbakır Milletvekili olarak tanık olduğum- özellikle okul müdürlerinin bir vesileyle velileri caydırması ve başka dersleri tercih etmeye yöneltmesidir. Eğer bu mesele, Türkiye'de gerçekten şiddet dışında, terör dışında çözülecekse ana dil meselesi diğer meselelerin yanında en temel parametrelerden bir tanesidir ve en alt düzeyde başlayan bu meselede yaklaşık on yıldır, bakın, tam on yıldır 2012'den bu yana bir mesafe kat edilememiştir. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisi siyasal iktidarının Türkiye'nin Kürt meselesine sonuçta çözüm odaklı bakmadığını, halen devraldığı yasakçı politikaları bir vesileyle yarı tanıma ve yok etme politikalarıyla sürdürdüğünün göstergesidir.
500 ÖĞRETMEN ATAMA BEKLİYOR
Biraz önce aşağıda dinledim yani "Türkiye'nin Kürt meselesi yoktur, terör meselesi vardır." dendi yani sonuçta Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri tarafından. Bu biçimde tanıma, bu biçimde söylem bu meselenin çözümüne maalesef yardımcı olmuyor, bugüne kadar da yardımcı olmadı. Dolayısıyla milli eğitim bunun en temel basamaklarından bir tanesidir. Yani iki dilde eğitim ve de ana dilde eğitim falan onları bir tarafa bırakıyorum en temel düzeyde, en alt düzeyde başlanan bu yolda bile alınan bir mesafe yok.
Bende iki örnek var, bana gelen örnekler var. Yani ana dille ilgili öğretmen atandığı yerdeki talebin nasıl arttığı, ana dille ilgili öğretmenin başka bir okula tayin edildiği ortamda ise bu dersin nasıl seçilmediği konusunda iki çok önemli örnek verilmiş. Dolayısıyla şu anda yaklaşık 500 öğretmen bu bölümlerden mezun ve atama bekliyor. Tezsiz bölümlerden mezun olan, yüksek lisanstan mezun olanlarla birlikte yaklaşık 1.500'dür. Dolayısıyla 1.500 kadro Türkiye bakımından büyük bir kadro değil, eğer bu meselenin gerçekten bir algı olarak çözümünden yanaysanız en azından bununla ilgili olarak bu somut adımı atarsınız, kadro yaratırsınız, Aralık ayında seçmeli dersle ilgili talepler toplanacak, ona göre atama yapılacak hiç olmazsa böyle bir niyeti Aralık ayından itibaren de Milli Eğitim Bakanı olarak gösterebilirsiniz.”
Haber: Ejder Ediz IŞIK