Asurlar Zamanında kurulmuş olduğu söylenen Silvan, Diyarbakır ile ortak bir geçmişe sahiptir. Büyük Tigran tarafından kurulan Tigranokerta olarak bilinen Silvan, Helenistik Çağın en büyük ve en önemli kentlerinin başında gelmektedir. M.Ö 77 yılında 300 bin nüfusu ile bir imparatorluk başkenti olan Silvan’da 12 Yunan kentinin halkı yaşamaktaydı.
Malabadi Köprusü
Mipherket, Muhargin, Farkin, Marturupolis, Justinianopolis, Farikin, Farkin, Farqin, Silivan, Silivê ve Silvan, Sliv, Sıliva ve bugünkü adıyla Silvan, 1873 yılında ilçe merkezi olarak Diyarbakır'a bağlanan en büyük ilçelerden biri olmuştur. Ayrıca Silvan, eskiden Diyarbakır'ın kırsal nüfusu şehirli nüfustan fazla olan tek ilçesiydi fakat artık kent nüfusu kırsal nüfusu geçmiştir. Silvan’ın güncel nüfusu şu an 87 bin 639 kişidir.
SİLVAN TARİHÇESİ
Silvan, tarihi yapılarıyla da öne çıkan bir ilçedir. Bunlardan, Silvan Kalesi, Malabadi köprüsü, Hasuni Mağara Şehri, Selahaddin-i Eyyubi Cami, Zembilfroş Burcu, Eyyubi Kot Minare, Behlül Bey Cami, eski Keldani Kilisesi (Belediye Camii), müze ve tarihi konaklar ile Boşat Kalesi bu ilçede bulunmaktadır. Her yıl binlerce kişi bu tarihi yapıları görmek için ilçeyi ziyaret etmektedir.
M.S 410 yılında Mar Marutha tarafından İran hükümdarı II. Şapur tarafından katledilen Hıristiyan askerleri arasında 'Kırklar' diye bilinen 40 Hıristiyan şehidinin kemiklerinin büyük bir merasimle getirtip inşa ettirttiği kalede yapılan kemerlere bu kemikleri gömdüğü için Bizanslılar şehre Matryropolis (Şehitler Şehri) adını vermişlerdir. 6. yy'da Bizans İmparatoru Justinanus'un Silvan Kalesini güçlendirip bu kale şehre kendi adını vererek, Justinianopolois'i Perslere karşı çok önemli bir garnizon olarak kullandı.
639 senesinde, Hz. Ömer döneminde, Iyaz Bin Ganm tarafından Bizanslıların idaresindeki Silvan fethedilir. Sonraki dönemlerde Hamdaniler (980-984), Mervaniler (984-1085), Büyük Selçuklu İmparatorluğu - Artuklu Beyliği (1118), Eyyubiler, Anadolu Selçuklular'ın idaresinde kalan Silvan 1259 yılında Hulagu önderliğindeki Moğollar tarafından zapt edilip, harabeye çevirilmiştir. Daha sonra İlhanlılar, Akkoyunlular (1375'e kadar), Karakoyunlular, Timur Döneminde ise (1397-1506) Silvan tekrar Akkoyunlulara veriliyor. 1506'da Safevilerin idaresine geçen Silvan, 1514 Çaldıran Savaşı'ndan sonra 1524 senesinde Osmanlı Devleti'nin idaresine geçmiştir. İslamiyet döneminde de Ortaçağ'ın en parlak kentlerinden biri olması, Meyyefarkin adıyla Mervani Devleti'nin başkenti, Artuklu Devleti'nin ikinci başkenti, Eyyubilerin ana merkezi olması Silvan'ın tarihte önemli bir rol almasına sebep olmuştur.
ATATÜRK, SİLVAN’I ZİYARET ETMİŞTİR
Atatürk, Silvan'da bulunan 16. Kolordu Karargahı'na, 14 Nisan 1916'da Mirliva (General) olarak terfi etmiştir. Burada görev yaptığı sırada verdiği taarruz emri ile 7 Ağustos'ta Muş, 8 Ağustos'ta da Bitlis, Rusların elinden geri alınır. Atatürk'ün, Silvan'da kaldığı dönemlerde Sadık Üstün'e göndermiş olduğu mektupları, hala bu aile tarafından muhafaza edilmektedir.
SİLVAN’IN EKONOMİK COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ VE TARIMSAL FAALİYETLER
Silvan'da bir adet orta ölçekli sanayi sitesi vardır. Burada yoğun olarak hurdacılık faaliyetleri sürdürülmektedir. Sosyo-ekonomik birçok nedenden dolayı tarımla iştigal eden Silvan nüfusu %65’lerden aşağıya hızla düşmektedir. İlçede tarıma uygun arazilerin yüzde 85’i ekilmektedir. Bu da toplam arazimizin yüzde 45’ine tekabül eder. Silvan’ın ormanlık alan ortalaması yüzde 23'tür ve Ülke ortalaması olan yüzde 26’ya yakındır. Bu ormanların büyük bölümü planlara göre bozuk baltalık ormanlardır. Buna rağmen ormana dayalı sanayisi yoktur.Yer şekilleri engebeli olduğundan tarımda makine kullanımı fazla gelişmemiştir. Çok verimli toprakları olmasına rağmen sulanılabilen toprak oranı çok azdır. Tarımsal ürünlerimiz tütün, buğday, nohut, pamuk yetiştirilir. Son yıllarda mısır üretimi çok yüksek bir hızla artmaktadır. Yağlı tohumlu bitkilerden soya ayçiçeği ve mısır İlimiz koşullarında yetiştirilebilirliği olmakla beraber son derece sınırlı üretim yapılmaktadır. Ayçiçeği ekim alanı 11 bin dekar soya ise yaklaşık 1 bin dekar civarındadır. Hayvancılık faaliyetleri tarıma dayalıdır. İlçede küçükbaş ve büyükbaş hayvancılık görülür. Hayvancılık çok yoğun bir şekilde yapılmasa da küçükbaş hayvancılık şu an için köylerde devamlılığını sürdürmektedir. Genelde kırsal kesimlerde ve şehir merkezinin uç noktalarında görülür.
SİLVAN’IN ÖNEMLİ TARİHİ YAPILARI
Silvan Kalesi: Silvan kalesinin ilk ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte İ.Ö. 77 yılında Büyük Tigran Krallığının başkenti olarak kurulduğunda kent surlarının inşa edildiği, daha sonra Bizanslılar döneminde esaalı bir onarım ve eklentilerle son şeklini aldığı bilinmektedir.
Bizans İmparatoru Arkadius döneminde Farqinli Süryani ilim adamı Mar Marutha , Sasani Kralı I. Yezdigirt’e elçi olark gönderilir ve II. Şapur döneminde savaşta şehit düşen ve “Kırklar” adı verilen Kırk tane azizin kemiklerinin Silvan’a getirilerek surların altına gömüldüğü bilinmektedir.
Hamdaniler ve Mervaniler yönetiminde iken kaleye yeni burçlar ve surlar eklenmiş, daha müstehkem bir duruma getirilmiştir.Kale yörede var olan kalker taştan inşa edilmiş olup, kareye yakın planlı, içkale, dış sur ve dış suru çevreleyen ikinci bir surdan oluşmaktadır.yaklşık 25 metre arlıklarla 50 burçla tahkim edilmiştir.Dört yöne açılan dört ana kapısı bulunmakta dır.
Aslanlı Burç: Kare planlı burcun ön yüzündeki kitabenin üzerinde; bir gül bezeğinin iki kenarında karşılıklı duran aslan kabartmaları yer almaktadır.Kitabeyi Eyyubi sultanlarındanMelik Evhad Eyyub tarafından yaptırılmıştır.
Kulfa Kapısı: Surların Mervaniler dönmeinde yapılmış güney bölümünde Eyyubiler döneminde açılmış olan kapının üzerinde Eyyubi sultanı Melik Eşref’e ait bir kitabe yer almaktadır.
Silvan Ulu cami: Daha önce 1031 tarihine burada küçük bir caminin varlığı bilinmektedir. Ancak camide ağırlıklı olarak Artuklu Mimarisi üslubu görülmektedir. Kubbe kasnağında Artuklulardan Timurtaş’ın oğlu Necmeddin Alpi’nin kitabesi bulunmaktadır. 1227 yılına Eyyubiler döneminde onarılmıştır.
Malabadi Köprüsü: Batman çayı üzerinde Silvan’a 14 km. uzaklıktadır.1147-48 yıllarında Mardin artuklu hükümdarı Timurtaş tarafından yaptırılmıştır. Fransız araştırmacı Albert Gabriel köprü için “Ayasofya’nın kubbesi köprünün altına rahatlıkla girer. Modern statik hesabının olmadığı devirde bu açıklıkta o zaman için böyle bir eser hayranlık ve takdiri muciptir. Balkanlarda, Türkiye’de ve Orta Şark’ta böyle bir köprü yoktur ”demiştir. Köprü üzerinde kitabesinin yanı sıra astrolojik betimlemelerden oluşan kabartmalar bulunmaktadır. 150 metre uzunluğunda ve biri çok büyük olmak üzere 5 gözlüdür.
Eyyubiler Cami Minaresi: İlçenin güneydoğusunda yer alan ve Eyyubiler camii minaresi, halk arsında kırık minare olarak ta anılır. Minarenin, camii ile birlikte 1199- 1244 tarihleri Eyyubiler döneminde inşa edildiğini üzerindeki kitabeden anlıyoruz. Camisi yıkılan minare günümüze ulaşmıştır.
Karabehlül Cami: Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte Diyarbakır valisi İskender paşa mahiyetinde bulunan Silvanlı Şeyh Ahmet zade Elvend Bey’in oğlu Karabehlül Bey tarafından yaptırılmıştır.
Belediye Cami: İnşa tarihi bilinmemektedir. Ermeni cemaatine ait bir kilisedir. Uzun yıllar kent sineması olarak kullanılan bu yapı.1988 yılında camiye dönüştürülmüştür
Hasuni Mağaraları: Hasuni mağaraları, Silvan’ın 7 km. doğusunda ve tarihi Malabadi köprüsü ile Hasankeyf yol güzergâhında yer almaktadır. Anadolu’nun en eski mağara yerleşim yerlerinden bir olan Hasuni mağaraları Mezolitik dönemde yerleşim görmüştür. Antik dönemde özellikle, Hristiyanlığın ilk yayıldığı dönemlerde ve orta çağda önemli yerleşim alanlarından biri olmuştur. Mağaraların aralarında kayalığın düzleştirilmesi ile yollar ve çıkış merdivenleri, sarnıçlar ve su arıkları, kaya kiliseleri, dokuma atölyeleri gibi yerleşimin sosyal ve kültürel ihtiyacını karşılayacak yapıların yanı sıra Orta çağda inşa edilmiş bir kilise de bulunmaktadır.
Meftune
SİLVAN’IN MEŞHUR EVLERİ
Silvan’da evler genelde siyah taş denilen çok sağlam kesme taşlardan veya modern yapı malzemelerinden yapılmıştır. Damları da betonarmeden yapılmış olup taş dokusuyla uyum göstermiştir. Bazı evlerde ise alt katta yazın serin olan oturma salonları hala revaçtadır. Yeni yapılan binalar artık taş olmaktan çıkmış yeni modern araçlarla yapılıyor. Dağ köylerindeki muazzam taş işçiliği birbiriyle adeta yarışırcasına ermeni ustalarının ellerinden çıkan birer sanat eseri gibi bugün bile tüm ihtişamıyla zamana meydan okurcasına dimdik ayakta duruyor. Pencereler genelde geniş olup süslemeler barındırıyor. Ova köylerinde haberleşme amaçlı kullanılmak üzere insan gücü ile toprak taşınarak oluşturulan yüksek tepeler tüm havzayı birbirine bağlayarak iletişim sağlayan doğal bir ağ oluşturmuştur.
Haber: Remziye ÇELİK