Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 2 aylık aranın ardından yasama çalışmalarına başladı. 28. dönem 3. yasama yılının açılış töreni yapıldı. Yeni yasama yılında Meclis’te açıklama yapan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır Miletvekili Sezgin Tanrıkulu, Merkez Bağlar ilçesinde kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni bulunan ve vahşice katlediği belirlenen Narin Güran cinayet hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Tanrıkulu, hem çözülemeyen Narin cinayeti, hem de çocuk cinayetleri çocukların kaybı, cinsel istismarı, ölümü konusunda tüm siyasi parti gruplarının bir ortak bir komisyon etrafında birleşmesi için çağrıda bulundu. 

Tanrıkulu, şu ifadeleri kullandı: 

Diyarbakır Büyükşehir: “Jin Jiyan Azadî daha fazla sahiplenilmeli!” Diyarbakır Büyükşehir: “Jin Jiyan Azadî daha fazla sahiplenilmeli!”

“NARİN CİNAYETİYLE BERABER TOPLUMUN NASIL ÇÜRÜDÜĞÜNÜ GÖRDÜK“
“Bu parlamentonun üyesi bir Diyarbakırlı olarak, Narin cinayetinden dolayı hem üzgünüm hem kızgınım. Diyarbakır, böyle canice bir cinayetin ardından yaşanan sessizliğin vicdanın ve başka değerlerin önüne geçmiş olmasından, toplumun bu kadar çürümüş olmasından son derece rahatsızım. 

Narin cinayetiyle beraber toplumun nasıl çürüdüğünü gördük, çocuklarımızın nasıl güvensiz yaşadıklarını, adalet mekanizmasının, güvenlik mekanizmasının nasıl işlemediğini gördük.

8 yaşındaki bir çocuk, Diyarbakır’ın neredeyse merkezinde bir köyde kayboluyor ve biz akıbeti hakkında 19 gün bilgi sahibi olamıyoruz, kimseden beyan alamıyoruz. 19 gün sonra 1.5 kilometre ötede aşağı yukarı tahmin edilebilecek bir dere yatağında özel olarak gömülmüş bulunuyor.  
Bir çocuğun cesedine 19 gün gün boyunca ulaşamayan bir devlet nasıl olur? Güvenlik güçleriyle iç içe olan bir köyde istihbari olarak, güvenlik olarak bilgi alamıyorsunuz, üzerine gidemiyorsunuz ve tümüne izin veriyorsunuz. 

SORUŞTURMADA GİZLİLİK DELİNDİ: İFADELER NASIL SIZDIRILDI
İkinci gün Tavşantepe’ye gittim, şu an tutuklu olan şüpheliyle, yani muhtarla görüştüm. Narin’in kaybolduğu güzergahı izledim, inceledim. 

Ortalama bir gözlemci, bir ceza avukatı olarak sekiz yaşındaki çocuğun o ortamda dışarıdan müdahale ile kaçırılamayacağı kanaatine vardım. Bu konularda benden daha tecrübeli olan güvenlik makamları, adalet mekanizmaları;

-Bunu nasıl bilmez?
-Nasıl bunu öngörmez? 
Nasıl dijital delillere hemen el koymaz? 
Nasıl muhtemel şüphelileri birbirinden ayırmaz, tecrit etmez, izlemez, takip etmez? 

Ortada bir cinayet var, soruşturma gizli, toplum kan ağlıyor, gizlilik kararı da verilmiş. Peki, Diyarbakır Barosu avukatlarının bile olağan şüpheli olmamak için almadığı; sadece jandarma ve savcılıkta olan bu beyanlar nasıl basına sızdırılır? 

“TOPLUMA GÜVEN LAZIM”
Adalet Bakanı diyor ki; “Soruşturma gizli olsa da sanık beyanları gizli değil.” Öyle mi? O beyan sadece jandarmada var, savcıda var. Başka kimsede yok. Veya göndermişlerse kendi bakanlığında var. Bilgi amaçlı göndermişlerse. Hepsi açıklandı. Ön izleme otopsi raporu, 3 tane savcının imzası var, açıklandı. 

Bu delillerin sızdırılması, şüphelilere mesaj vermek için yapıldı resmen. Diyarbakır’a üç bakanın gelip “Mutlaka bulunacak” demesi yetmiyor, topluma güven lazım. 

ORTAK KOMİSYONU ÇAĞRISI
Çocuk cinayetleri konusunda topluma güven vermek amacıyla tüm siyasi parti grupları ortaklaşalım, adına “Narin Komisyonu” demesek de çocukların kaybı, cinsel istismarı, ölümü konusunda ortaklaşıp komisyon kuralım. Topluma güven veririz, hala bu Parlamentoya biraz da olsa inanç varsa bundandır, ortaklaşabilme ihtimalimiz içindir.  

TÜİK VERİLERİ GİZLENİYOR MU?
Sadece son 8 yılda 110.000 çocuk kaybedilmiş. 2016'dan sonraki sayıları da bilemiyoruz. TÜİK veri dağıtmıyor çünkü. 

Toplum bizden bunu bekliyor.”

Kaynak: Haber Merkezi