Diyarbakır’ın Çınar İlçesi'nin Başalan Köyünde 4 yıl önce 8 yaşındaki Muhammet Veli Dümez kaybolduktan sonra cesedi işkence edilmiş, bazı taşla ezilmiş, vücudu paramparça edilmiş halde yıkık harabe bir evde bulundu. Olaydan iki gün sonra dayısı Veysi T. ile Halası Hüsnügül T. gözaltına alındı.
İkili sorgulanıp delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Cinayetten 3 ay sonra bu kez 16 yaşındaki Serdar O. ile dayı ve hala yeniden gözaltına alınıp bu kez tutuklandı.
3’ü hakkında Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'nde, “Eziyet çektirerek çocuğu kasten öldürmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açıldı. Davanın ikinci duruşmasında 3’ü de tahliye edildi.
KANIN NASIL BULAŞTIĞINI BİLMİYORUM
Çocuğun halası Hüsnügül T. “Evimizin arka tarafındaki bahçe kapısını kullanmıyoruz, bahçe kapısının iç tarafında Muhammet’e ait kanın niye çıktığını bilmiyorum. Olay günü ben çocuğa hiç dokunmadım. Ağabeyim beni arayarak Muhammet’in kaybolduğunu söyledi. Bende görmediğimi söyledim. Ardından evimin etrafında olabilecekleri her yeri aradık. Sonra Muhammet'in bulunduğu haberi geldi. Jandarma benim evime de geldi. Banyoda kan olduğunu söylediler. Ben kesinlikle evimin banyosunda kan görmedim. Kayınbiraderim Veysi ile aramızda hiç bir ilişki yoktur. Onunla metruk binanın yakınlarında kesinlikle buluşup konuşmadık. Evimin kullanılmayan avlu kapısının iç tarafında yeğenimin kanının nasıl bulaştığını bilmiyorum. Muhammed öz yeğenimdir. Hala onun fotoğrafıyla yaşıyorum. Olayın şokunu atamadım. Ben yeğenlerimi canımdan çok severim. Suçsuzum” dedi.
CEP TELEFONUN IŞIĞIYLA FARK ETTİM KANLAR İÇİNDEYDİ
Öldürülen çocuğun dayısı Veysi T. ifadesinde, “Muhammet benim yeğenimdir. Hüsnügül ise hem Muhammet’in halasıdır, hem de ağabeyimin eşidir. Benim cinayetle hiçbir ilgim yoktur. Hüsnügül ile aramızda hiçbir şekilde gönül ilişkisi de yoktur. Bunu iddia edenler yalan söylüyor, bize iftira atıyor. Yeğenimin kaybolduğunu öğrenince önce çok önemsemedim. ‘Çocuktur yakınlardadır’ diye düşündüm. 15-20 dakika sonra eniştem arayarak çocuğu bulamadıklarını söyledi. Ben ciddi şekilde endişelendim ve bizde aramaya çıktık. Bir çocuğun gidebileceği yerlere baktım. Köylüler yakınlarda küçük bir çocuğun ağlama sesini duyduğunu söyledi. Ben o sırada metruk binanın hemen yakınındaydım. Telefonumun ışığıyla metruk evin penceresinden içeriye baktığımda yeğenimi yerde gördüm. Yüzünün bir tarafı kanlar içindeydi. Onu yüzünden değil kıyafetlerinden tanıdım. Hemen çığlık attım. Çok korktum. Bir an evvel yeğenimi oradan çıkararak hastaneye yetiştirmek istedim. Olayın şokuyla sağ olup olmadığını kontrol etmek aklıma gelmedi. Onu kucaklayarak oradan çıkardım. Kucağımda eve doğru giderken yarı yolda eniştemin abisi kucağımdan aldılar. Hemen arabaya koyarak hastaneye yetiştirdiler. Hemen jandarmayı arayarak haber verdim. O akşam yengem Hüsnügül’ü gördüğümü hatırlamıyorum. O gün onunla ne yüz yüze ne de telefonla hiç bir şekilde görüşmedim. Yengemle aramızda kesinlikle gönül ilişkisi yoktur. Kendisi küçüklüğümden beri okula gelip giderken benimle ilgilenirdi. Annem gibidir. Hem yeğenimi kaybettim hem de iftiraya uğradım, hem de böyle bir suçtan cezaevine girdim” dedi.
O EVE HİÇ GİTMEDİM AMA 3 GÜN UYUYAMADIM
Serdar O. ifadesinde, çocuğun cesedinin bulunduğu yıkık eve hiç girmediğini, olaydan sonra 3 gün uyuyamadığını, niye uyuyamadığını dahi bilmediğini, çocuğu öldürmediğini iddia etti.
Veysi ve Hüsnügül arasında duygusal bir bağ olduğuna ilişkin köyde duyumlar aldıklarını belirterek, “Olaydan sonra da tüm köy bu hususu konuşuyordu. Veysi’nin daha önce İstanbul'da yaşayan Eşref T.’nin eşiyle de duygusal bir bağ yaşadığı biliniyordu. Kendisi bu nedenle köyümüze gönderilmişti. Köye gelince de Hüsnügül ile gönül bağı olmuş. Bunu etraftan duyuyorduk” dedi.