Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı DEM Parti’li Ahmet Türk, bir otelde basın toplantısı düzenledi. Kayyum ve Belediye borçları ile yaşanan elektrik kesintisi ile ilgili açıklamalarda bulunan Başkan Türk, şunları söyledi:
“Mardin Valiliği, belediyenin elektrik borcunun olmadığı şeklinde açıklama yapıyor. 31 Mart seçimlerinden sonra 150 milyon TL paranın hesapta olduğunu ifade ediyor. Evet, doğrudur, 150 milyon lira para var ama 5 Nisan’da biz mazbatayı aldıktan sonra gittiği zaman memur ve işçilerin 115 milyon lira maaşını ödemeden, kasada 150 milyon lira olduğunu söylüyor. Ödediğiniz zaman zaten 20-25 milyonluk bir para kalıyor. Sanki kasada para varmış gibi gösteriyor. Dünkü açıklamasında yine elektrik borçlarının olmadığını söylüyor. Oysa bize 8 Mayıs’ta Dicle EDAŞ’ın MARSU’ya gönderdiği belgede 393 milyon borcu olduğu, 170 milyon lira da bu borçtan dolayı eklenen faiz, yani toplam 550 milyon lira borç var. 8 Mayıs’tan bu güne kadar her gün 15 milyon faiz üzerine biniyor ve şu an borcumuz 600 milyon civarında ama valilik çok pişkin bir şekilde borcunun olmadığını söylüyor. Biz borcun olduğunu söylüyoruz, kendileri de yok diyor. O zaman hakkımızda suç duyurusunda bulunsunlar. Bugün Büyükşehir Belediyesi’nin 2 milyar 260 milyon 493 lira borcu var. MARSU’ya baktığımızda 2 milyar 815 milyon 397 bin 55 kuruş borcu var. Toplam olarak belediyenin 4 milyar 875 milyon 802 lira 94 kuruş borcu ile karşı karşıyayız. Bu borçları devraldık.”
“BELEDİYE BAŞKANLIĞI DÜŞERSE MECLİS, BAŞKAN VEKİLİ SEÇER, FARKLI YOLLAR HUKUKSUZDUR”
Kobani davasında aldığı 10 yıl hapis cezası ve yerine kayyum atanacağı iddialarıyla ilgili olarak da konuşan Ahmet Türk, kendileri için kayyumun atanıp atanmamasının önemli olmadığını, önemli olanın halkın iradesi olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Bizim için önemli olan halkın iradesinin ortaya çıkmasıdır ve 31 Mart seçimlerinde de ortaya çıktı. Son 3 dönemde seçimlere katılıyoruz. İlk dönemde yüzde 52 ile 2’inci dönem yüzde 53 ile son dönemde de yüzde 57,4 ile halkımız büyük bir destek verdi. Buradan şükranlarımı da ifade etmek istiyorum. Tabii ki herkesin kafasında; ‘Acaba kayyum atanır mı? Açılan dava ve verilen karardan sonra acaba bir kayyum gelir mi gelmez mi?’ sorusu var. Burası Türkiye; hukukun olmadığı, adaletin olmadığı, yargının bağımsız olmadığı, tarafsız olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Bunun için neyin nasıl olacağını bilemeyiz. Bizim için halkın iradesi önemli, halkın iradesine ipotek konulduğu zaman biz tepkimizi gösteririz. Çünkü o iradeyi tanımamak, bu halkı tanımamaktır. Halk ve özgürlükleri askıya almak anlamına geliyor. Yoksa bireysel olarak kayyum atanmış, atanmamış bizim için çok önemli değil ama iradenin ipotek altına alınması konusunda tepkimizi elbette ki gösteriyoruz, göstereceğiz. Doğru bulmayız. Şimdi bir yargı süreci başladı. Ama sonuç değil, Yargıtay'ın kararı ortaya çıkana kadar yargının vermiş olduğu kararlar, bir kişiyi hükümlü olarak göstermez. Öyle bir kural yok. Yargıtay'ın kararından sonra belediye başkanlığı düşer ve belediye meclisi bir başkan vekili seçer. O işleri yürütmek üzere seçer. Yoksa bu kayyuma neden olacak bir süreç de değil, bir durum da değil. Yani böyle olsa bile meclisin kendi içinde bir belediye başkanı vekili seçerek, o çalışmaları sürdürme gibi bir durumu var. Hukuki durum budur. Bunun dışındaki farklı yollar hukuksuzdur, antidemokratiktir.”