Tarih boyunca onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış Diyarbakır’da birçok şehri efsanesi anlatılmaktadır. Tarihte anlatılan efsanelerin çoğu geleneklerin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynayarak, zamanla toplum içerisine yerleşmiştir. Efsanelerin çıkışı genel olarak dini inançlara dayalı olduğu gibi bazı efsaneler de yaşanmış olayların halkın abartması sonucu ortaya çıkar. Diyarbakır’da da birçok halk efsanesi asırlardan beri nesilden nesile yayılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Her şehrin kendine has onlarca efsanesi vardır. Diyarbakır’ın da bu efsanelerinden biri de Diyarbakır’ın efsanevi kedileri. İşte efsanenin tamamı...
SIRRINI SURLARA ANLATAN ADAM VE KARA KEDİ
Rivayet edilir ki, bir zamanlar Diyarbakır'ın Fatihpaşa Mahallesinde küçük bir evde yaşlı , dul ve yalnız bir adam yaşarmış. Yaşlı adam yalnızlığını evinde baktığı çiçeklere ve kimi zamanda Diyarbakır Surlarına konan güvercinlere, serçelere anlatır ama en çok da surlarla paylaşırmış. Yaşlı adamın bu hali günden güne halkın arasında o kadar yayılmış ki artık ona “sırrını surlara anlatan adam” demeye başlamışlar. Bir sabah, her zamanki gibi, cebine kuşlar için doldurduğu yemlerle yola çıkan yaşlı adam sur dibinde bir grup çocuğun kuyruğuna teneke bağladıkları zayıf kara bir kediyi bağırttığını görmüş. Çocukları kovalayıp, kediyi de onlardan kurtarmış. Kucağında yavaşça sakinleşen kediyi bırakmaya gönlü elvermeyince onu da evine götürmekten başka çare bulamamış.
Bir gece uyur gibi yapar adam. Kedi, adamı kontrol eder gibi bir süre başında bekler. Adamın uyduğunu sanan kedi, dilinin altında sakladığı mavi bir boncuğu adamın kulağına bırakır. Kedi, daha sonra usulca dışarı çıkar. Kedinin ardından mavi boncuğu kulağından çıkaran yaşlı adam da dışarı çıkar. Kediyi Dicle'yi geçip Kırklar Dağı’nın eteğindeki bahçeye kadar takip eder. Kedi, istediği yere varmış olmalı ki durur, silkelenir ve bir insana dönüşür. Sonra sırayla başka kediler de gelir ve hepsi birer insana dönüşür. Kırk insana dönüşen kırk kedi, kentin sorunlarını tartışmaya ve çözüm bulmaya çalışırlar. İnsana dönüşen kedilerin toplantısı bitmeden yaşlı adam evine döner. Hiçbir şey olmamış gibi yatağına girer, mavi boncuğu da kulağına yerleştirir.
KIRKLAR MECLİSİ VE KEDİLERİN GİZEMİ
Sabah uyandığında kedinin tüylerini okşar. Soğuktur tüyler. O zaman adam gece olanları anlatır kediye. Kendisine ve kediye yiyecek bir şeyler hazırlamak için kediye arkasını döner. Geri döndüğünde kedi yoktur odada ve bir daha da ortalıkta görünmez. Kedi, sırrının açığa çıktığını öğrenince fırsatını bulup sırra kadem basmış… Yaşlı adam karlar eriyince gene her gün surlara çıkmaya; derdini, sırrını ve kedisine olan özlemini surlara anlatmaya devam etmiş.
Derler ki o zamanlarda kırk kediden oluşan “Kırklar Meclisi” bu yaşlı şehrin sorunlarını çözmede, insanlarına sahip çıkıp şehir halkını mutlu etmede insan yöneticilerden çok daha başarılıymış. Kedilerin bu sırrı çözülünce yaşlı şehrin sorunları da, dertleri de artmaya başlamış. Bu yüzdendir ki bu şehirde kediler el üstünde tutulup çok sevilirmiş.