Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep’te bilinen ve özellikle lohusa kadınlara ya da doğumun hemen ertesinde bebek için aileyi kutlama ziyaretine gelenlere ikram edilmek üzere Malez tatlısı yapılırdı. Geçmişte bir de kırsal kesimlerde senesi dolan ölü için büyük kazanlarda ateşte malez yapılır, orada bulunan topluluğa ya da komşuya dağıtılıp sevap kazanıldığına inanılırdı. Yörede bir çeşit ritüel olan malez yapım işi, ölüye dua toplamak için ya da ruhuna ulaşılsın diye yapılır ve saygı görürdü.
Malez, kimi yörelerde kavrularak kimi yerlerde ise sade su ya da pekmez ile pişirilen hafif bir tatlıdır. Eskiden bu muhallebi, Diyarbakır ve Mardin’de Malez ismiyle yaygın olarak bilinse de, Kürtçe dilinde pelur, bazı yörelerde ise un aşı, pelte ve kuymak olarak da bilinmektedir. Malez isminin Zaza kökenli olduğu düşünülmektedir.
MIGIRDİÇ MARGOSYAN’IN ‘MALEZ’ ANLATIMI
Diyarbakırlı Ermeni yazar ve gazeteci Mıgırdiç Margosyan da ‘Hançepek Mahallesi’ belgeselinde Malez’den bahseder. Margasyon, “…Kız ve erkek kardeşlerimin sayısı her yıl bir yenisi eklendiğinde nenem kilere koşar, iki avuç Halil İbrahim kapar, tavaya kor ateşe sürerdi. Böylece unu kavurur üzerine bir tas da su döker, göz göz baloncuklar oluşup pıt pıt sesleriyle patlayınca ateşten indirir; üzerine erimiş tereyağıyla pekmez döker Malez yapardı. Maleze dönüşmüş Halil İbrahim’i biz iştahla yerken, yeni kardeşimi inga ingalarıyla kaçıklarımızın sesiyle boşuna yarışırdı. Ve nasıl oldu neden oldu bilemiyorum. İstanbul’a göç ettik…. Ondan sonra anam malez pişirmek için boşuna çaba harcadı. Halil İbrahim’in tereyağlı pekmezli malezi, çikolata soslu kremalı pasta vermeye başlayınca anam artık yaşayamazdı. Yaşayamadı da, öldü”
MALEZ, ZAZACADAN YA DA ERMENİCEDEN GELMİŞ OLABİLİR
Malez’in, hatırladıkları günden beri olduğunu söyleyen Diyarbakırlı Fatma Çelik ise, “Malez, çocukluğumuzdan beri vardı. Annelerimiz de kendi annelerinden öğrenmiş. Dedem evine gelen her misafir için neneme, ‘hadi malez pişirin’ dermiş. Evine geleni malez’siz yollamazmış. Dedemin ismi Hasan’dı. Bu yüzden adı Heso peluro olarak kalmış. Kürtçede Malez, pelür demekti. Malez ismi ise Zazacadan gelir. Belki de Ermenice’den. Bilemiyorum. Bizim oralarda eskiden gâvurlar (Ermeniler) çoktu. Yıllarca iç içe yaşadık. Müslüman aileler Ermeni ailelerin koyunlarını kiralayıp bir dönem bakarlardı. Mardin’de yaptığımız malez tarif ise, çok kolaydır. Suyu çok ısınmayacak şekilde ısıtırız. Yoksa un, topak topak olur. Suyun sıcaklığı ayarlanınca unu yavaş yavaş ekler, şeker ya da isteğe göre pekmez katılır. Biz şeker koyardık. Birazcık da tuz eklenir. Tuzsuz yenilmez. Annemler pekmez koyarmış. Sonra isteğe göre tereyağı ve pekmez eritilir piştikten sonra ocaktan alınan malezin üstüne çukur açılarak yayılarak servis edilirdi. Özellikle yeni doğum yapan kadınlara güç kuvvet versin diye yapılırdı. Ya da ölülerimizin bir senesi dolunca büyük kazanlarda pişirilir, komşulara dağıtılırdı. Malez, sadece tatlı değil, bir adetti” diyor.
MALEZ, TATLIDAN ÖTE BİR KÜLTÜRDÜ
Malez tatlısı, özellikle doğum yapan kadınlar için yapılan, doğum ziyaretlerine de götürülen bir muhallebi türüdür. Eskiden ölünün ardından, vefat eden kişinin ölümünün 1. yılı nedeniyle bir araya gelinerek büyük kazanlarda pişirilen ve sonra oradaki topluluğa dağıtılan bir gelenekti. Bir dönem uğraşmalı olduğu için tenekede satılan hazır helvadan alınır, yufka ekmek pişirilip kişi başı bir yufkaya sarılan helva ölünün adına dağıtılırmış. bu merasimler, hem dini bir ritüel hem de bir gelenek haline gelmiş. Ancak bu gelenekler, günümüze ulaşamayarak unutulmuştur. Diyarbakır ve Mardin’in kırsal kesimleri olan köylerde hala yeni doğum yapan kadınlara hala malez yapıldığı görülmektedir.
MALEZ, DOĞUM YAPAN KADINLAR İÇİN YAPILIR
Kimi yörelerde malez, lohusa bulamacı, lohusa kuymağı diye bilinen lezzetlerden. Özellikle doğum yapmış lohusa kadınların, bulamacın (malez) ilk sıcağı çıkınca ağzını yakmayacak şekilde sıcak yemesi iç organlarını yumuşatmasına inanılır. Ancak içerisindeki besleyici maddeler olan pekmez, ceviz gibi ürünlere bakıldığında, bu inancın doğru olduğu görülmektedir. Yeni doğum yapmış kadınların, doğum nedeniyle kaybettiği enerjisi tekrar kazandırılmaya da çalışılır. Ayrıca süt yaptığı da düşünülmektedir. Kimi yerlerde un kavrularak yapılan ve un aşı da denilen malez, Diyarbakır bölgesinde özellikle kırsal yerlerde kaynatılan suyun içine un yavaş yavaş ve elenerek konulur. Topaklanmaması için sürekli olarak karıştırılır. Göz göz pişen aş, koyu bir kıvam alınca pişirme süresi tamamlanır. İsteğe göre pekmez, ceviz ya da baharatlarla süslenerek tüketilir.
Haber: Remziye ÇELİK