Maraş merkezli 6 Şubat’taki depremlerden etkilenen illerde 2 grup halinde 300’ün üzerinde ağır hasarlı binada inceleme yapan Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İdris Bedirhanoğlu, yıkılan binalar ve depremin ardından yapılan yeni binalarda da kolon miktarının az olduğunu söyledi. İnceleme yaptıkları binalardaki verilerle diğer ülkelerdeki verileri karşılaştırdıklarını kaydeden Prof. Dr. Bedirhanoğlu, şunları söyledi:
Prof. Dr. İdris Bedirhanoğlu
“6 Şubat depremlerinden sonra birkaç günlük arama kurtarma çalışmalarının ardından teknik incelemeler için sahaya indik ve 2 grup şeklinde çalışmalar yaptık. Birinci çalışma betonarme binalara aitti. Betonarme olan ve yüksek katlı, çok katlı yapılar niye yıkıldı? Bu çalışmalar sırasında özellikle binlerce konutu temsil edecek şekilde yapılar seçtik. 300’ün üzerinde binadan teknik ölçümler, veriler aldık. Belli indekslerle hesaplamalar yaptık. Dünyadaki verilerle kıyas ettik. Türkiye’deki yapılarda dünyayla kıyas ettiğimiz zaman depremden daha az etkilenen, daha doğrusu depremi daha çok yaşayan, ama can kaybı çok çok daha az olan Japonya gibi ülkelerle kıyas ettiğimizde, bizdeki taşıyıcı kolon ve kirişlerin, döşemelerin, taşıyıcı kolon ve perdelerin çok daha az olduğunu gördük. Bina alanlarına oranladığımız zaman, bu oranların diğer ülkelere kıyasla daha az olduğunu gördük. Örneğin genellikle bu oran Türkiye’de yüzde 0,25’lerin altında olduğunu gördük. Yüzde 0,1’ler civarında. Japonya gibi ülkelerde çoğunlukla yüzde 0,25’in üstünde. Birkaç kat fark var. Yani bizim kolonlarımız çok az, bizim perdelemelerimiz çok az, duvarlarımız çok az.”
“PROJEYE UYGUN DEĞİL”
İnşaat çalışmalarında detaylandırmanın projelere uygun yapılmadığını ifade eden Prof. Dr. Bedirhanoğlu, “Yanlış detaylar yapılıyor. Örneğin etriyeler eksik yapılıyor. Etriyeler boyuna donatıları tam iyi sarmıyor. Donatılarımız ya eksik, fazla olunca da bu sefer beton girmiyor. Beton az. Beton ile donatı iyi çalışmıyor. Bindirme boyları eksik. Ticari katların olması, kolonlara müdahale edilmesi, duvarların yıkılması, kolonun kesilmesi, kolonun kırılması, betonların kırılması, yıpranan kolon ve demirlerin tamir edilmemesi, kötü zeminde yapılan yapının iyi bir zemin iyileştirmesi, iyi bir temel sistemi seçilmeden binanın yapılmış olması, binanın taşıyıcı sisteminin mesela asmolen olması, buna göre bir düşey taşıyıcı sisteminin tasarlanmamış olması gibi detaylar önden gelen detaylardı. Ama bunlarda kilit nokta, düşey taşıyıcıların, kolon ve perdenin az olması, mesela tünel kalıp sisteminde, TOKİ bu yöntemi kullanmayı tercih ediyor. Çok sayıda perde var. Dolayısıyla hasar görse de, bu yapılar en azından insan öldürmüyor. Bazı sistemler gerçekten depremde çok tehlikeli. Bunlardan biri de asmolen sistemi bir de zemin katların asma kat olması. Bu iki sisteme kesinlikle çok dikkat edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘2023’TEYİZ, AMA YENİ BİNALARDA KOLON SAYILARI HALA AZ’
Prof. Dr. Bedirhanoğlu, çoğunluğu Diyarbakır olmak üzere 300’ün üzerinde yeni inşaatı da kontrol ettiklerini kaydederek, şöyle konuştu:
“Deprem sahasında Adıyaman, Antakya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, bunların hepsinde inceleme yaptık. Yeni olan binalarda da 300’ün üzerinde binada inceleme yaptık. Bazı eksikliklerin yeni binalarda da hala olduğunu gördüm. Örneğin bir tanesi etriyenin eksik yapılması ya da düzgün yapılmaması, diğer bir eksiklik paspaylarını hala yapamıyoruz. Hangi inşaata giderseniz gidin açıkta çıplak olan bir donatı göreceksiniz. Eğik olan etriyeler göreceksiniz, kancası düzgün yapılmamış etriyeler göreceksiniz. 2023 yılında yapılan binalarımızda hala kolon miktarlarının az olduğunu gördük. Yani oranları yine yüzde 0,25’lerin maalesef üstünde değildir. Yeni yapılan belki birçok binanın projesini inceledim, indekslerini hesapladım. Ve bu indekslerin yüksek 0,25’in üstünde kalmadığını gördük. Deprem bölgesinde de 300 binada yaptığımız incelemede ağır hasar alan binaların çoğunluğunun kolon miktarlarının, indekslerinin yüzde 0,25’in altında olduğunu gördük. Aynı şekilde asmolen döşeme sistemine sahip binaların çok yıkıldığını gördük. Bu binalar, yaşam üçgeni dediğimiz üçgenleri bırakmıyor. İçindeki insanların çoğunun ölmesine sebep oluyor. Bu sistemi biz niye hala yasaklamıyoruz. Kurallar ortaya koymalıyız. Asmolen döşeme olmayacak, Bina altında ticari alan olmayacak, asma kat olmayacak, kapalı çıkma olmayacak. Binayı 5 katlı yaptığın zaman 20 kolon yapıyorsan bunu 7 kat yaptığında bunu 25’e çıkartacaksın kolon sayısını. Ya da ebadını büyüteceksin dediğim gibi indeks olarak. Yani bina büyüklüğünün bir yüzdesi olarak kolon miktarlarının da artırılması lazım. Bunlar yapıldığı zaman yapılan detaylar da tolere edilmiş oluyor. Deprem olacak, yüzde yüz olacak. Bunu biliyoruz ve İstanbul’da olacak depremi emin olun ki Diyarbakır’da hissedeceğiz. Binalarımızı çok kısa bir sürede gerçek bir şekilde depreme hazırlamamız lazım. Kağıt üzerinde değil. Denetim sisteminin iyileştirilmesi lazım. 2023 yılında da 50 binin üzerinde can kaybı 100 milyar dolayın üstünde bir mal kaybı yaşıyorsak demek ki biz birçok şeyi hatalı yapıyoruz veya birçok şeyi başaramıyoruz. O zaman bütün sistemimizi gözden geçirmemiz gerekiyor.” (DHA)