Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk Komisyonu ile Demokratik Kurumlar Platformu, Diyarbakır’da 13 Ekim’de düzenlenmek istenen ve Diyarbakır Valiliği’nin yasak kararı aldığı “Komploya karşı direniyoruz, özgürlük için Amed’de buluşuyoruz” mitingine dair suç duyurusunda bulundu.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Diyarbakır Valiliği ve Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü hakkında “Görevi kötüye kullanma”, “Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi’, “İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme” ve “Nefret ve ayrımcılık” gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
“İZİN VERİLDİ, SONRA YASAKLANDI”
Suç duyurusunda dilekçesinde, Diyarbakır Valiliği’ne 23 Eylül’de yapılan başvuru sonucunda alınan, “Alındı” belgesi de sunuldu. Yazılı yapılan bildirim ardından valiliğin ilgili birimlerince, yazılı bildirim evrakında adı geçen kimselere sözlü olarak başvuruya onay verildiği bilgisinin verildiği dilekçede, şu ifadelere yer verildi: “Verilen onaya rağmen Diyarbakır Valiliği'nce bildirim üzerinden 2 hafta geçtikten sonra hiçbir somut gerekçe gösterilmeden 08.10.2024 tarihinde açık alanlarda yapılmak istenen her türlü eylemin yasaklandığı duyurulmuştur. Yasak kararı içeriğinde, eyleme katılabileceği değerlendirilen şahıs ve araçların Diyarbakır iline diğer il ve Diyarbakır'ın ilçelerinden yapılacak girişlerin de 13.10.2024 günü saat 23.59'a kadar yasaklandığı belirtilmiştir.”
Dilekçede, valiliğin aldığı yasak kararına karşı Diyarbakır 1’inci İdare Mahkemesi’ne iptal davası açıldığı ve başvurunun derdest olduğu kaydedildi.
“KENDİNİ YARGI MERCİİ OLARAK GÖRÜYOR”
Dilekçede, Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesine bağlı Ofis semtinde bir araya gelen kitlenin yürüyüşüne izin verilmediği vurgulanarak, DEM Parti Eş Genel Başkanı ve DBP Eş Genel Başkanının kitleye yaptığı konuşmaların Güvenlik Şube amiri tarafından sık sık kesildiği belirtildi. Dilekçede şu ifadeler yer aldı: “Devlet memuru olan güvenlik şube amiri Onur adlı şüphelinin, özellikle konuşmanın bazı kısımlarında müvekkilin sesini bastırmak maksadıyla yasal içeriği olmayan, ‘sen’ diliyle hitap içeren ve siyasi mahiyetindeki anonsları idari açıdan disiplin cezasını gerektirdiği gibi, 2911 sayılı yasa yönünden de ikaz niteliği taşımamakta ve TCK madde 257 ‘Görevi Kötüye Kullanma’ suçunu vücuda getirmektedir. Zira, kendisini adeta yargı makamı yerine koyarak müvekkil ile DBP Eş Genel Başkanı İstanbul milletvekili Çiğdem Kılıçgün’ün yasama ve siyasi parti temsilcisi sıfatıyla yaptığı açıklama esnasında, özellikle açıklamanın şüpheli tarafından kişiselleştirilen kısımlarında ‘milletvekili dokunulmazlığının arkasına saklanamazsın’, ‘dokunulmazlığın arkasına sığınıp suç işleyemezsin, burası siyaset alanı değil’ türünden söylemlerde bulunulmuştur.”
“SAYIN ÖCALAN” SÖZLERİ
Şüpheli, müvekkil Tuncer Bakırhan ve Çiğdem Kılıçgün tarafından ‘Sayın Öcalan’ ifadesi kullanıldığı her defasında kolluk mikrofonu ile konuşmacıların sesini bastırarak bu ifadenin suç teşkil ettiği ve vekil de olsalar kendisi tarafından suç içeren bu ifadenin kullanılmasına müsaade edilmeyeceği şeklinde beyanatlarda bulunduğu belirtilen dilekçede, “Bu kullanımın herhangi bir suça vücut vermediği, örgüt propagandası olarak değerlendirilemeyeceği çok sayıda yüksek yargı kararı ile içtihat halini almasına rağmen; şüpheli tarafından bu kullanıma yönelik belirtilen söylem ve fiillerle müdahalede bulunulması, şahsını yargı merciilerinin üstünde konumlandırdığının da açık ifadesidir. (…) görevinin sınırlarını aşan fiillerde bulunan şüphelinin ayrıca TCK m. 114 ‘Siyasi Hakların Kullanılmasının Engellenmesi’, TCK m. 115 ‘İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme’, TCK m. 122 ‘Nefret ve Ayrımcılık’ suçları yönünden de cezalandırılması gerekmektedir. Şüphelinin kimlik bilgileri Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü'ne yazılacak müzekkere ile kolaylıkla tespit edilebilecek olup, kimlik bilgilerinin tespiti akabinde Youtube adlı platform ve kolluk kamera kayıtlarında mevcut olan konuşmalarının çözümünün yapılması gerekmektedir” denildi.
AİHM KARARLARI HATIRLATILDI
Dilekçede, açıklama ve yürüyüşe katılmak isteyen yurttaşlara kötü muamele uygulandığına da dikkat çekildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) , Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları hatırlatılan dilekçede, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Anayasa’da güvence altına alınan “Toplantı ve Gösteri Yürüyüş”, "siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır” maddeleri hatırlatıldı.
Dilekçenin sonuç kısmında şu ifadeler yer aldı: “Diyarbakır Valiliği ve İl Emniyet Müdürlüğü Yetkilisi şüphelilerin haksız, ölçüsüz ve müvekkillerin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal eder nitelikteki eylemlerinin suç teşkil ettiği açıktır. Savcılığınızca resen tespit edilebilecek şüpheliler hakkında TCK madde 114 ‘Siyasi Hakların Kullanılmasının Engellenmesi’, TCK madde 115 ‘İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme’, TCK madde 122 ‘Nefret ve Ayrımcılık’, TCK madde 257 ‘Görevi Kötüye Kullanma’ suçlarından soruşturma yürütülerek cezalandırma talebiyle iddianame tanzimini talep ederiz.”