İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Çocuk Komisyonu, Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi, Rengarenk Umutlar, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (Şhuder) ve Göç Vakfı, Ceylan Önkol'un ölüm yıldönümü dolayısıyla Diyarbakır Adliyesi önünde ortak basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya Rosa Kadın Derneği üyeleri ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Bünyamin Şeker de katıldı.

‘CENAZE 7 SAAT YERDE KALDI’

Açıklamada konuşan Diyarbakır Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Eylül Özgültekin, Diyarbakır'ın Lice ilçesi Şenlik Mahallesi’ne bağlı Xanbaz mezrasında 28 Eylül 2009 tarihinde koyunlarını otlattığı sırada bölgedeki askeri birimlere ait havan mermisi ile 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un 13 yıl önce bugün yaşamını yitirdiğini kaydederek, “Ceylan’ın ailesi patlama sesi duyup olay yerine gittikten 15 dakika sonra durumu savcılığa ve Abalı Karakolu'na bildirmesine rağmen, Ceylan’ın cansız bedeni 6-7 saat yerde kalmıştır” dedi.

'CEYLAN'IN OTOPSİSİ KARAKOLDA YAPILDI'

Savcı ve otopsi yapacak doktorların olay yerine riskli ve can güvenlikleri olmadığı gerekçesiyle gitmeyince ailenin kendi imkânıyla Ceylan’ın bedeninin parçalarını toplayıp Abalı Karakolu'na götürdüğünü belirten Özgültekin, “Ceylanın otopsisi Abalı Karakolu'nun bahçesinde yapılmıştır. Ceylan’ın olay yeri fotoğrafları yine savcılık talimatı ile köyün imamı tarafından çekilmiştir. Kriminal Polis Laboratuvarı Daire Başkanlığı tarafından Ceylan’ın yaşamını yitirmesine dair bir rapor hazırlanmış ve hazırlanan raporda, Önkol’un mühimmata sert bir cisimle vurduğu ve ölümüne bu vurmanın yol açtığı belirtilerek, mühimmatına vurması sonucu meydana gelen infilak neticesi hayatını kaybetmiş olabileceği değerlendirilmektedir’ demiştir” diye belirtti.

‘RAPORLAR BOMBAATARA İŞARET EDİYOR’

Dönemin İHD ve Prof. Dr. Ümit Biçer’in hazırladığı alternatif raporu hatırlatan Özgültekin, “Prof Dr. Ümit Biçer; kişinin patlayıcı madde sonucu ortaya çıkan balistik etkiyle iç organların parçalanması sonucu ölmüş olduğu, Lice Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 28 Eylül 2009 tarihli Adli Muayene Tutanağı 2. Patlamadan mütevellit parçalanmış, deforme olmuş parçaların 40 mm'lik bombaatar mühimmatına ait olduğu, başkaca bir patlayıcıdan söz edilmediği; vücuttaki lezyonlar ve fotoğraflar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; patlamanın kişinin müdahalesi olmaksızın önünde yerde veya yere yakın olarak meydana geldiği, kişinin eli veya elinde bulunan bir nesneyle müdahalesinin düşünülmediği kanaatini bildirir mütalaa sunmuştur” şeklinde ifadeler kullandı.

'DOSYA RAFA KALDIRILDI'

Soruşturmayı yürüten dönemin savcısının 4 Nisan 2013'te Önkol’un ölümüne neden olan ancak bir türlü bulunamayan şüpheliler hakkında, “Görevini kötüye kullanmak” suçlamasıyla açtığı soruşturmada takipsizlik kararı verdiğini hatırlayan Özgültekin, yine savcılıkça, Ceylan’ın yaşamını yitirmesinden 5 yıl sonra (30 Nisan 2014) soruşturma dosyasında mühimmatın sabit durduğu, daha önce kim tarafından atıldığının belli olmadığı gerekçesiyle “daimi arama” kararı vererek, dosyayı rafa kaldırdığını söyledi. Özgültekin, AİHM’in de verilen kararda ihmal bulmadığını kaydetti.

'10 YILDA 228 ÇOCUK KATLEDİLDİ'

Kolluk görevlilerinin şüpheli konumunda yer aldığı diğer dosyalarda olduğu gibi Önkol dosyasında da çok etkili ve tarafsız bir soruşturma yürütülmediğini ifade eden Özgültekin, cezasızlık politikasının istisnasız ve istikrarlı bir şekilde uygulandığını ekleyerek, “Ceylan’ın yaşamını yitirmesinden sonraki sürece bakıldığında da yaşamını yitiren tek çocuğun maalesef Ceylan olmadığı görülmüştür. İnsan hakları Derneği Diyarbakır Şubesinin 2021 yılında yayınladığı 2011-2021 Tarihleri Arası Silahlı Çatışma Ortamında Çocuklara Yönelik Yaşam Hakkı İhlalleri Raporu’nda bölgede en az 228 çocuğun gerek kolluk gerekse farklı aktörler tarafından yaşamını yitirdiğine dikkat çekmiştir” dedi.

 ‘İHLALLER SÜRDÜRÜLÜYOR’

“Bizler bu gün burada Ceylan şahsında dosyaları sürüncemede bırakılmış tüm çocukların yaşam hakkını koruma yükümlülüğünün, etkin soruşturma yürüterek onarıcı ve cezalandırıcı adaleti sağlama yükümlülüğünün devletin sorumluluğunda olduğunu hatırlatıyoruz” diyen Özgültekin, şunları söyledi: “Bölgede yaşayan çocukların çatışmalı ortamdan etkilenme sonucu; zırhlı araç çarpmaları, resmi hata ve ihmal sonucu, faili meçhul saldırı, mayın ve sahipsiz bırakılan patlayıcılar sonucu, sınır hatlarında vurulma sonucu kolluk ya da farklı aktörler tarafından vurularak yaşamlarını yitirdiklerine tanıklık etmekteyiz. Yaşam hakkı ihlal edilen çocuklarla ilgili idari ve yargı organlarınca, etkili ve adil bir soruşturma yürütülmemesi, faillerinin gizlenmesi ve yargı karşısına çıkarılmaması, gerçekleştirdikleri ihlalleri sürdürmeye teşvik etmektedir.”

ZIRHLI ARAÇ ÖLÜMLERİ

Olağanüstü güvenlik tedbirlerinin alındığı, olağanüstü hal uygulamalarının ağır ihlal ürettiği bölge kentlerinde birçok çocuğun, zırhlı araç çarpması sonucu yaşamını yitirdiğini hatırlatan Özgültekin, “Türkiye, 2004 yılından bu yana taraf olduğu OTTAWA Sözleşmesi gereğince sınırları içinde bulunan kara mayınlarını 2014 yılına kadar temizleme taahhüdünde bulunmuştur. Buna rağmen bu süre içinde kara mayınlarının temizlenmesi konusunda somut herhangi bir çalışma yapılmamıştır” dedi.

TÜRKİYE’YE ÇAĞRI

Devletin imzacısı olduğu tüm ulusal ve uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmeye davet eden Özgültekin, son olarak şunları söyledi: “Tarafı kim olursa olsun her çocuğun yaşam hakkını koruma yükümlülüğü devlete aittir. Bu sebeple çatışmaların hiçbir koşul altında çocukların yaşam alanlarını etkilemesine izin vermemelidir. Bir kez daha, Türkiye’nin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olduğunu, bu sözleşmeyle tüm çocukların yaşama ve gelişme hakkının güvence altına alındığını bütün sorumlulara hatırlatıyoruz. Türkiye Devleti’ni; sözleşmedeki yükümlülükleri gereğince; her bir çocuğun ölümünde koşulsuz şartsız çocuklardan yana taraf olmaya ve çocukların yaşamını yitirmesinde sorumluluğu olan her failin tespit edilerek etkili bir idari ve cezai soruşturma sürecini başlatmaya çağırıyoruz!”

Editör: Mücadele Gazetesi