Yazar Birsen İnal, eski Diyarbakır bayramlarını şöyle anlatıyor: “Yaz olsun, kış olsun bayram günlerinde neşe saçılırdı kentimize. Sabaha karşı mahalle davullarının sesiyle uyanırdık. Sonra atılan topla sabah namazı ilan olur, ardında da ezan sesiyle birlikte sokaklar hareketlenirdi.

Sabahleyin kalktığımızda öncelikle kınalı ellerimizi temizlerdik. Erkeklerin eve dönüşüyle bayramlaşma başlardı. Büyüklerimizin ellerini öper, harçlıklarımızı bir cebe, halkalı antep şekerlerini de diğer cebe indirirdik. Tüm ailenin sevgiyle etrafında toplandığı büyük sinilerde keyifle hazırlanan bayram yemeklerini büyük bir mutlulukla yerdik. Gelen her misafire zorla da olsa yemek yedirirdik.

Kahvaltı sonrası biz çocukları tutana aşk olsun. Ceplerimiz dolu dolu tutardık bayram yerinin yolunu. Bayram yeri mahşeri kalabalık, satılar bir yanda, salıncakta salınan çocukların şen kahkahaları bir yanda, davul sesi diğer yanda. Taxta dolaplar günler öncesinden kurulmuş olurdu. Küçükler oturaxli dolaplara dolaplara biner dingilafistanda birbirlerini tartarlardı.

Öğleden sonra ise süslü faytonlara binip bayram şerefine getirilen filmleri izlemek üzere sinemaya giderdik. Şehirde üç yerde geniş alanlarda bayram yeri kurulurdu. Anzele’de Yenikapı’da ve Çeltik Fabrikasının olduğu yerde bayramlar büyük bir coşkuyla kutlanılırdı.

Çocuklar dolaplarda eğlenirken gençler ip cambazlarının olduğu yeri tercih ederdi. Cici bici, xoroz şekeri, Şam şekeri, pamboxli şeker, elmalî şeker yemek için bayramın gelmesini iple çekerdik.

Çifkapı’da Enzele’nin olduğu yerde kurulan bayram yerinde Salaxa’nın kapısının tam önünde büyükçe bir alan davul yeri olarak ayrılırdı. Bir gün öncesinde toprak zemin sulanır, temizlenir, bastırılarak seyircilerin oturması için tahta sandalyeler dizilirdi. Bayram sabahı burada davullar çalınır, yöre oyunları oynayanlar gösteri yaparlardı.”

Haber: Menekşe Hazan ARANCAK

Editör: Mücadele Gazetesi