"Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü" nedeniyle Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi, açıklama yaptı. Açıklamada bşöyle denildi:

“Dünyada yüz milyonlarca çocuk, başta yoksulluk olmak üzere afet ve krizler, eğitim hayatından kopma gibi birçok sebepten dolayı çalıştırılmaktadır. Küresel bir sorun olan çocuk işçiliğini ortadan kaldırmak amacıyla Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO), “Çocuklar Tarlaya Değil Okula Gitsin!” sloganıyla 12 Haziran tarihini "Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü" ilan etmiştir. Bugün bu sebeple sizlerle bir araya gelmiş bulunmaktayız.

Türkiye’nin de imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 20 Kasım 1989'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilmesiyle birlikte tüm dünyada çocukların yaşadığı hak ihlalleri ve bu ihlaller ile mücadele yolları gündeme gelmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesine göre 18 yaşını doldurmamış her birey çocuktur. 18 yaşın altında, hane gelirine katkı sağlamak amacıyla çalıştırılan her birey ise çocuk işçidir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, 18 yaşına kadar her insanı çocuk olarak tanımlamış olsa da İş Kanunu’nda bulunan 15 yaş sınırı ile 18 yaşından küçük çocukların çalışabileceğini düzenlemiştir. Hafif ve az zamanlı işlerde 15 yaşını tamamlamış çocukların çalışması kabul edilebilirken, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün tanımladığı ve Türkiye’nin de taraf olduğu sözleşmeye göre, ağır ve tehlikeli işlerde çalışmanın asgari yaşı 18 olarak kabul edilmiştir. Türkiye'nin bu tezatlıktan kurtulması ve çocuk işçi kavramını bir bütün olarak kabul ederek çalışılan işin hafif veya zorluğunu ayırt etmeksizin çocukların çalıştırılmasına karşı çıkarak bu doğrultuda etkili çalışmalar yapması gerekmektedir. Çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında verilecek her tavizin çalıştırılan çocuk yönünden çeşitli ihlallere yol açacağı günümüzün bir gerçeğidir.

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve mevzuat kapsamında çocuk işçiliği ile mücadele konusunda kendisine yükletilen sorumlulukları yerine getirmediğini, bu konuda hak temelli, gerçekçi ve bütüncül politikalar geliştiremediğini görmekteyiz. Çocuk İşçiliği İle Mücadele Ulusal Programı çerçevesinde bu alanda veri tutma görevi yükletilen TÜİK'in 2019 yılından itibaren tüm yaş gruplarını kapsayacak şekilde çocuk işçi sayısına dair istatistik açıklamadığı görülmüştür. Bununla beraber TÜİK'in 2019 verilerine göre 720 bin çocuk işçinin olduğu, yine TÜİK'in hane halkı işgücü araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranının %18,7 olduğu, görülmüştür.

Bağımsız bir kuruluş olan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin 2022'de yayınladığı rapora göre ise Türkiye'de en az 2 milyon çocuk işçinin bulunduğu, bu sayının yaz aylarında 4 milyona yaklaştığı bilgisine yer verilmiştir. Çocuk iş gücü anketlerinin yılın son aylarında yapılıyor olması sebebiyle bu veriler özellikle tarım sektöründe çalıştırılan çocukların sayısının düşük olarak görünmesine ve çocuk işçiliğinin gerçek boyutlarının bilinememesine neden olmaktadır. Yine kayıt dışı istihdam edilen çocukların sayısının da verilere yansımadığını dikkate aldığımızda bu verilerin gerçeklikten uzak olduğunu belirtebiliriz. İSİG'in 20 kasım 2022 Dünya Çocuk Hakları Gününde paylaşmış olduğu raporda 211’i 14 yaş ve altı, 405’i 15-17 yaş grubunda olmak üzere son on yılda en az 616 çocuk işçinin hayatını kaybettiğini belirtilmiştir.

UNICEF'in 6 Nisan 2023 tarihli açıklamasında, Türkiye’yi ve Kuzey Suriye’yi sarsan iki büyük depremden iki ay sonra 2,5 milyon çocuğun insani yardıma ihtiyaç duyduğunu ve çocuk işçiliği riskiyle karşı karşıya bulunduğunu belirtirken depremlerin, okul çağında olan yaklaşık 4 milyon çocuğun hayatını etkilediğini, bunlar arasında 350.000 mülteci ve göçmen çocuğun olduğunu, yaklaşık 1,5 milyon çocuğun depremden etkilenen bölgelerde eğitime geri döndüğünü, 250.000 çocuğun ise eğitimlerine devam edebilmek için ülke içinde yer değiştirmek zorunda kaldığını, geri kalan öğrencilerin çoğunun ise, depremden en çok etkilenen illerdeki örgün eğitim kurumları halen açılmadığı için henüz sınıflarına dönemediğini belirtmiştir. Bu durumda UNICEF'in açıkladığı verilere göre depremden etkilenen 4 milyon çocuktan en az 2 milyon çocuğun eğitim hayatına devam edemediği, çocukların depremin yaratmış olduğu maddi ve manevi yıkım etkisiyle çocuk işçiliğine itildiğini göstermektedir.

Açıklamalarımızdan anlaşılacağı üzere, çocuk işçiliği çocukların korumasız ortamlarda yetişmesine, ihmal ve istismara açık bir hale gelmesine, eğitim hayatlarından kopmasına, iş kazası sonucu yaralanmalarına veya hayatlarını kaybetmelerine ve çocuk olmalarından kaynaklı sahip oldukları birçok haktan yararlanamamalarına sebep olmaktadır.

Bu şekilde işçi olan çocuklar geleceklerini sağlıklı bir şekilde kuramayıp yetişkinlik dönemlerinde de ekonomik zorluk, işsizlik gibi sıkıntılar yaşadığından yoksulluk ve çocuk işçiliği bir döngü haline gelmektedir.

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak çocuk işçiliğinin birçok hak ihlalini beraberinde getirdiğini ve bu sebeple çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında çocuk hak temelli, gerçekçi ve bütünlüklü politikalar üretilmesi gerektiğinin önemine dikkat çekerek bu alanda mücadelemize devam edeceğimizi kamuoyuna duyururuz.”

Haber: Fatih SURUÇ

Editör: Mücadele Gazetesi