Büyük bir bölümü Şanlıurfa ve Diyarbakır sınırları içinde kalan, Mardin’e de sınır olan ve verimli volkanik toprakları nedeniyle göçerlerin ilk uğrak alanlarından olan Karacadağ’a göç başladı. Bingöl, Elazığ, Erzurum ve çevre kentlerden gelen göçerlerin çadırlarını kurduğu Karacadağ etekleri, rengarenge büründü. Çadırların rengiyle baharın renklerinin birleştiği dağ eteklerinde, göçerler (koçer)  ise zorlu bir yaşam bekliyor.

14 il Diyarbakır Stadyumunda buluşacak: 150 sporcu yarışacak 14 il Diyarbakır Stadyumunda buluşacak: 150 sporcu yarışacak

GÖÇERLERİN ZORLU KARACADAĞ SEZONU
Eşeklerin sırtında taşınan su bidonları, kilometrelerce öteden taşınan içme suyu ve elektriksiz bir yaşam kadınların yükünü ise daha da ağırlaştırıyor. Sabahın erken saatlerinde kalıp hayvanların bakımı yapma, hayvanları sağma, çadır temizliği, çocuk ve yaşlı bakımı, yemek gibi yükler yine kadınların omuzlarına bindirilmiş durumda.

ERZURUM’DAN KARACADAĞ’A İHTİYAÇLARINI KARŞILAYAMIYORLAR
Karacadağ eteklerine çadır kuran ailelerden biri de Erzurum’un Tekman ilçesinden gelen Yaşar ailesi. 15 kişilik aile, ana yurtları Karacadağ olan zom koyunlarından elde ettikleri gelirle geçimlerini sağlıyor. Dağ eteklerinde kurdukları çadırlarda yaşam mücadelesi veren aileden 70 yaşındaki Gülheser Yaşar, akli ve fiziki engeli bulunan 80 yaşındaki eşine bakarken, geçim sıkıntısı çektiklerini ifade etti.

Susuzluğun hayatlarını kötü etkilediğini söyleyen Gülseher Yaşar, ihtiyaçlarını haftada bir araçla gidip en yakın marketten getirdiklerini kaydetti. Gülseher Yaşar, "Çok zahmetli bir yaşam. Böyle olması da bu durumu biraz daha zahmetli hale getiriyor. Yaşadığımız yerlerde kışlık hayvan yemi olmadığı için buralara geliyoruz. Burada 7-8 ay kalıyoruz. Yer daha yeni yeşermeye başladı. Süt yapıyoruz, onları da buradaki sütçülere satıyoruz. Yaptığımız peyniri, yoğurdu hep satıyoruz. Elektrik yok, su yok, imkan yok burada. Kadınlar burada hem ev işlerini yapıyor, hem de hayvanlara bakıyor" ifadelerini kullandı.

Kaynak: MA