Eğitim Üzerine Hasbihal

Bir ülkenin, toplumun, ailenin ve bireyin inşası ve geleceği, eğitime verilen önem ile değişkenlik arz etmektedir. Eğitime önem veren ülkelere baktığımızda, milli servetin yüzdelik olarak kayda değer bir oranı eğitime ayrılmakta olup gelişmişlik düzeyleri o paralelde seyretmektedir.Tersini yapan ülke ve toplumların hali ise içler acısı ve ortadadır.

 

İskandinav ülkelerindeki eğitim sistemi ile ülkemizin eğitim sistemi arasında neredeyse uçurumlar var. İskandinav ülkelerinden olan Finlandiya’da yaşayan çocukluk arkadaşımın beyanatları maalesef aradaki farkı gözler önüne seriyor.16 yaşına kadar hiçbir öğrenci herhangi bir sınava tabi tutulmuyor. Nedenini ise sınav ve testlerin öğrencideki merakı körelttiğine dair tespitleri. İlk 6 yıl not verme sistemi yok. Öğretmene gereken değer verilmekte, Öğretmen seçimi çok titizlikle yapılmakta ve liyakat ön plana alınmakta. Öğretmen işini severek yapmakta, öğrencisi ile beraber oyun oynayıp birlikte yemek yemekte ve Öğretmen hangi branşta eğitim verirse versin ilk hedefi öğrencinin mutlu olmasını sağlamakmış.

 

Temel Finlandiya eğitim sistemi; hayatı uygulayarak öğrenmek üzerine kurulmuş, sınıf düzenleri ev ortamını andıracak şekilde tertip edilmiş olup sanata ve spora çok önem verilmektedir. Uyum sağlayan ve sağlamayan çocuklara yönelik erken yaşta gerekli tedbirler alınıp öğrencinin potansiyel ve yeteneklerine göre yönlendirme yapılmaktadır.

 

Peki ülke olarak eğitim sisteminde olsun başka birçok alanda olsun neden ilerleme kat edemiyoruz? Son yıllarda savunma sanayinde ilerleme kat eden Türkiye aynı başarıyı eğitim de neden hızlı bir şekilde gösteremiyor? Bunun başlıca nedenlerinden biri, 5-10 yılda bir eğitim sistemin değiştirilmesi, köklü değişikliklere gidilemeyip uzun vadede planlamanın yapılamaması. Örnek vermek gerekirse, 28 Şubat süreci ile mesleki eğitimin önüne büyük bir engel olarak çıkan katsayı engeli uzun yıllar sonra kaldırıldı ama halen mesleki eğitime gerekli önem verilmemekte ve teknik öğretmen atamaları yapılırken 0-1-2-5 gibi komik kontenjanlar verilmekte. Mesleki eğitimin önemi yaşadığımız salgında ürettikleri solunum cihazlarından tutun dezenfekte ürünlerine kadar aşikare ortada. Halbuki 2.Dünya savaşından ağır bir yenilgi ile çıkan Almanya’yı bugün devasa güç yapan etken kalifiye elemana verdiği önem, teknik ve mesleki anlamda ilerleme kat edip sanayide devleşmesidir. Eğitim üretimi,üretim istihdamı,istihdam huzuru ve o ülkenin büyümesini sağlar.

 

Eğitim konusu geçmişten günümüze üzerinde sıkça konuşulan, dönem dönem farklı politikalar geliştirilen ve her zaman önemini koruyan bir konudur. Bu bağlamda Cumhuriyetin ilk yıllarında temel olarak görülen eğitim sorunu sonra ki dönemlerde de üzerinde yeni tartışmalar yapılarak günümüze ulaşmıştır. Ülkenin geleceğinin güvencesi olan böyle önemli bir konunun finansal basamağında yeterli oranda çalışmanın yapılmaması düşündürücüdür. Bütçeden eğitime ayrılan oranlara baktığımızda 1924 - 1938 yılları arasında % 3 ile % 4,6 arasında, 1939 – 1949 yılları arasında % 3 ile % 9,4 arasında gibi çok düşük oranların ayrıldığı görülmektedir. 2000’li yıllara kadar genelde bu oran düşük olmuştur. 2021 yılı bütçesinden eğitime ayrılan oran ise % 15,7 gibi yüksek bir rakam olup yüreklere ferahlık vermiştir.

 

Özetle ve hüzünle şunu belirtmek isterim ki yeni nesil mevcut eğitim sistemi içerisinde cahillik sarmalı ile yetişmekte, teknolojiyi menfi kullanmakta olup, sanat ve spordan müspet yönde istifade edememekte ve manevi değerlerden yoksun bir şekilde büyümektedir.

 

Bunların çare-i yeganesi şudur ki; İşi ehline vermek, liyakat ile seçmek, köklü reformlar yapıp eğitimi siyaset tekelinden azade etmek ve manevi değerleri ön planda tutup bilimin ışığında ilerlemek.