Şanlıurfa ile Diyarbakır arasındaki sınırları belirleyen ve Diyarbakır’a yaklaşık 60 kilometre mesafede bulunan ve tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan yukarı Mezopotamya’nın yüksek kesimlerinden Karacadağ’ın etekleri, baharın çeşitli renklerine büründü. Endemik bitki türleri bakımından oldukça zengin olan Karacadağ etekleri, baharın renklerine büründü. Yüksekliği bin 957 metre olan Karacadağ, yüzyıllar boyu birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Urfa, Diyarbakır ve Mardin üçgeninde oldukça geniş bir alana yayılan, sönmüş volkanik bir dağ özelliğine sahip.
AVŞAR ELİ, KANOLA VE DAHA NİCELERİ KARACADAĞ’DA YETİŞİYOR
Yaz aylarında özellikle koçerlerin uğrak yeri olan Karacadağ’ın yamaçları, her yıl baharın gelişiyle birlikte açan sarı, kırmızı, yeşil, mor, pembe ve beyaz çiçeklerle görsel şölen oluşturuyor. Dağın eteklerinde, Latince ismi İris Masia olan Pîz pîzik (Avşar Eli), Xerdel (Kanola), Bermal Xatun, Çolig/Bankil (Acı Bakla) ve Hîrov gibi pek çok endemik bitki yetişiyor. Bölgenin endemik bitki türü olan ve baharı müjdeleyen Gûldexwînler (Ters lale) ise ekolojik yıkım ve iklim değişikliğiyle artık doğal ortamında yetişmiyor. Son yıllarda bölgedeki vatandaşlar tarafından yetiştirilmeye başlanan ters lale, Avrupa ülkelerinde peyzaj bitkisi ve birçok endüstriyel üründe katkı maddesi olarak kullanıldığı için uzun bir süre rağbet görürken, son yıllarda yeterli desteğin verilmemesi üretimi azalttı.
KARACADAĞ’DA TARİHTEN KALINTILAR
Dağın yamaçlarında, bitkilerin yanı sıra birçok medeniyetten geriye kalan kalıntılara da rastlamak mümkün. Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı Yolaltı Mahallesi’nde (Otlî) vatandaşların fark etmesinin ardından bölgeye gelen Fransız arkeologların incelediği anıt taşın 15 bin yıllık olduğu tahmin ediliyor. Taşta yer alan güneş, ay ve vahşi hayvan figürleri, Neolitik çağda yaşayan insanlar için yaşam, bereket gibi ritüelleri tasvir ediyor. Anıt taş, bugün hala mahalle sakinleri tarafından korunuyor.
BÖLGE HALKININ ZORLU YAŞAM ŞARTLARI
Bölge halkının geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık için verimli alanlara sahip olan Karacadağ’da, koçerler kültür ve inançlarını tüm zorlu şartlara rağmen sürdürüyor. Uzmanlar tarafından buğdayın ana vatanı olarak kabul edilen dağ, son yıllarda bilinçsiz tarım politikaları nedeniyle bitki örtüsünü kaybetmekle karşı karşıya.
Bölgenin pek çok alanında yer alan Karacadağ Bazalt Taşı, kar odaklı firmalar tarafından kaldırılarak, mucur haline getiriliyor. Taşların kaldırıldığı bölgeler ise, endemik bitki türlerine rağmen ilaçlanarak tarıma açılıyor. Bu kar odaklı politikalar, Karacadağ’ın ekolojisi açısından endişelere neden oluyor.
GÖLETLER KURUDU
Öte yandan hayvancılığın ana merkezlerinden biri olan Karacadağ etekleri, iklim değişiminden de payını almış durumda. Bölgede bulunan birçok gölet havaların ısınması ve yağışların azalmasından kaynaklı kurumuş durumda.