Diyarbakır Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu, Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, ÖHD Diyarbakır Şubesi, İHD Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu, SHU-DER Diyarbakır Şubesi, KESK Amed Kadın Meclisi, TMMOB İl Kadın Kurulu, DTO Kadın Komisyonu, Rosa Kadın Derneği ve DAKAH-DER’den oluşan Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı 2021-2022 yılları arasında Diyarbakır’da kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+lara yönelik gerçekleşen hak ihlallerine yönelik hazırladığı raporu, Diyarbakır Barosu adli yardım binasında açıkladı.

Raporda ekonomik şiddet nedeniyle kadınlar tarafından yapılan 1095 başvuruya dikkat çekilerek, “Toplamda 1095 başvuru kadın yoksulluğunu ve yoksunluğunu göstermektedir” denildi.

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi (İHD) üyesi Ezgi Sıla Demir ve Rosa Kadın Derneği üyesi Berfin Polat ile Gözde Engin’in sonuçlarını paylaştığı raporda şu tespitler aktarıldı:

“Kadınlar, 6284 sayılı Kanundan çoğunlukla önleyici tedbir kararları çerçevesinde faydalanmaktadır. Tedbir kararlarının çoğu kopyala yapıştır şeklinde verilmekte, kadınların özgün taleplerini karşılamamaktadır. Kadınlara ve gerekiyorsa çocuklara uygun barınma yeri sağlanması, çocuklar için kreş desteği, geçici maddi yardımlar gibi birçok önleyici tedbir ise, fiili olarak uygulanmamaktadır. Toplumun tamamını içine alan ekonomik kriz ve yoksulluktan en çok etkilenen kadınlar, şiddete maruz kaldıklarında çoğu zaman günlük hayatlarını dahi devam ettiremeyecek olmanın korkusuyla şiddete karşı başvuru mekanizmalarını kullanmaktan dahi çekinmektedir. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğimiz “geçici maddi destek, barınma yeri vb.” önleyici tedbirlerin uygulanmaması, kadının şiddet ortamından çıkmasını zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla kanunda yer almasına rağmen uygulamada hiçbir karşılığı olmayan düzenlemeler; kadınlarda şiddetin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak ve şiddetsiz bir hayat kurmak için son derece yetersizdir.

Dikkat çeken bir başka husus ise ekonomik şiddette artışların olması ve başvuruların geçtiğimiz yıllara göre ciddi artış göstermiş olmasıdır. Toplamda 1095 başvuru kadın yoksulluğunu ve yoksunluğunu göstermektedir.

Diyarbakır’da 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu madde 5 kapsamında 22/05/2020 tarihinden itibaren toplamda 11 operasyon yapılmıştır. Bahse konu operasyonlarda 178 kadın hakkında soruşturma başlatılmıştır.

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezinin 20-11-2021 ile 20-11-2022 tarihleri arasında aldığı başvurular tabloda gösterilmiştir. Diyarbakır’da son bir yılda 1240 çocuk cinsel şiddete maruz bırakılmıştır. Bu rakam her gün 3 çocuğun cinsel istismara maruz kaldığını göstermektedir. Çocukların cinsel istismarı 865 başvuru ile ilk sırada yer almaktadır.

İHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Komisyonun raporuna göre (2017-2022) Bölge kentlerinde 26 çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirmiştir. (Çocukların kuşkulu bir şekilde en çok yaşamını yitirdiği iller sıralamasında Antep, Diyarbakır, Van ve Mardin yer almaktadır.) Aile içi şiddet sonucu 16 çocuk yaşamını yitirmiş, 50 çocuk ise yaralanmıştır. 43 çocuk aile içinde cinsel istismara maruz kalmış, 6 çocuk kaçırılmış/alıkonulmuştur. Toplumsal alanda şiddet sonucu 20 çocuk yaşamını yitirmiş, 27 çocuk ise yaralanmıştır. Çocukların özgürlüğü ve güvenliğine yönelik ihlaller sonucu 157 çocuk gözaltına alınmış, 14 çocuk tutuklanmıştır. 2017 ile 2021 yılları arasında bölge kentlerinde tespit edebildiğimiz kadarıyla en az 132 çocuğun yaşam hakkı ihlal edilmiş, 385 çocuk yaralanmıştır.

Ülkede yükselen antidemokratik iklimin etkisiyle 2015 yılından itibaren onur yürüyüşleri başta olmak üzere LGBTİ+ların tüm eylem ve etkinlikleri kamu makamları tarafından sistematik olarak yasaklanmaya başlanmıştır.”

“Devleti yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyoruz” çağrısının yer aldığı raporda şu talep ve öner sıralandı:

“İstanbul sözleşmesinden tek taraflı olarak çekilme kararına ilişkin açılan davalarda yargının acilen yürütme durdurma kararı ile birlikte esasa ilişkin karar vermesi gerekmektedir.

Kadının yaşam hakkının önüne geçen her türlü eşitsizlik, adaletsizlik ve engelin ortadan kaldırılması için devletin, iktidar ve muhalefeti oluşturan tüm siyasi aktörlerin sorumluluk alması gerekmektedir.

6284 Sayılı Kanunun etkili bir şekilde uygulanabilmesi devletin, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi ilke olarak belirlemesi ve bu nedenle, kadın alanında çalışan derneklerin üye ve yöneticilerine yönelik yargı tacizi sona erdirilmeli ve devlet, kadın cinayetlerine yönelik acil eylem planı oluşturarak asıl görevini hatırlamalıdır.

Şiddet mağduru kadınların adli ve idari makamlara yaptığı başvurular ivedi olarak takip edilmeli, kısa süreli işlevsiz koruma tedbiri kararları verilmemeli ve bu alanda çalışan kamu görevlilerinin toplumsal cinsiyet eşitliği, nefret ve ayrımcılıkla mücadele gibi konularda kapasiteleri artırılmalıdır.

Daha önce hazırladığımız raporlara da yansıyan, kamu personelinin “şikâyetten vazgeçirme”, ”uzlaştırma” gibi davranışları sona erdirilmelidir. Öte yandan barınma ihtiyacı olan kadınlar evlerine geri gönderilmemeli sosyal tesis, yurt gibi mekânlar acilen gerekli tedbirler alınarak kadınların kullanımına açılmalı, sadece kadına yönelik şiddet başvuruları alan ve 7/24 çalışan bir hat oluşturulmalıdır. KADES uygulamasını kullanan kadınlar yakından takip edilmeli gerekli önlemler alınmalıdır. LGBTİ+ların sığınma evine alınmasıyla ilgili özel önlemler geliştirilmeli ve bu konuda ayrımcı tutumlardan vazgeçilmelidir.

Cinsel istismar ile mücadelede sürdürülebilir bir çocuk koruma politikası ve bu kapsamda işleyen bir çocuk koruma sistemi oluşturulması gerekmektedir. Bu kapsamda toplumsal bilinç artırılmalı, tüm aktörlerin organize bir şekilde çalışması sağlanmalı, cinsel istismar ihbar hatları oluşturulmalı, adalet mekanizması içerisinde yer alan profesyonellerin yeterlikleri artırılmalı, önleyici ve koruyucu tedbirlerin etkin uygulanması sağlanmalıdır.

Yargılama süreçlerindeki bürokratik işlemler mağdurlar açısından azaltılmalıdır. Tüm hastanelerde şiddet vakaları için ayrı birim ve alanlar açılmalı ve burada özel sosyal hizmet ve ruh sağlığı uzmanları görevlendirilmelidir. Şiddet mağdurunu hastaneye getiren kolluk kuvvetleri, hastane polisi ve hastane özel güvenliğinin hekimlik uygulamalarına yönlendirici müdahalelerde bulunmasının önü kesilmelidir.

Adli mekanizmalar ve sağlık alanındaki tüm personelin şiddet vakalarına yaklaşımında bilinçlendirilmesi ve durumun takip edilmesi gerekmektedir.” (Haber Merkezi)

Editör: Mücadele Gazetesi